İrem Bahçe anısına...
Kanıtların yetersizliği görüldüğünde, kadının toplumsal konumu ve olayın özelliği dikkate alınarak mağdurun sözüne yargıda adalet adına gerçeklik tanınır. Genel geçer ana kuralmış gibi kabul edilmesi ve eleştirilmesi yanlıştır. Kadın haklarında geriye gidişin kasıtlı bahanesidir. Kadının sözü keşke her zaman öne çıkabilseydi!
Böylece, çocuk evlilikleri diye bir sorunumuz olur muydu? Konuyu ailelere getirmek istiyorum. Köylerde önceden beşik kertesi yapılmamışsa, küçük kızın iş gücü hesaplanır. Şehirlerde ise varlıklı aileler öncesinden bilir çocukların gözü açılmadan kimin kimle evleneceğini, kararı aile büyükleri verir. Çocukları evlendirirler, bir de düğün, dernek şenlikle kutlarlar, çocuklara, gençlere itaat etmek kalır.
Yasada evlilik yaşı en erken 18 yaştır. Kaçmalar, kaçırmalar, yargıç kararı derken, 17, 16’ya çekilir. Bir başka yasa ile de evlilik yaşını 13 indirmek için neredeyse on yıldır baskı yapılmaktadır. Yine yasa buyruğu bir hüküm “evlilik kişiyi ergin kılar” demektedir. İşte çocuktan, ergin kadına-erkeğe dönüşen küçüklerin yaşadıkları böyle başlar. Ağaçlar gibi yaşken bükülür başı kadınların. Şimdi söyleyin bana “kadının sözü (beyanı) esas mı” olur?
ADALETE UYGUN BİR DOĞRULAMA
Düzen kurucusu aileler, devletin sinsi yüzüdür. Toplum erkek egemendir. Kadın dişidir, namustur, yapıp etmeleri gözlenen kişidir. Başı açık, kapalı, eteği kısa uzun, kahkahası, gebeliği, kocası, çocuğu hep birinin bakışıyla süzülür, incelenir. Bu kadının sözü (beyanı) mü esastır?Şiddet her yerdedir. Evlenmekle tecavüze uğrar, evlenmez yine tecavüze uğrar. Kadın edilgendir, çaresizdir, çoğu kez suskundur. Namus adına başına gelenleri sinesine çeker, söylemez, utanır. Sokak ortasında saldırıya uğramışsa, tanıkları varsa, kimin yaptığı bilinir ve ceza yasalarına göre yapan kişi, fail cezalandırılır.
Tecavüz, saldırı gizli mekânlardadır daha çok. İşyerinde patron kapıyı kilitler, kamerayı yok eder, kimse bilmez ne yaptığını. Aileler özel korunaklı evlerde yaşarlar. Aile sırrı namus sırrıdır. Herkesin başına her şey gelebilir. Suçun adı “ensest” , tecavüz, cinsel istismar, saldırı, hakaret, etkili eylem olabilir. Ailede herkes bilse, görse de kol kırılır yen içinde kimseden ses çıkmaz.
Gelinen noktada kadının cinsel suçları ifşa etmesi, hakkını araması toplumsal bilinçlenmenin başlangıcı sayılır. Failin ortaya çıkarılması kolay değildir. Kadın yaşadıklarını dile getirmenin zorluğuna karşın, açıklaması kolluk ve savcılık birimlerini harekete geçirir, kovuşturma başlar. Hukuk kurallarına göre bir suç ihbarı karşısında ilk aşamada “masumiyet karinesi” uygulanır. Buna göre suç yöneltilen kişi ancak “şüphelidir”. Bu kişi üzerinde haklı kuşkuların giderilmesi için yargılamaya geçilir. Bu ikinci durumda “sanık” hakları devreye girer ve suçlananın adli yardım kapsamında ücretsiz bir avukattan da yararlanır.
Kapalı bir yerde işlenen suçlarda kanıt bulmak çok zordur. Örneğin kadının suçu geç bildirmesinde, tecavüz sonucu bedenindeki belirtiler, özellikle meni kaybolmuştur. Bu durumlarda son çare kadının sözleridir. Kanıt yoksa toplumsal yaşamın normal akışı dikkate alınarak, kadının sözü (beyanı) kanıt olur. “Kadının namusundan erkek sorumludur”, genellemesinin yanlışı, kadının sözü dinlenerek, adalete uygun bir doğrulama yapılır.
