Bir varoluş mücadelesi: Medeni haklarımız
Kadınlar için adeta bir var oluş mücadelesine dönüşen bu süreçte tek bir hakkımızdan dahi vazgeçmemek için her alanda birleşerek yol almamız kaçınılmaz. Bu mücadeleyi hep birlikte büyütelim.

Geçtiğimiz ay Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanı Mahinur Özdemir Göktaş “Süresiz nafaka ödemek gibi uygulama kabul edilebilir olamaz” sözleri ile diğer bakanlıklarla birlikte bu konuda çalışma yapılacağının hedefte olduğunu belirtti. Hemen peşinden ise Adalet Bakanı Yılmaz Tunç, katıldığı canlı yayında nafaka, tazminat, boşanma gibi Aile Hukuku alanında geniş bir düzenleme hazırlığında olduklarını söyledi. Bakanların peş peşe yapmış oldukları açıklamalardan Medeni Hukuk alanında kapsamlı bir değişiklik planlaması yapıldığı anlaşılıyor.

Uzun zamandır toplumda gerçek anlamda bir mağduriyet olmamasına rağmen “Süresiz Nafaka mağdurları”, “Kadın yasaları mağdurları”, “Boşanmış Babalar Platformu” gibi isimlerle gündeme getirilip özellikle 6284 sayılı Yasa ve Medeni Kanun’un mağdur ettiği ileri sürülüyor.

Boşanan kadının yoksulluk nafakasının kaldırılması, evlilik yaşının indirilmesi, çocuk istismarcılarına af getirilmesi gibi konular uzun zamandır gündeme getiriliyor. 2016 yılında Meclis bünyesinde kurulan Boşanmaların Önlenmesi Komisyonu detaylı bir rapor yayımladı. Çocuk istismarına evlilik ile af getirilmesi, boşanmanın zorlaştırılması, nafaka ve mal paylaşımı haklarının yok edilmesi, aile danışmanlığı, aile hukukunun dini temele oturtulması da bu komisyonun önerileri arasındaydı. Komisyon önerileri arasında bulunan bu konular yıllardır çeşitli vesileler ve farklı zamanlarda gündeme getirilmesine rağmen kadınların ve toplumun itirazı, karşı sesi yükseltmesi ile rafa kaldırılıyor. Şimdi karşımıza yeniden getirilenlere bir bakalım.



