DOMİNİK: Kadınlar için yıl sanki 1886 gibi!
Dominik’teki hanelerin yüzde 49’u kadınların tek başlarına ebeveynlik yaptığı haneler. Çalışma koşulları kötüleştikçe cinsiyet eşitsizliği de derinleşiyor.

Latin Amerika ve Karayipler demokratik ve ilerici kadın örgütleri olarak politik, ekonomik ve sosyal konumumuzu çözümlemek, ortaklıklarımızı paylaşmak, politik ve cinsel kimlik politikaları oluşturmak üzere bir araya gelme konusunda anlaştık; ülkelerimizdeki mevcut siyasi ve sosyal bağlamın değiştirilmesine katkıda bulunan taleplerin ve kampanyaların aksiyonları belirlemek için buluşmak konusunda ortaklaştık.

Şimdi Quito’da, Ekvador’un başkentinde, 28-30 Eylül 2018’de ikinci kez bir araya geliyoruz ve 24-27 Eylül 2015 tarihleri arasında Karayipler, Dominik Cumhuriyeti'nde buluştuğumuzdan beri bölgede gerçekleşen olaylara bir göz atıyoruz.

Açık ki politik görünüm değişiyor, ülkelerimizde yeni iş yasası düzenlemeleri uygulamaya geçiriliyor; işçilerin çabaları, mücadeleleri, fedakarlıkları ve seferberlikleriyle elde ettiğimiz demokratik haklarda ve insan haklarındaki ilerlemelerde geri düşüyoruz.

İşyerinde cinsel taciz ve cinsiyet ayrımcılığı, kadın işçilerin haklarının sürekli ihlalidir, kamu hizmetleri dahilinde sonu mahkemede biten taciz skandalları ardı ardına patlak veriyor.

DOMİNİKLİ KADIN İŞÇİLERİN ÇALIŞMA KOŞULLARI
Dominik Cumhuriyeti’nde üretim modeli küçük üretim zinciri üreten yabancı sermayeli serbest bölge şirketlerine, sermayesi gurbetçiler ve işgücü az nitelikli olan turizme ve hizmetlere; özellikle finansal akış giderek artmasına karşın, az sayıda ve düşük miktarlarda ücret getirisi olan finansal hizmetlere dayanmaktadır.

Dominik ekonomisi 1970’ten 2017’ye kadarki son 50 yılda yüzde 5,3 ile tüm Latin Amerika’da en çok büyüyen ekonomi oldu; ancak aynı zamanda üretilen servetin en az yeniden dağıtıldığı ülke.

Bu bağlamda, işçi sınıfı, özellikle de burjuva toplumunun iş gücünün yeniden üretilmesinde, ev işlerinde en büyük sorumluluğu üstlenen kadın işçilerin, yaşam mücadelesi zorlaşıyor.

Çalışma hayatı, ülkedeki tüm istihdamın yüzde 59'una ulaşan büyük bir kayıtdışılıkla karakterize ve kayıtdışı çalışma ne kıdem tazminatı ve sağlık sigortası sağlamadığı, ne de işe bağlı risklere karşı güvence vermediği için güvenlik açığını arttıyor.

İşgücünün yeniden üretiminin yeni safhasında “aile reisliği” ideolojisi de güçlendiriliyor; Dominik Cumhuriyeti'nde bu ideoloji ile erkeklere, oğullarının ve kızlarının sosyal davranışlarından, gelişimlerinden topluma karşı sorumlu olma görevi atfediliyor; “eğer çocuklar dürüstse ve okullarından mezun olmayı başarabilirlerse, tanrı onları kutsamıştır; eğer yapamamışlarsa, anneleri onlarla ilgilenmemiştir!”

Çalışan bir kadının günlük rutinini baktığımızda şöyle bir tablo görürüz: kadının ailenin geçimine katkıda bulunduğu düşünülür; ancak artık sadece aile geçimini garanti altına almaya katkıda bulunmakla kalmıyor kadınlar, ülkedeki hanelerin yüzde 49'unu tek başına ayakta tutanlar kadınlardır.