CİNSEL SUÇLARIN AZALMASI, KADININ BEYANININ DİNLENİR OLMASINA BAĞLIDIR
Toplumda kadın erkek eşitliği yoktur. Kadın her zaman hedefte, zarar görendir. Arada erkeğe de zarar vermesi abartılı bir olayla gündeme gelmiştir. Erdemir’in AK Partili yetkililere seslenmesi sırasında kullandığı ifade çok önemlidir: “Kadının beyanı esastır! Bastığınız dalı kesiyorsunuz. Ben fakültede ders arasında odamın kapısını arkadan kilitliyorum. İki tane öğrenci gelse ‘Hoca beni taciz etti’ dese ben ne yapacağım"? 1Aynı kesimden gelen başka yazılara bakınca, erkeklere dokunmaksızın, kadın haklarını nasıl kısıtlayacakları ortaya çıkıyor. Amaç İstanbul Sözleşmesi, 6284 sayılı Yasa’nın ardından Türk Medeni Kanunu’na geldiğini görüyoruz. Aşağıdaki alıntı meselenin tam boyutunu göstermektedir. 2
“ Bizde, “Ailenin reisi erkektir” uygulaması yürürlükte iken; AB uyum yasaları diyerek, “Kadın ve erkek aileyi birlikte yönetir” esası getirildi. Şimdi daha ileri gidilerek, “Kadının beyanı esastır” kuralı ile kadına, erkeğe karşı kullanılabilecek hukuk kılığına büründürülmüş bir silah verildi. Aileyi yıkma istismarına kapı aralandı. Sözleşme; ailede ıslah, eğitim, uzlaşma, arabuluculuk gibi yolları denemiyor. Yalnız cezalandırma, arayı açma, birbirinden uzaklaştırma yöntemini getiriyor. Aileyi yıkacak, kadına şiddeti artıracak yollara itiyor. İnancımızın bize öğrettiği tabiî arabuluculuk yöntemine bakın: “Karı-kocanın arasının açılmasından korkarsanız, erkeğin ailesinden bir hakem, kadının ailesinden bir hakem gönderin. Barışmak isterlerse Allah aralarını bulur” (Nisâ, 35)”
Bu düşünceler, tehlikelidir. Küçükleri evlendirerek çarpık evlilikler kuran, aile içi şiddetin neden olduğu boşanmaları göremeyen ailelere bir de arabulucu görevi verilmektedir. Cinsel olgunluğu buluğ ile birleştirerek, çocuklarını evlendirmeyi fırsat sayanlar, çocukların geleceğini karartmaktadırlar. Evlilik, kadın olsun erkek olsun, yetişkin, geçim yükümünü üstlenmiş, aileden bağımsızlaşmış bir bireyin sorumluluk almasını gerektirir. Cinsel olgunluk evlilik için yeterli değildir.
Cinsel suçların azalması, kadının sözünün (beyanının) dinlenir olmasına bağlıdır. Kimse kendi çıkarına ters düşecek biçimde cinsel yaşantısını açığa vurmaz. Erkek de kadın da namusa kendi öz varlığı olarak değer biçer. Rahatsızlık verici ortamlarda korunma çareleri bulmak aklın işidir. Kadın erkek eşitliğine, kadının özgürlüğüne karşı çıkmak, inanç özgürlüğüne de aykırıdır.
İlgili haberler
GÜNÜN DİKKATİ: 2019 yılında17 bin 47 erken yaşta e...
TÜİK, 2019 yılında 16-17 yaş grubunda evlendirilen çocuklarının sayısını 17 bin 47 olarak açıkladı.
Devletin görevi çocuk evliliklerin önüne geçmektir...
‘İstismarı aklama yasası’ adıyla gündeme gelen yasa tasarısıyla ilgili açıklama yapan Cinsel Şiddetl...
Çocuğu koruyalım derken acizleştirmemek için yapac...
Cinsel istismarla ilgili mevcut yanlış inanışları yeniden üretmeden çocukların haklarını nasıl koruy...
- EN SON
- ÇOK OKUNAN
- ÖNERİLEN
Editörden
Bültenimize abone olun!
E-posta listesine kayıt oldunuz.