Türkiye’nin pandemi ile imtihanında bir yılı doldurmak üzereyiz. Bu süreçten hepimiz çeşitli biçimlerde etkilendik. Pandemi nedeniyle iş yerleri kapatılan esnaf da büyük bir çıkmaz içinde. Biz de dosyamızla bir süredir sesini duyurmaya çalışan esnaflardan bahsedeceğiz. Sultangazi’de kadın esnaflarla bu süreci, neler yaşadıklarını, taleplerini ve güncel gelişmeleri konuştuk. Biliyoruz ki onlarcamız var ama şimdilik birkaçının onların sesi oluşunu aktaracağız.
Kadın esnaf dosyamızda ikinci gününe her şeye rağmen güler yüzlü, umutlu ve hoş sohbet kadınlarla devam ediyoruz.
BİJUTERİCİ DERYA: 1 ÜRÜN İÇİN BİLE PAZARLIK YAPILIYOR ARTIK
Yol üzerinde de soralım diyoruz esnaflara, birkaçı ‘Konuşmak istemiyorum.’ dedikten sonra girdiğimiz bijuteri ‘Tabii konuşalım.’ diyor ve başlıyoruz sohbete. Elemanlar bir yanda işlerini yapıp bir yanda meraklı bakışlar ile dinlerken bizi başlıyor Derya söze:
“Herkesinki gibi kötü geçti çünkü burası belli bir kesimin oturduğu bölge ve gelir düzeylerinde düşüşler yaşandı. Bundan kaynaklı olarak esnaf ciddi şekilde zarar gördü. Burası da sonuçta herkesin uğramadığı bir yer olduğundan gelirlerdeki düşüş ciddi şekilde bize de yansıdı. Akşam 9’ da kapatma olsun, hafta sonu kapalı olmamız cirolarda yarı yarıya düşüşe sebep oldu. Gelirdeki düşüş insanları pazarlık yapmaya itiyor. Biz de bunu kabul edemediğimiz için artık müşteri kayıpları yaşadık. Tam olarak kapalı değildik ama iş olmuyordu. Kapatsaydık daha iyiydi, giderlerimiz olmazdı en azından. Kira gideri sabit zaten, elektriği, suyu, burada bir kişi kalıyor, vergisi var, stopajı var… Bunlardan kaynaklı olarak da problem yaşadık tabii. İşin esasına bakarsanız tam kapanma yaşansaydı daha iyi olurdu. Bir ay yani, sosyal devlet olduğumuz için de devletin bize bakıyor olması gerekiyordu. Bakmadı ama. Devlet desteğinden yararlanamıyoruz. Belki bir kira desteği olabilir dediler, ona da henüz başvuru yapmadık. Malzeme alımında da her şeyi iki katı oldu. Burası bijuteri olduğu için ağırlıklı olarak yurt dışından getiriliyor. Mesela Güney Kore’den, Çin’den şu anda gelmiyor ama. Bunların gümrük vergisinde yüzde 30’luk gibi ciddi bir artış var. Bu da direkt fiyatlara yansıdı. Fiyatlara yansıyınca bize de yansıdı, biz çok fiyat artımına gitmedik. Olan işimizi de kaybetmek istemiyoruz işin açıkçası. Müşteri şimdi iki tane ürün alıyorsa bir tane aldığı bir durumda. Bir tane aldığında da indirim yap diyorlar ama söylüyorum açık açık bizi de anlayın diye. Toparlamak gerekirse de esnafa destek olsunlar, bu desteklerden de herkes faydalansın. Vergileri ertelemek yerine birçok şirkete yaptıkları gibi silebilirler. Onun dışında tam kapanma yaşansın ve bu süreç bitsin.”
Görsel: Canva
FIRINCI SONGÜL: FIRINCI GEÇİNMEK İÇİN EK İŞ YAPIYOR
Bugün konuştuğumuz her şeye rağmen güler yüzlü ve hoş sohbet iki kadından sonra şimdi de bir fırıncı kadın ile görüşmeye gidiyoruz. Geldiğimizde telaşlı bir ortam var. Songül telefonda, arkadaşı bizi karşılıyor, diğer kişiler ekmek üretmeye devam, etrafı toparlıyorlar. ‘Bir şey mi oldu’ diye sorduğumuzda ‘Denetime gelmişlerdi, her zamanki gibi cezamızı yedik’ diye bir cevap alıyoruz. Nasıl yani dediğimizde; ‘Yılda iki kere geliyorlar, malum 99 depreminden sonra tek bina değilsen fırınlarda ekmek üretimi yasak. Başka bir yerden ruhsat alıp ekmeği ondan alman gerekiyor. Ama Gazi’de böyle bir ruhsatı olup, üretim yapan hiçbir fırın yok. Ona da ‘Bizi ilgilendirmez, bulun bir yer’ diyorlar ve cezayı kesip gidiyorlar.’ diye kısaca anlatıyor arkadaşı. O sırada Songül telefonu kapatıyor ve ‘Kusura bakmayın’ diyerek karşılıyor bizi ve aslında hızlı ve doğal bir gelişle başlıyor sohbet. Durumu Songül de anlattıktan sonra röportajın nasıl da uygun denk geldiğini söyleyerek başlıyor söze. Biraz yorgunluk ve kafasının meşgul olması sebebi ile anlatayım en azından içimdekileri diyor.
