5 yıldızlı sömürü
‘Hiç dikkatinizi çekti mi bilmiyorum. Otellerin çoğu dışarıdan bakıldığında şaşalı, modern. Sanki başka ülkedeymişsin gibi. Ama içine girdiğinde maalesef her şey bambaşka.’

Yıllardır house keeping-kat görevlisi olarak çalışıyorum. Yaptığım işi yılların tecrübesiyle düşündüğümde, hiçbir sektörde işçinin hakkı verilmediği gibi bizim sektörümüzde de maalesef hakkımız verilmiyor. İlk başta maaşı şişirip, oda sayısını düşük ya da stabil tutup işe girmemizi sağlıyorlar. 1 hafta sonra performansına göre yapman gereken işi, seni pohpohlayarak çoğaltıyorlar. Sen buna ses çıkarttığın takdirde “Bir tek sen değil, herkes yapıyor bu işi” diyerek birlik ya da dostluk deminden vuruyorlar.

Girdiğim hangi otelde öğle yemeği yediysem ya ekmek bayatlamış ya da yemek tam olmamıştı. Kahvaltıda yediğimiz domates salçaya dönmüş. Salatalık kabak olmuş. 30 dakikalık molada “hadi hadi” söylemleri ile yemeği boğazımıza tıkmaları ayrı bir konu. Maalesef otellerin çoğunda olduğu gibi birçok kaliteli yemek yenilmediği için atılırken bizi yenmeyecek yemeklere mecbur bırakıyorlar. Maaşımızın normalde 4’ünde yatması gerekirken 10’una kadar belirsizliği beklemenin sabrını öğretiyorlar bize. “Misafir, müşteri her zaman haklıdır” cümlesinden yola çıkarak görmek istemediğimiz lavaboları, yatakları, çöpleri görüyor; duymak istemediğimiz lafları, azarları işitiyoruz.

‘HASTALIKLARI GÖRMEZDEN GELİP MEMNUN TAKLİDİ YAPIYORUZ’

Grev yapma ya da işten çıkma gibi bir atılım yaptığımızda, “Nasıl olsa başkası gelir” diyorlar. “Çoğu insanın işe, paraya, ekmeğe ihtiyacı var zaten” diyerek umursamaz müdür davranışları veya duygusal sömürü tavrıyla karşılaşıyoruz.

House keeping olarak oda yapmamız gerekirken meydan işiyle ilgileniyoruz, spor salonunda metrelerce yeri temizliyoruz, sahillerde midemizin kaldırmadığı pisliklerle uğraştırılıyoruz, eldiven ve maske “stokta kalmamış” bahanesiyle en basit zarar verici kimyasallarla çalıştırılıyoruz. Egzama, mantar, astım gibi hastalıklar yaşıyoruz. “Herkes yapıyor bu işi, sezon bitene kadar idare edeceğiz” denerek bebek gibi uyutulmaya çalışılıyoruz. Ekstra ücret vermek yerine soğuk bir kola ısmarlayıp çocuk kandırmaya çalışıyorlar. İş arkadaşlarımızla maaş, sigorta, çalışma saatleri, işçi hakları hakkında konuştuğumuzda övgüler dağıtan patronumuz incir çekirdeğini doldurmayan bahanelerle çıkartıyor bizi işten.

Tüm işçiler isyan ederek, serzenişte bulunarak konuşuyor aralarında fakat beyaz yakalıların karşısına gelindiği an susuluyor. Sistemin çarpık çarkında sıkışmış bir taş gibi yürümeye çalışıyoruz. Aklımızda hep şu var: “Profesyonel düşün, belinde 12 tane vidan olsa da ayağın sakat, grip olsan da ‘birlik beraberliği’ unutma, elinden geleni yap. Memnun taklidi yap ve mesain bitine kadar çalış.” Çalışmayı sevmeyi değil; baştakilere susup kölelik yapmayı daha doğru bulan bu sisteme karşıyım. Karşıyım, KARŞIYIM. Yıllardır "emek" adındaki bu değerli sözün altında modern kölelik yaptırıyorlar.

Hiç dikkatinizi çekti mi bilmiyorum. Otellerin çoğu dışarıdan bakıldığında şaşalı, modern. Sanki başka ülkedeymişsin gibi. Ama içine girdiğinde maalesef her şey bambaşka.

Fotoğraf: Bing create

İlgili haberler
Turizm işçisinin sorunlarına pandemi tuz biber old...

Pandemi başlayınca da ücretsiz izin beklerken işten çıkarıldım. Tüm lokanta ve oteller kapalıydı ve...

Çocukları eğlendiren turizm işçisi kadınlar kendi...

Disk Dev-Turizm İş sendikasına bağlı çalışan kadın emekçiler, çocukları eğlendirmekle görevli. Ancak...

Lüks otellerdeki ‘pislik’ halının altına süpürülme...

Almanya’da lüks otellerde çalışan temizlikçi kadınlar sömürülen emekleri için mücadele ediyor. En dü...