Eğitim dönemi başladığından bu yana artan eğitim masrafları, okullardaki hijyen sorunu velilerin, öğretmenlerin gözünden dergimizde paylaşıldı.
Milli Eğitim Bakanlığının adeta "paran kadar hizmet" sloganı ile ortaya serdiği tabloda en az üç farklı temizlik işinde çalışan, İŞKUR ve TYP ile işe başlayıp asgari ücretin yarısına, ağır işlerde çalışan kadınlar gırla.
O kadınlardan biri olan Gül, kendisi ve arkadaşlarının hikayesini anlatıyor. Gül, Ankara’da bir yatılı okulda çalışıyor. Okulun ve yurdun temizliğine ek olarak yemekhanenin işlerini de yapıyor. Evine misafir olduğumuzda takip ettiğimiz diziler üzerine de konuşuyoruz. Bahar’ı ikimizin de severek takip ettiğini konuşunca, "Her kadının Bahar gibi kendine özel ne hikayeleri vardır” diyor. O yüzden kendi hikayesini Gül’ün ağzından okuyalım isterim.
İŞKUR'LULARIN SİGORTA PRİMİ BİLE YOK
“Bu aralar beni hayatta ne tutuyor diye düşünüyorum. Televizyonda haberlere bakınca iliklerime kadar tiksiniyorum. Sadece boşanmak istediğinde bile kadınlar öldürülüyor. Hayvanlara eziyet ediliyor, çocuklar korunamıyor ve insanlar geçinemiyor. Zaten hayat çok pahalı, geçinemiyorum, mutsuzum. Gördüğüm her haberde daha kötü hissediyorum. İş yerindeki kadın arkadaşlarla biraz kafa dağıtmak için sohbet edelim desek konu ‘Kredi borcunu nasıl ödesem?', 'Borcu geciktirdim icra gelir mi?', 'Kredi kartımı ödeyemedim, banka kaç gün sonra arar?' sorularına geliyor. İş yerinde konuştuğumuz tek konu para. Eve geliyorsun, eşinle para meselesini konuşuyorsun ya da çocuklar istiyor. Bir döngüdeyim. Daha önce bir üniversitede catering işi yapıyordum, o tecrübeme dayanarak bu yatılı okulda işe girdim. Eylülde artan şikayetlerden sonra 3 İŞKUR’lu, 3 TYP’li personeli işe aldılar. İŞKUR’lulara sağlık sigortası yapsalar da prim olarak yatmıyor. 9 ay boyunca çalışıyorlar ama primleri yok, TYP’liler ise haftanın 5 günü çalışıyor ve asgari ücret alıyorlar, görece daha iyi durumdalar. Ben ise okul aile birliğinden maaş alıyorum. Eşim çalışıyor gözüktüğü için beni TYP’den, İŞKUR’dan işe almıyorlar. Devletin gözünde ben çok zengin bir kadınım."
GÜNDE EN AZ 4 TUVALET, KÜTÜPHANE, LABORATUVAR...
İş yerinde birbirlerine nasıl destek olmaya çalıştıklarını ama aldıkları ücretin hiçbir şeye yetemeyişini anlatıyor Gül: “İŞKUR’dan işe giren arkadaşlara eylülden beri terapi yapıyoruz. ‘Tamam dayanın, geçecek’ diyoruz. Bana ‘Gül ne geçecek?’ diye soruyorlar. ‘6 bin küsür lirayı aldığımda pazara mı gideyim, markete mi? Elektrik faturam da geldi' diyor. Hepsi bir taraftan da iş bakıyor, ama yok. Gündeliğe giden arkadaşlarım günün sonunda 2 bin lira alıyor, devlet bir kadını her gün 7 saat çalıştırıyor ama haftalık vermesi gereken ücreti aylık veriyor, üstelik sigortası prim olarak bile işlemiyor. Okul temizliği o kadar zordur ki günde en az 4 tuvalet, kütüphane, laboratuvar, sınıflar… O tahta sıraları çekip temizlik yaparken kollarım o kadar ağrıyor ki eve gelince kolumu hareket ettirecek dermanım yok. Yemek bile yapamıyorum. O pisliği temizlemenin bedeli 7 bin lira olmamalı.”
