Mahalleler kağıt kesiği gibi ortadan ikiye ayrılır Tuzla’da. Denize yakın mahalleler ve sanayiye, tüten fabrika bacalarına yakın olanlar.
Biz de fabrika bacalarına, deri sanayinin kokusuna yakın olan mahallelerdeyiz. Hâlâ ışıklandırma sorunu olan, rahatça yürüyemediğimiz kaldırımların olduğu mahalledeyiz. Biz kadınların hastalandığında en yakın sağlık ocağına erişemediği, kreş sorununun en çok yaşandığı Aydınlı Mahallesi’ndeyiz.
Mahallemizdeki kadınlarla bu sorunları konuşmak, ne yapacağımıza birlikte karar vermek üzere soluğu mahallenin yürüyüş yolundaki çimlerinde alıyoruz. Buluşmamıza kadınlar, bir ya da iki elinden tutan çocukları ile geliyor.
İçlerinden biri, adı Mecbure direkt konuya giriyor:
“Valla hepimiz mağduruz arkadaşlar. Çoğumuz duluz aynı zamanda. Benim eşim yok. Evim sobalı. Hepimiz çocuk okutuyoruz. 6 bin 700 lira eşimin emeklisini alıyorum. Bana söyleyin, nasıl geçineceğim? Evlere temizliğe gidiyorum. Daha yeni iş kazası geçirdim ama yarın işe gitmek zorundayım. Sigorta yok. Küçük çocuğumu kreşe gönderemiyorum. Gittiğim evlere kabul ettirebilirsem yanımda; ettiremezsem çocuğum orada, burada...”
Mecbure yaşamını öfke ile anlatıyor bizlere. Aynı zamanda bu sorunları yaşayan tek kadın olmadığını da söylüyor. Yardım çığlıklarını sadece bizlerle paylaşarak değil; belediyeye, muhtarlığa giderek direkt başvurularda bulunarak da duyurmaya çalışmış. Ama orada da yapılması gerekenin yapılmadığını söylüyor.
“Belediye evime gelip baktı. Eski bir televizyonum, eşimden kalma bir koltuğum var. Onun fotoğrafını çekiyor. Yardım alacağız diye daha da mağdur oluyoruz. Koca koca binaların ardında sobalı bir evde yaşıyorum ben. Çocuğum bugün kreşe gitmesi gerekirken benimle dolaşarak büyüyor.”
Mecbure’nin ardından Sevim kreş sorununa dair kafası takılanları anlatıyor:
“Seçim döneminde her mahalleye kreşler dediler. Hem de biz kadınlar çalışabilelim diye. Gerçekten bu kreşler açılıyor mu? Parası olana zaten her yerde kreş var. Ama bizim gibilere gelince anca vaatler. Devletin bizden aldıkları çocuklarımız için harcanmayacaksa nereye gidiyor?”
ÇOCUĞUN GELECEĞİ HACİZLİK
Hilal ise genç bir kadın başlıyor anlatmaya: “Ben mahallemde olmayan bir kreşe her gün nasıl gidip geleceğim? Çocuğum kreş yaşında ama kreşe gidemiyor. Ücretler 18 bin liralarda. Devlete bağlı kreşler para ister mi? Sadece eşim çalışıyor, bugün bir kreş zaten bir asgari ücret demek.”
Songül devamını getiriyor: “Evlerimize bir hafta et girse diğer hafta hacizlik oluruz. Şimdi de çocuklarımızın geleceği hacizlik. Para yok, çocuğu kreşe gönderemiyoruz. Kendimiz de çocuklarımıza bakmamız gerektiği için çalışamıyoruz. Kreşlerin ücretsiz olması lazım.”
O sırada Hediye esprili bir dille “Ben buldum çözümü” diyor.
“Kızlar şimdi bakın. Gündüzlerimiz yetmezmiş gibi çocukları uyuttuktan sonra evde parça başı aldığımız işlerde çalışarak gecelerimizi de haram edeceğiz. 5 kuruş, 10 kuruş demeden çalışıyoruz. Olur da ölmezsek birimizden birinin torununu bir kreşe gönderiyoruz.”
Fotoğraf: Evrensel
İlgili haberler
Taleplerimizle gürleyeceğiz şimşeğin tepesine
Dergimizin Temmuz sayısı, işçi ve emekçi kadınların Şimşek programının karşısında yaşadıklarını anla...
İnsanca yaşam, güvenceli iş ve ücretsiz kreş için...
1 Mayıs’a giderken İzmir’de belediye işçisi kadınlar kadro, güvenceli iş, eşit işe eşit ücret ve kre...
Kreş hem çocuklar hem kadınlar için önemli
Çocukların sosyal gelişimi açısından kreşlerin oldukça önemli olduğunu ifade eden pedagog Duygu Çata...
- EN SON
- ÇOK OKUNAN
- ÖNERİLEN
Editörden
Bültenimize abone olun!
E-posta listesine kayıt oldunuz.