Flormar işçilerine ve tüm direnen kadınlara selam olsun
Güvenlik soruşturması gerekçesiyle işlerinden atılan ve 94. günde direnişlerine son veren Ege Üniversitesi işçilerinden bir kadın sesleniyor bize: ‘Bizi eve kapatmak istemelerine YETER diyelim.

İşimize son verildiği tarih olan 31 Mart 2018’den direnişimizi sonlandırdığımız 94. gün olan 4 Temmuz’a kadar üzerimize yaftalanan suçlarla hiçbir alakamızın olmadığını ispatlamaya ve muhatap bulmaya çaba harcadık. Sınavdan ve arşiv araştırmasından geçip son dakika güvenlik soruşturmasından kapsam dışı bırakılarak, işimizden aşımızdan olduk. En önemlisi, suçlu ilan edildik. Hiçbirimizin mahkemesi, karakolluk bir durumu yok. Yıllarca çalıştığımız birimlerde en ufak bir suçumuz bulunmazken, son dakika suç icat ettiler. Memurların yapmadığı ne kadar yorucu iş varsa bizler yaptık, asgari ücretle çalıştık.

Neden? Emekli olabilmek için. Ben 18 yıl çalıştım. 54 yaşındayım. Bu yaşta kim iş verir bana? Vermeyi bırakın zaten işe de almıyorlar. “Ben yaptım oldu” politikalarıyla anayasal suç işleniyor. Öyle bir tezatın içine soktular ki bizleri; devlet beni işten atarken yine devlet kurumu İŞKUR iş bulup beni gönderiyor, ama işveren bize 696 sayılı KHK’nin 48. maddesi nedeniyle kırmızı kart gösteriyor. İşe almadıkları bir yana bizim ve çocuklarımızın geleceğini ipotek altına alıyorlar.

Yine arkadaşlarımız, dostlarımız bulaşıcı hastalığımız var gibi bizden uzak durdu bu süreçte. Herkes bir suçlu gibi baktı bize, yargıladı bizi. Soruyorum şimdi sebep olanlara; hiç mi Allah’tan korkmadınız? Vicdanınızı kiraya mı verdiniz? Ege Üniversitesinden çıkarılan 438 kişi, bir o kadar da aile fertleri var. Vebali günahı boynunuza. Kıt kanaat geçinen insanlarken işsiz insanlar olarak kalakaldık.

İSTEDİĞİMİZ SADECE ÇALIŞMA HAKKIMIZ VE ONURUMUZ!
Bizim gibi Flormar işçilerini de kapı önüne koydular. Çalışanların büyük çoğunluğu kadın olan Flormar’da işçiler sendika hakkını istedikleri için kendini kapı önünde buldu. En çok ezilen, düşük ücretlerle çalıştırılan ve ilk kapı önüne konulan hep biz kadınlar oluyoruz. Kadının eve kapatılmak istendiği bir dönem yaşıyoruz. Bir “eeyyyy”le ben de emekçi sınıfa seslenmek istiyorum: “Bir kadın dünyaya bedel” sözü boşa söylenmiş bir söz değildir.

Bizler gücümüzün farkına varmak zorundayız. Ülkeme ve dünyaya güvenli bir gelecek, insanca yaşam, barış gelecek ise biz kadınlar getireceğiz. Sınıf dayanışmasının ne olduğunu öğrenmek zorundayız. Sermaye tüm gücüyle bizi sömürmek için her şeyi yaparken, iktidar da buna çanak tutuyor. Emekçi sınıftan oy alan iktidarın halkının yanında olması, onu koruması gerekirken sermayeye “Grevi önledim” diyerek göz kırpıyor. Kapitalistleri arkasına alarak tüm gücüyle kadın ve çocuklara saldırıyor. Peki bu ne zaman kadar böyle sürecek?

“EEYYYY” ülkemin barış güvercinleri; her yerde KHK bahaneleriyle ya da sendikalaştıkları için işlerinden olanlar; açlığa, yoksulluğa, işsizliğe mahkum ediliyorsunuz. Özellikle biz işçi kadınların uyanmasının ve engelleri aşmasının artık zamanıdır. Yaptıkları elbette yanlarına kâr kalmayacak, adalet yerini bulacak. Hangi gerekçeyle olursa olsun, hayatını devam ettirmek mecburiyetinde olan biz emekçiler, sadece çalışma hakkımızın ve onurumuzun geri vermenizi istiyoruz, lütfunuzu değil. Emekçi kız kardeşlerim; bizi ikinci sınıf vatandaş yerine koymalarına, eve kapatmak istemelerine, işyerinde mobbinge “Yeter” diyelim. Hiçbir kazanım bedelsiz olmamıştır.

Flormar işçilerine ve ülkemin neresinde olursa olsun mücadele eden kadınlara selam olsun. Yalnız değilsiniz. Yaşasın sınıf kardeşliği...

İlgili haberler
İşten atılan Ege Üniversitesi işçileri: Eve kapanı...

Arşiv soruşturması nedeniyle kadro dışı kalan Ege Üniversitesi işçileri, AKP iktidarının işçi emekçi...

Biz ve onlar ayrışsın elbet... Ama bilelim, ‘biz’...

Gerçekten araya koyduğumuz “onlar ve biz” ayrımı şu parti ya da bu partiyle, şu inanç ya da bu inanç...

Çocuklar kelebek ömrüne mahkum olmasınlar diye...

Soruyoruz size; bugün “bekasını koruyoruz” dedikleri devlet, bizim çocuklarımızın canını hiçe sayıyo...