ÜCRET GECİKİR BANKA İHBARI ASLA
Kadınların aldığı ücret hiçbir şeye yetmediği gibi bir de o ücreti gecikmeli alıyorlar. İşçiler gecikmeli ücret alıyor ama bankalar borcunu hemen istiyor! Gül’ün anlattıkları şöyle: “Buna rağmen İŞKUR’lular maaşlarını 20-25 gün gecikmeli aldılar. Sorunca, ‘Ödenek yok bekleyin’ diyorlar, ben bekleyeyim ama ne ev sahibi ne banka bekliyor. Benim ücretimi bir gün geciktirdiklerinde banka beni tam 27 kez aradı, onlarca da mesaj attı, 'Şu kadar gecikme faizi uygulayacağız' diye. Baktım, ertesi gün de maaşım yatmayınca telefonu kapatmak zorunda kaldım. Garibanlık çok kötü bir şey, hani diyorlar ya 'Çok para bizi bozar' diye. Gelsin bozsun ya. Markete gittiğimde her şey çok pahalı demek istemiyorum.
Her ay 250 gram kıyma almaktansa 1 kilo kıyma almak istiyorum şu eve. Yarım kilo alıp, parçalıyorum anca öyle kullanıyorum.”
‘ÇALIŞMAZKEN BİR ÇİFT ÇORAP ALAMAZDIM’
Eşinin tek başına çalıştığı dönemler oldukça zorlanmış Gül ve ailesi. Eve yeterli paranın giremeyişi evde huzursuzluğu da beraberinde getirmiş. Aldığının da yaptığının da göze battığını anlatıyor: “Sadece eşim çalışırken çok zor günler yaşadık, benim işe girmem ve onun emekli olup işe girmesiyle toparladık. Paran yoksa evlilik de çok zor. Barınması, gıdası ayrı dert. Eşim çok öncesinde, çalışmadığım dönemlerde para harcamamı istemezdi. Saatlerce kavga ederdi benimle. Korkudan bir çift çorap almazdım. Dünyanın en iyi insanı, en tatlı babasıdır ama para söz konusu olduğunda benimle hep bir problem yaşar, çalışmıyorsam kuaföre bile gitmemeliyim. Çünkü ben evdeyim, 'yiyiciyim'. Eşime kızamadığım nokta belki onun da patronu tarafından ekonomik olarak baskılandığını bilmemdi. Sonra toparlan dedim kendime ve çalışmaya karar verdim. Kadınlar ezilmek istemiyorlarsa, yok sayılmak istemiyorlarsa çalışmalılar. Dünyanın en iyi insanıyla bile birlikte olsanız, ona bağımlı olmak bu sorunları yaratıyor. Evde kaldığınız sürece tek beklenti çocuk bakmak, yemek yapmak, evi toplamak. Ben yıllardır bize biçilen makbul kadın rolünü, artık oynamak istemiyorum, hayatın içinde olmak istiyorum. Tatile gitmek istiyorum, istediğim kıyafeti giymek istiyorum, yaşamak istiyorum.”
Görsel: Canva Pro Yapay Zeka- Ekmek ve Gül
İlgili haberler
Plascam’ın kârı, Şebnem’in ıstırabı
Plascam patronu o büyük firmalara iş yaparken kazandığının yüzde 9’undan bile azını vergiye verirken...
Bu yılın kışlığı kız kardeşlik olsun
Kız kardeşlik yalnızca duygusal bir anlam içermiyor. Sermayenin kadınlara dayattığı koşullarda kendi...
Medine değişim için adım atmayacaksa kim atacak?
Hak arama mücadeleleri devam ederken bundan bir haber olan işçilerin de bu umut ışığını yakan sınıf...
- EN SON
- ÇOK OKUNAN
- ÖNERİLEN
Editörden
Bültenimize abone olun!
E-posta listesine kayıt oldunuz.