Devlet, emek ve ücret eşitliğinin, iş olanaklarının eşit olmadığı bir toplumda çalışan annelerin hayatta kalmak için muazzam emeklerini destekleyen herhangi bir kamu politikası oluşturmuyor.


Son 18 yılda Dominik Kurtuluş Partisi tarafından yönetilen Dominik Devleti, kadınların yaşadığı toplumsal sorunlar konusunda herhangi bir sorumluluk üstlenmedi ve yaşanan sorunları sosyal sıkıntıların sorumlusu olarak aileye indirgeyerek bireyselleştirmeye çalıştı; sanki aile izole işliyormuş, sömürü ve eşitsizlik temelli bir toplumun içinden çıkmıyormuş gibi!

Temel eğitim seviyesinde okulu bırakma oranı ülke çapında yüzde 37,5’e ulaşıyor, yoksul emekçi kadınların çocuklarının suça itilmesi dışlayıcı bir sosyal ve politik modelle gerçekleştirildi, yoksul gençlerin suç işleme yaşı 16’ya kadar düştü. Bu çocuklar kayırmacılık politikalarının, Dominik Kurtuluş Partisi tarafından yapılan yolsuzluk ve cezasızlığın ortaya çıkardığı sosyal düzenin hayata geçirildiği dönemde doğan çocuklar.

Devlet, ailenin refahından, hepimizin ürettiği servetin tüm topluma yeniden dağıtımından sorumludur; Dominik Cumhuriyeti'nde çalışan kadınların maruz kaldığı yoksulluk ve marjinalleşmenin büyük suçlusu devleti yöneten hükümettir.

II. Latin Amerika ve Karayipler Kadın Buluşmasında gerçekleşen atölyelerden biri...

Kadınların ezilmesinin sebebi tarihseldir; ve burjuva devletinin, özel mülkiyetin ve sınıflı toplumların ortaya çıkmasıyla derinleşmiştir. Bu nedenle, kadınların özgürleşmesi için mücadele, toplumun ekonomik, sosyal ve politik dönüşümünü ve sosyal sınıfların sonunu savunan sosyalizm mücadelesinden ayrılamaz.  Kadınların sömürü ve zulme karşı ve hak eşitliği için mücadeleleri Marksist teorinin ve sosyalist işçi hareketinin gelişmesinden önce başladı; fakat hareket bilimsel bir bakış açısıyla bir programı kavramayı ve tanımlamayı ancak Marksist teoriyle başardı. Kadın ve Sosyalizm isimli eserinde August Bebel kadının farklı toplumsal sistemlerdeki durumunu ve özel olarak kapitalist toplumda kadın işçilerin maruz kaldığı somut baskı ve sömürü ilişkilerini; becerilerini ve sosyal üretime katılımlarını kısıtlayan katı ev işlerinden kurtuluş yollarını inceliyor.

Gelişmenin engellendiği ülkelerin çoğunda, erkekler ve kadınlar aşırı yoksulluk, göç, yüksek işsizlik, düşük ücretler, sendikalaşma hakkı gibi haklarda kesintilere maruz kalmaktadırlar. Bu durum göz önüne alındığında, ailelerini hayatta tutma stratejileri arayan genellikle kadınlar olmakta, birden fazla işte çalışmak, göç ve hatta ailelerini geçindirmek için fuhuş yapmak zorunda kalmaktadırlar.


Güncel neoliberal kapitalist sistem bağlamında emek ilişkileri, (5 Mayıs 1886’da günde 16 saat çalıştırılan ve karşılığında yalnızca 90 sent ücret alan 15 bin işçinin 8 saat işgünü ve insanca bir ücret için yürüyüş gerçekleştirdiği yürüyüşe yapılan silahlı saldırılarla gerçekleşen) Chicago katliamında veya (25 Mart 1911’de Kadın Giyim İşçileri Sendikasında örgütlenen işçilerin 1908 krizi sonrasında kötüleşen çalışma ve yaşam koşullarına karşı mücadele ederken Triangle Fabrikasının kapılarının işçilerin üstlerine kapatılıp diri diri yakıldığı dönemlere benziyor.