NAFAKA NEDİR? NEDEN ÖDENİR?
Nafaka üzerinden açılıp derinleştirilerek tüm Medeni Kanun’daki haklara kadar uzayan tartışmalara kısaca “Nafaka nedir ve hangi durumlarda ödenir?” hususlarını açıklayarak başlayabiliriz. Boşanma kararı sonucu verilen 2 tür nafaka vardır. Biri yoksulluk, diğeri iştirak nafakasıdır. Kanunda yoksulluk nafakasının boşanma kararı ile birlikte yoksulluğa düşecek tarafa verileceği, iştirak nafakasının ise boşanma sonucu velayeti kendisine verilmeyen eşin çocuğun bakım ve eğitim giderleri için yapacağı ödemedir. Burada şunu vurgulamak gerekir ki “yoksulluğa düşme” ifadesi ile anlatılmak istenen hiçbir gelirinin olmaması, ekonomik olarak muhtaç durumda olması değil, kişinin evli kalınan dönemdeki yaşam standardının altına düşmesidir.
Görüleceği üzere her iki nafaka da kanunda sadece kadına özgülenmemiştir. Hem kadının hem de erkeğin nafaka talep etme hakkı vardır. Ancak kadın istihdamının düşüklüğünden çalışma hayatındaki ücret eşitsizliğine; eğitimden uzaklaştırılıp çocuk yaşta yaptırılan evliliklerden, çocuk ve yaşlı bakımının kadınlara yüklenilmesine kadar hayatın her alanına yayılan kadın erkek eşitsizliğinin doğal bir sonucu olarak nafaka ödenmesine karar verilen taraf çok büyük oranda kadın olmaktadır.
NAFAKA GERÇEKLERİ
Bir yandan nafaka yüzünden hayatının ipotek altına alındığını iddia edenler varken gelin bu iddialara mahkeme salonlarından bakalım. İddiaların yaşamda gerçek bir karşılığı var mı?
2020’de İstanbul Barosu bünyesinde Adli Yardım merkezine yapılan başvurular sonucu açılan boşanma davaları üzerinden nafaka raporu hazırlandı. Raporda incelenen 1023 dava dosyasının sadece 125 tanesinde yoksulluk nafakasına karar verildiği ve çekişmeli boşanma davalarında verilmiş olan yoksulluk nafakalarının ortalaması aylık 381,63 lira olduğu belirtilmiş. Dosyaların yaklaşık yüzde 88’inde farklı sebeplerle yoksulluk nafakası kararı verilmemiş.
Rapora göre 2020 yılında incelenen 1023 dava dosyasının 571’inde yani yaklaşık yüzde 56’sında kadınların yoksulluk nafakasını hiç talep etmemiş olduğu, 155’inde yani yaklaşık yüzde 15’lik bölümünde kadınların dava açıldığında yoksulluk nafakası talep etmelerine rağmen dava sürerken bu taleplerini geri çekmiş oldukları görülmüştür.
Kadınlar, gördükleri şiddetten bir an önce kurtulmak ya da erkek tarafın çocukları alıp göstermeyeceği tehdidi gibi birçok nedenle çoğu zaman nafaka talebinden vazgeçmekte ya da her zorlu koşula rağmen nafaka talebinde bulunsa da nafaka miktarları çok düşük kalmaktadır.
Tabii bir de karar verilmiş olan nafakayı tahsil edebilme zorlukları var. Son zamanlarda neredeyse her gün, basında ya da sosyal medyada nafaka ödemek için böbreğimizi satmak zorunda kalıyoruz gibi abartılı söylemlerle mağduriyet yaratmaya çalışsalar da adliyelerin icraya verilen borçlarını dahi ödenmeyen nafaka borçları ile dolup taştığını görüyoruz.
Velayeti annede olan çocuğuna ödemesi gereken iştirak nafakasını bile ödemekten kaçınan erkekler karşısında, tehdit ve şiddet dolu bir yaşamdan “yeter ki kurtulayım” diyerek her türlü hakkından feragat eden ya da mahkeme kararı olmasına rağmen nafakasını alamayan ve çocuklarıyla beraber yoksulluk içinde bir yol bulmaya çalışan kadınların gerçeğini önümüze seriyor.


TÜM HAKLAR TEHLİKEDE
Sadece nafaka hakkı değil; evlilikte eşler arası eşitlik, kadının evlilik birliği içinde edinilen mallar üzerindeki hakları, miras hakkı, evli kadının çalışma hakkı gibi birçok hak 1985 yıllarından itibaren Medeni Kanun’un değiştiği 2002 yılına kadar kadın hareketinin gündeminde baş sıralarda yer alıyordu.
2002 ÖNCESİ VE KAZANDIKLARIMIZLA SONRASI
Gelin 2002 yılında değişmeden önce Medeni Kanun’da ne gibi düzenlemeler olduğuna bir göz atalım.
◾ Değişiklik öncesi 743 sayılı Kanun 152.maddesi ile “Koca, birliğin reisidir.” diyerek evi seçmek, eş ve çocuklara bakmak gibi temsil ve karar yetkileri erkeğe verilmiş, kadının görevi eve bakmak ve gücünün yettiği kadar kocasına yardımcı olmak olduğu düzenlenmiştir. Çocuğun velayeti ortak olmakla birlikte anlaşmazlık olduğu zaman erkeğin kararının geçerli olduğu kanunla düzenlendiği gibi yasal mal rejimi olarak mal ayrılığı kabul edilmiştir. Buna göre evlilik birliği içinde satın alınan mallar kimin üzerine kayıtlı ise kural olarak boşanma durumunda da onda kalacaktır.
◾ Evli kadının meslek edinmesi, çalışması da kocasının iznine bağlı kılınmıştır. 1990 yılında çalışan bir kadın açtığı boşanma davasında kocası bu maddeyi fırsat bilerek kadına zarar vermek için çalışma iznini kaldırmış ve kadın da açtığı dava ile bu madde ile erkeğe ayrıcalık tanındığını, cinsiyeti dolayısıyla kadının kocaya köle yapıldığını ileri sürmüştü. Bu madde hem kadının kişilik haklarını ihlal ettiği hem de kadın erkek eşitliğine aykırı olduğu gerekçesiyle 1990 yılında AYM tarafından iptal edildi.
Kadın erkek arasında büyük bir eşitsizlik yaratan, evlilik birliği içinde edinilen mallar yönünden kadınlara ciddi hak kayıpları yaratan kanun maddeleri uzun yıllar kadın hareketinin önemli mücadele alanları oldu ve 2002 yılında Medeni Kanun’da esaslı değişiklikler yapıldı. Bu değişiklikler ile
- Eşlerin evlilik birliğinde eşit söz hakkına sahip olması,
- Kadınların evlilik ile birlikte kendi soyadlarını da kullanabilmesi
- Evlilik birliği sırasında yasal mal rejimi edinilmiş mallara katılma olarak değiştirilerek evlilik boyunca elde edilen malların eşler arasında eşit paylaşılması,
- Eşlerin velayeti birlikte kullanacakları,
- Eşlerin oturacakları evi birlikte seçecekleri ve eşlerden biri diğerinin açık rızası olmadan “aile konutu” üzerindeki tasarruflarına sınırlandırma getirebileceği kazanımları kanunda yerini aldı.
BOŞANMA İLE NAFAKA VE TAZMİNAT DAVALARININ AYRILMASI

