“Ve kadınlar bizim kadınlarımız korkunç ve mübarek elleri” diye başlayan “sofrada öküzden sonra gelen” diye devam eden Nazım Hikmet şiirinin gerçekliği farklı şekillerde de olsa da güncelliğini koruyor.
Her gün kadınların öldürüldüğü, onlarcasının şiddet gördüğü bu coğrafyada bizlere reva görülen ise yarım yamalak uygulanan bir sözleşmenin bir gecede kaldırılmış olması. Kadını erkeğin karşında eşit görmeyen, namusunu evlerin perdesiyle mukayese edenlerin bunca yaşanan şiddeti görmezden gelmesi politik bir mesele.
Bugünlerde boşanmak için uğraşan, on iki yaşında evlendirilmiş, altı çocuğuyla yıllarca şiddet sarmalının içinden bir çıkış aramış, sığınma evlerinde kalmış olan Menekşe ile yaptığımız sohbeti aktaracağım sizlere. Menekşe, öldürülme tehlikesiyle karşı karşıya kalmış kadınlardan biri. Eşinden gizli, iki kızının çabalarıyla tuttuğu eve yeni yerleştiği günlerde belki bir dala tutunma düşüncesi, belki soğuk havanın verdiği yalnızlık hissiyle küçük oğlunun “Anne bak kadın derneği yazıyor” demesinin ardından bir akşam üstü kapımızı çalıyor. Eşinden gizlendiği için gündüz sokağa çıkamadığını, yaşamak zorunda kaldıkları şiddeti bir çırpıda anlatıyor.
Derneğe ilk geldiği zamanlarda büyük kızları “Nasıl bu kadar çabuk güvenebildin?” demişler. “Zarar verirlerse bize?” diye korkmuşlar. Kızlarına “Onlar da kadın. Kadın kadına zarar vermez” demiş. “Şimdi onlar da anladı kime güvenip kime güvenilmeyeceğini” diyor.
‘İLK EYLEMİM…’
Derneğin ona dayanışmanın dışında neler kattığını, eylem ve etkinliklerimizle ilgili neler düşündüğünü sorduğumuzda; “Ben ilk oturduğum yerde iken mahallede bir kadın evinden kaçtığı için öldürülmüştü, çocukları da vardı, çok üzülmüştüm. Kadını sırf evden kaçtığı için başka kadınlara da örnek olsun diye adına “töre” deyip öldürdüler. O zaman eylem yapmıştı kadınlar. Kadınlar öldürülmesin diye. İlk defa bir eyleme o zaman katılmıştım. İzin vermezler bizim oralarda böyle şeylere ama gitmek istedim. Ben yaşayarak gördüm, ne kötülük var ki bunda, kadınlar ‘şiddet olmasın’ diyor” diye anlatmaya başlıyor.
Bizimle 8 Mart mitingi için Kadıköy’e de gelen Menekşe’ye neler hissettiğini sorduğumuzda önce korktuğunu söylüyor: “Kızlarım ‘Ya seni tanıyan biri olur da babama yerini söylerse’ dediler ama ‘O kalabalıkta kim görecek de söyleyecek…’ dedim.” Sonra geçmiş korkusu. Kadınların içinde olmak iyi hissettirdiği gibi cesaret de vermiş. Menekşe “Yine olsa yine gelirim. Benim gibi kadınlara yardım etmek onlarla dayanışmak beni mutlu eder” diyor.
‘BU YAŞIMA HEP ŞİDDET GÖREREK GELDİM’
İstanbul Sözleşmesi’nin kaldırılması meselesini sorduğumuzda Sözleşme’yi duyduğunu ama fazla bir şey bilmediğini söyleyince içeriğine dair Menekşe ile konuşuyoruz. “Şiddet hep vardı, kadınların hakkını düşünmüyorlar. Bu yaşıma kadar şiddet görerek geldim, çok ezildim” diyor. Dernekte karşılaştığı dayanışma ile şu an konforlu olmasa da eskisine göre daha huzurlu olduğunu, bir an önce boşanıp ‘bir daha onun yüzünü görmezse’ daha da iyi olacağını söylüyor.
Menekşe, yaşadıkları karşısında oldukça cesur davranan, yaptıklarının sorumluluğunu alan güçlü bir kadın. Bizleri de yüreklendiren özelliği ile dayanışma ve mücadeledeki yerini aldı. Hoş geldin Menekşe, birbirimizden öğrenecek çok şeyimiz var!
Fotoğraf: Ekmek ve Gül
İlgili haberler
Ekmek ve Gül Nisan 2021 sayısı
Ekmek ve Gül'ün yeni sayısında kadınlar İstanbul Sözleşmesi'nden çekilme kararına öfkelerini dile ge...
Gücünü Kirke’den alan kadınların hikayesi: Kadınla...
Mitolojinin tarihle harmanlanıp üzerine bir de edebi değere taşındığı Kadınlar Adası’nda, kadınların...
Arçelik işçisi kadınlar: Ne biz görülüyoruz, ne sö...
Arçelik işçisi kadınlar, fabrikada kadın işçi olmanın zorluklarını anlatıyor. Ağırlıkla kadın işçile...
- EN SON
- ÇOK OKUNAN
- ÖNERİLEN
Editörden
Bültenimize abone olun!
E-posta listesine kayıt oldunuz.