Farklılıklar biçimsel, sömürü sürüyor, koşullar acımasız; önceden işçi kadınlar fiziksel saldırıya uğrardı, şimdi saldırılara cinsel ve duygusal saldırılar eklendi; kadınların talepleri önceden bastırılır, reddedilirdi, günümüzde kadınlar korkutuluyor, tehdit ediliyor, sendikalaşmaktan alıkoyuluyor, anne olma hakkı kısıtlanıyor, cinsel sağlığı ve üreme sağlığı - özellikle büyük uluslararası şirketlerin yan kuruluşları içerisinde- zarar görüyor. 

Emek alanında elde edilen küçük toplumsal kazanımlar yok edilerek, aşırı muhafazakar güçler açığa vuruluyor: Dominik işçi sınıfı, İş Kanunu'ndan gelen kıdem tazminatı hakkının kaldırılmasıyla tehdit ediliyor. İşe kabul edilmek için deneme süresi 3 aydan 1 yıla çıkarıldı. Kazanılmış annelik haklarının geri alınması ve hatta hamile kadınların istifa etmiş ve doğumdan sonra tekrar işe başlamış gibi gösterildiği hile yöntemiyle işinden atılması sıradanlaşıyor.

İşgününde değişiklik öneriyorlar, genç kadınları eğitimden alıkoyarak olumsuz etkileyecek olan işgünü değişikliği, haftalık 44 saat olan normal mesainin 48 saate çıkarılmasını da beraberinde getiriyor; büyük bir iş baskısı var ve sendikaya katılan tüm işçiler derhal işten atılıyor; bütün bu saldırılar sendikaların ve hükümetin işbirlikçi tutumları altında gerçekleşiyor.


DERİN EŞİTSİZLİĞİN RAKAMLARA YANSIMASI
İşçi kadınlarla ilgili emek göstergeleri bize Dominik Cumhuriyeti'nde emek eşitsizliğinin ne kadar derinleştiğini gösteriyor:
Kadın işsizliği yüzde 20.9’a ulaşıyor, aynı işi yapan kadınlar erkeklerden yüzde 21 oranında daha az ücret alıyor, ev işlerinde istihdam edilen 235 bin bin kadın var ve sadece 7 bine yakını sosyal güvenceye dahil.
Kadınların yüzde 8.78’i erkeklere uygun görülen işlerde istihdam edilmektedirler.
Kadınların yüzde 34.9’u idari personel olarak istihdam edilmektedirler.
Kadın işçilerin yüzde 35.5’i kayıt dışı sektörde çalışmaktadırlar.
Kadınlar zamanlarının yüzde 51.3’ünü aile bakımı ve ev işlerine harcamaktadırlar.
Çocuk nüfusunun yalnızca yüzce 2.7'si günlük bakım merkezlerinin hizmetlerinden yararlanabiliyor.
Ülkedeki ev işçilerinin yüzde 93’ü kadındır.
Sosyal güvenlik sistemi katılımcılarının yüzde 43.6’sı kadın, yüzde 56’sı erkek işçilerdir.
Üniversite öğrenci nüfusunun yüzde 64.4’ü kadın; ama öğretim üyelerinin yüzde 57’lik erkek oranına karşılık yalnız yüzde 43’ü kadındır.


BU RAKAMLAR BİZE NE GÖSTERİYOR?
Latin Amerika ve Karayip ülkelerinin hepsinde benzer olan Dominik Cumhuriyeti’nin bu genel durumu kâra odaklı üretimin, güncel politik ve ekonomik sistemi, bu sistemin doğasını ifşa etmeye odaklamamız gerektiğini gösterdiğini düşünüyoruz.

Veriler işçi sınıfının hakları konusunda, işçi kadınları daha derinden etkileyen bir gerilemeyle karşı karşıya olduğumuzu gösteriyor.

Küresel görünüm doğrulamaktadır ki bu gerileme yalnızca Dominik Cumhuriyeti’nde değildir; Fransa, İspanya ve Rusya'da emeklilik yaşının arttırmasına karşı başlayan eylemlilikler bu gerçeği göstermektedir.

Bu gerileme, yıllar geçtikçe ülkelerimizde daha da keskinleşecek gibi görünen sınıf mücadeleleri içerisinde biz işçi kadınların oynadığı rol hakkında daha fazla farkındalık gerektiriyor.

Düşük ücret, gerçek sosyal güvenceden yoksunluk, ülkelerimizde devam eden iş reformları ve sonuçları; yoksulluğun derinleşmesi ve sosyal güvencesizlik kadınlara daha güçlü vuracak, onları daha savunmasız ve fiziksel ve duygusal olarak saldırıya daha açık hale getirecek.

İşçi hakları için mücadele, ayrımcılığa karşı mücadelenin, cinsiyet eşitsizliğine karşı mücadelenin, sınıflar mücadelesinin, kapitalist sömürü düzenine karşı mücadelenin bir parçasıdır.


KONFERANSA ÖNERİLER
Dominik Cumhuriyeti'ndeki kadınların Latin Amerika ve Karayipler'dekilerin tümüyle benzer olduğunu düşündüğümüz iş koşulları göz önüne alındığında, bu II. Buluşma’ya Latin Amerika ve Karayipler'deki kadınlar için bir talep gündemi oluşturma görevi yükleme cesaretini gösteriyoruz.
Sözkonusu gündem şunlara dayanır:
İşçiler arasında sınıf mücadelesi ve kapitalist sistemle kadınların ezilen bir cinsiyet olarak durumu arasındaki bağlantı tartışmasının kuramsal açıdan derinleştirilmesi.
Gündem, her ülke için iki buluşmada sunulan durum analizleri ile oluşturulmalıdır.
Bunu detaylandırmak ve takibini yapmak için bir komisyon oluşturulmalıdır.
Özellikle 8 Mart, 1 Mayıs, 25 Kasım ve 10 Aralık gibi eylemliliklerin eşgüdümlenmesi görevini üstlenmelidir.
Kolombiya, Honduras, Guatemala, Brezilya gibi ülkelerdeki kadınlara karşı siyasi şiddet eylemleri karşısında da dayanışma ve işbirliği güçlendirilmelidir.

Ne edilgen ne de uysalız, savaşçı kadınlarız!


* II. Latin Amerika ve Karayipler Kadın Buluşması’na Dominikli Movimiento de Mujeres Trabajadoras (Dominik İşçi Kadın Hareketi) delegasyonunun sunduğu rapor- Quito 2018

Çeviri: Oya Tezel

II. Latin Amerika ve Karayipler Kadın Buluşması'nda 11 ülkeden delegelerin ülkeleri hakkında verdikleri bilgileri içeren dosyamıza BURADAN erişebilirsiniz.
İlgili haberler
II. Latin Amerika ve Karayipler Kadın Buluşması

İlki 2015 yılında Dominik’te gerçekleştirilen, ikincisi 28-30 Eylül’de Ekvador’un Quito kentinde ger...

EKVADOR: Sözde ‘vatandaş devrimi’ kadınların sorun...

Correacılığın vaazları ve uygulamaları eşitsizliği gidermek bir yana daha da derinleştirdi. Ekvadorl...

KOLOMBİYA: ‘Kadınların mücadelesi toplumun kendini...

Şiddetli iç savaşın en etkileneni olan kadınlar, barış sürecinde de en aktif katılımcılardı. Siyasi...