“İşte nasıl olsun, görüyorsunuz” diyerek başlıyor söze. “Pandemi kötüleştirdi tabii durumu ama açıkçası fırıncıları diğer esnaf gibi etkiledi diyemem. Sadece gelen zamlarla insanlar fırından değil de Halk Ekmek gibi yerlerden almayı tercih ediyor ekmekleri. Ona da açıkçası hak veriyorum. Beni de etkiliyor diye insanların/hepimizin geçim derdini göz ardı edemiyorum. İşte bir de belediye vs. ile uğraşıyoruz biz de. Geliyor kesiyor cezayı ama yılda iki kere yaklaşık 12 bin liralık cezayı ödemeyi tercih ediyorum napayım. Diğer türlü ruhsatı ile daha masraflı bir iş. Zaten dediğim gibi artık ekmekten değil ek olarak unlu mamul, en çok pastadan kazanıyoruz. Kâr etmiyoruz zaten ama bir şekilde dönemsini sağlayan da bu. Zaten pandemiden önce de zor bir işti. Kadın bir girişimci olarak ayrı bir destek vereceklerini söylüyorlardı ama yok öyle bir şey. Şimdi biz faydalanamıyoruz zaten ki faydalansak da neye yetecek? Siz kadınsınız, fırıncılığı kadın yapamaz sözleriyle girdiğimiz bir iş bu. Hâlâ da devam ediyor bu algı. Biz de biliyorduk birçok açıdan zor olacağını ama son bir yılda geldiğimiz noktada gerçekten kapatıp gitmeyi düşünüyorum. Daha demin de kardeşimle onu konuşuyorduk. Gidelim köye hayvan bakalım dedim, ama onun da kolay olmadığını ve eskisi gibi olmadığını tartışıyorduk, meralar bile satın alınıyor artık. Neyse bir şekilde biraz da inattan yapıyoruz bu işi. Ben zaten okul öncesi öğretmeniyim aynı zamanda. Son zamanlarda yapmıyorum. Ama şu an gidişattan dolayı önceden olduğu gibi haftada 3-4 gün gitmeyi düşünüyorum. Siz düşünün yani fırıncı geçinmek için ek iş yapıyor. Bir de dediğim gibi kadınların çalışmasını ayrı bir önemsediğimden bu fırını da o yüzden almıştık. Kadınlar çalışsın özellikle diye. Gelsin buradan çıkarsın ekmeğini. Konuşurken bile daha farkı oluyor, daha samimi bir ortam oluyor. Onun dışında bunu zaten başından beri sürdürmeye çalışıyorum. Mesela öğretmen bir arkadaşım bu süreçte işsiz kaldığı için haftada birkaç gün geliyor yanıma. Yardım etmiş olurum hem diyor ama otizmli çocuğu olduğu için sadece yardımlık olması içime sinmiyor. Yardımlaşmamızı bu gibi şekilde içimizde kuruyoruz. Gelenler bazen sorduğunda öğretmen olduğumuzu öğrendiklerinde şaşırıyorlar. Ama yapıyoruz bir şekilde, yapmak zorundayız, bir yandan da tüm bu algıları değiştirmek için. Umutsuz değiliz asla yani.”
ASLA UMUTSUZ DEĞİLİZ
Nasıl yürütülmeliydi bu süreç dediğimizde CNN Türk’teki gibi mikrofonu çekmeyesiniz diyerek gülüşüyoruz. “Yani nasıl olmayacağının bir örneğini yaşıyoruz aslında” diyor ve devam ediyor. “Bir de biz her şeye rağmen fena değiliz, arkadaşlarımızdan biliyoruz çok kötü durumda olanlar var. Restoranlar, lokantalar mesela. Biz ekmek yollayamıyoruz, en çok kâr ettiğimiz yerlerdi diyelim ama vicdanımız rahat değil ki, insanların tek gelir kaynakları aylardır kapalı. Ancak dediğim gibi dünyaya bakışımızdan da kaynaklıdır da umutsuz değiliz, değişecek elbet.”