Adalet Bakanı Tunç, boşanma ile nafaka ve tazminat taleplerinin ayrı davalar olarak görülmesi ile uzun süren davaların önüne geçilebileceğini belirtti. Boşanma davalarında tazminat ve nafaka kararları tarafların kusur durumlarına göre, kusur durumları ise boşanma sebebi ve iddiaları ile belirleniyor. Dolayısıyla, davaları ayırmanın pratikte hiçbir faydası olmayacak aksine sürecin daha fazla uzamasına neden olacaktır. Şiddet ve tehdit dolu bir yaşamdan kaçmaya çalışan kadınlar bu süreçten kurtulmak için haklarından feragat etmeye zorlanacak.

AİLE ARABULUCULUĞU ŞİDDETE DAVETİYE

Mevcut arabuluculuk kanununda aile içi şiddet iddiası mevcutsa o uyuşmazlık için arabuluculuk yoluna gidilemeyeceği düzenlenmektedir. Şiddet denilince aklımıza ilk olarak fiziksel şiddet gelse de kadınlar cinsel, psikolojik, ekonomik olmak üzere çok farklı biçimlerde şiddete maruz kalabiliyorlar. Aile arabuluculuğu önüne gelen olayda şiddet olmadığını nasıl ve neye göre tespit edecektir?

Günümüzde şiddet iddiası bulunmayan boşanma dosyası yok denecek kadar azdır. Kadınlara boşanma sürecinde zorunlu arabuluculuk yolunun gösterilmesi ve kadınların şiddet uygulayan kişiyle bir araya getirilmesi, kadınlar için daha ağır şiddete davetiye çıkaracaktır.

Bir diğer sorun ise aile arabuluculuğunun nasıl yürütüleceği noktasında toplanıyor. Bugün aile hukukunda değişiklik için çalışmalar yapılacağı belirtilirken Mecliste şeri hukuk istediğini açıkça belirten milletvekillerinin sözleri yankılanıyor. Kadınlar aile arabuluculuğu yolu ile şeri hukuka mahkum edilemez.



VAR OLUŞ MÜCADELESİ

Mayıs ayında yapılan genel seçimin hemen öncesinde Anayasanın Ailenin Korunması Ve Çocuk Hakları başlıklı 41. Maddesinin değiştirilmesi teklifi ile yeniden gündeme gelen tartışmalarda kadınlar, bu teklifinin geçmesinin Medeni Kanun’un kişi, aile ve mirasla ilgili bölümlerinin tamamen, sil baştan değişmesine sebep olacağına ilişkin tepkilerini dillendirdiler. Hemen sonrasında gelen seçim sürecinde kadınların hakları partiler arasında pazarlıklara dönüştü ve Cumhur İttifakı özellikle 6284 sayılı Kanun ve Medeni Kanun’daki kadınların kazanımlarına yönelik saldırılara protokollerinde açıkça yer verdiler.

Tüm bunlarla, kadınların kazanılmış tüm haklarına topyekûn bir saldırı olacağı aşikâr. