1900’lerin başı... Rusya’da devrim olur... Ve bir Karakalpak kadını ile birlikte bir Karakalpak köyünün kaderi değişir. Romanın baş karakteri Cumagül’ü annesininkinden farklı bir kader beklemez. Yıllar önce annesi, bey olan babası tarafından, çocuğuyla birlikte nasıl kapı önüne konulduysa; yıllar sonra o da kızı ile sokağa atılıp kaderine terk edilecektir. Anneden kıza geçen değişmez bir kader gibi görünenin değişebileceği, odun satmak için kasabaya gittiği ilk gün, tesadüfen duyduğu miting konuşmalarından öğrenir Cumagül: “Kadınlar da erkeklerle eşit haklara sahiptir.”
Her yönüyle kuşatılmış hayatlarımızdan sıyrılmanın en önemli araçlarından biri edebiyattır, düşüncesinden yola çıkarak Dokuz Eylül Üniversitesi Ekmek ve Gül Kadın Çalışmaları Topluluğu olarak, yukarıda kısa bir tanıtımını yaptığımız “Karakalpak Kızı” romanını eğitim çalışmamızın bir parçası haline getirdik. “Karakalpak Kızı”nı seçmemizdeki en önemli sebeplerden biri de bu yılın Ekim Devrimi’nin 100. yılı olmasıydı. 100 yıl önce kurulan Sovyet iktidarıyla kadının toplumsal yaşamdaki yeri ve konumlanışında nasıl bir değişim yaşandığını ve bu değişim hangi mücadelelerle gerçekleştiğini görmek için romanı birkaç kadın arkadaş eş zamanlı olarak okuyup, sonrasında izlenimlerimizi paylaştık.
ÜRETEN KADIN GÜÇLÜDÜR
İdil Çuhadar, “Kitap okumak insanı farklı coğrafyalara, farklı yaşayış tarzlarına ve dünyalara açılan birer kapıdır. Tıpkı Cumagül ile birlikte gittiğim Sovyet zamanındaki Türki Cumhuriyetleri hakkında bir fikrim yokken bu kitapla olması gibi. Ya da Sovyetlerin yeni bir düzenin inşa ediliş döneminde nasıl bir yol haritası çizdiğini öğrenmem gibi. Mesela devrimden sonra bile halk arasında okullar birer fuhuş yuvası olarak nitelendirilmiş ve aileler kız çocuklarını okula göndermeye karşıymış; ancak Sovyet kadınları, dinin de etkisiyle kız çocuklarının okullara gönderilmesini engelleyen bu gerici bakışı yerellerden başlayarak değiştirmiş” diyor.Daha önce bu tarz kitaplar çok fazla okumadığını söyleyen Pelin ise “Kadınlara devrimden sonra eşit haklar tanındı. Normalde köyden dışarı çıkamayan kadınlar, şehirlere gidip gelmeye başladılar ve kendilerine zaman ayırabildiler. Ayrıca en önemli noktalardan biri de eğitimin insanları nasıl değiştirebileceğini gözler önüne sermesiydi” diye değerlendiriyor romanı.
Günümüz Türkiyesi ile bir benzerlik olup olmadığını konuşuyoruz sonra. Kısa süre önce ders kitaplarına giren “Kadınların kocalarına itaati, ibadet olarak kabul edilir” şeklindeki değişikler; tıpkı kitaptaki gibi kadınların omuzlarına yüklenen bir yük olarak karşımızda duruyor.
Ortak çıkarımlarımızı konuşurken bir başka arkadaşımız romanın da ışık tuttuğu gibi “Bugün topyekün, bütün haklarımıza bir saldırı söz konusu. Çözüm net aslında: Kendi sorunlarımız etrafında birleşmek ve kazanana kadar mücadele etmek” diyor. Başka söze gerek yok…
İlgili haberler
Kızıl Ekim Fabrikası örneği ile Sovyetlerde kadın...
Sovyetlerde kadınların durumu, kadınların devlet idaresine, kamusal, ekonomik ve kültürel hayata akt...
Ekim devriminde Doğu’nun kadınları
Ekim Devrimi sadece Rus kadınlarına değil Doğu kadınlarına da eşitlik getirdi. Çürümüş düzenin en çu...
Ekim Devrimi’nin kadın portreleri
Emeği, özverisi, çalışkanlığı ve militanlığı hayranlık uyandıracak devrimin kadın karakterlerinden K...
- EN SON
- ÇOK OKUNAN
- ÖNERİLEN
Editörden
Bültenimize abone olun!
E-posta listesine kayıt oldunuz.