Görsel: Pixabay
KUAFÖR SELMA: ÇÖZÜMÜMÜZÜ YİNE KENDİMİZ BULUYORUZ
“Aslında benden daha kötü durumda olanlar var, onlarla mı konuşsaydınız” diyen Kuaför Selma başlıyor içindekileri anlatmaya:
“Pandemide ilk kapandığımız eşim çalışmaya devam etti, o yönden şanslıydı. Onun sayesinde geçebildi o aylar. Ama prim ödemeleri vs. devam etti. Elemanım var mesela, onun prim ödemelerini yatırdık. Kiramı ödedim. Erteleme gelmişti ama dükkân sahiplerim yaşlı ve gelirleri buradan olduğu için verdim, eşim verdi kira parasını da. beklerdim ki kiramızı versinler, şimdi destek verdi ama o zaman gerekliydi. Şimdi 3 ay için bin lira veriyorlar ama dediğim gibi o zaman olsaydı daha iyi olurdu. En muzdarip olduğum konu ise eldiven. 85 lira bir kutu eldiven. Pandemi olmadan önce 20 lira idi. Malzemeler ikiye değil üçe, dörde katlandı. Malzemeci ‘Gelen artışı müşterinden al’ diyor, ben onu yansıtamam ki müşterime. Her hafta zamlı alıyorum her hafta zam mı yapayım müşteriye? Bir de kapanıp sonra açıldığımız ilk dönemde devlete verdiğimiz vergi hariç gibi odaya verdiğimiz vergiyi de hemen gelip aldılar. Devlet desteğinden bir şey anlamış olmadık. Ben yine kendi yağımda kavrulmaya çalışıyorum. Verdiği bin lira zaten benim kiram, primim. Ben yine bunu da istemiyorum. Malzemelerimize zam yapmasınlar yeter ki. Dip boyayı 50 liraya yapıyorum. Bir kutu dip boya 17 lira, e ben en az iki kutu ile yapıyorum dip boyayı. Yıka, fönle. Şimdi hesapla. Diyorlar ki bana, ‘100 lira yap’. Nasıl yapayım? Bunun bedeli neden müşteriden çıksın ki? Müşteri de haklı olarak zamanla alır kendi boyasını kendi yapmak ister. Ben de ne yaparım, idare eder eder kapanırım. Yanımda da iki kişi çalışıyor, hem ben hem onlar ekmeğimizden oluruz böylelikle.
Pandemide bir de ne ben maaş aldım ne de işçilerinkini ödeyebildim. Böyle de bir mağduriyetimiz oldu. Açık açık konuştum, ‘Bir eleman çıkaracağım’ diye. Ama işte diyorum ya vicdanımla hareket ediyorum diye. Eşim de ‘Çıkarma. Kendini izinli göster ama kızlar ekmeğinden olmasın’ dedi. Böyle yürüttük açıkçası bu süreci. Kızların maaşı ve dükkân döndürüyorsa eşim zaten çalışıyor diye böyle bir yöntem izleyelim dedik. Çözümümüzü yine kendimiz bulduk.
Hepimiz etkilendik bir şekilde. Bir de kimi var ki market alışverişini dahi yapamadı. Biz de biri çalışıyordu ama evde iki üniversite öğrencisi var. Diyeceksin ki evde oturuyor ne olacak? Masrafları oluyor sonuçta. Online süreçte komşumla internetimizi paylaştık mesela. Aramızda dayanıştık bir şekilde.
Sadece bizim kuaför olarak malzemelerimizin yüksekliğinin değil marketlerdeki durumunda farkına varsınlar. Yağ olmuş 80 lira. Onları da denetim altına alsınlar. Onlar da evimize lazım sonuçta. Bir diş macunu 40 lira. Utanmasa diyecek ki bana 40 liralık kullanma 10 liralık kullan. Gittikçe ucuzunu almaya itecek beni. Ama istemiyorum, kabul etmiyorum. Bu fiyatlar arttıkça olan bize oluyor.”
Manşet görseli: Freepik
İlgili haberler
Pandemide kadın esnaflar: Bıçak kemiğe dayandı
Biriktikçe biriken vergiler, krediler, kira, faturalar, çalışanların maaşı, fahiş malzeme fiyatları....
Avcılar’da esnaf kadınlar: Kazancımız sıfıra düştü...
Avcılar’da esnaf kadınlar Aysel, Manolya, Olivia… Pandemide hükümet tarafından yüzüstü bırakılan bin...
Antalyalı esnaf kadınlar: Dükkanda bereket, tencer...
Antalya’dan esnaf kadınlar pandemi sürecinde yeterli destek görmediklerini, çektikleri kredileri dah...
- EN SON
- ÇOK OKUNAN
- ÖNERİLEN
Editörden
Bültenimize abone olun!
E-posta listesine kayıt oldunuz.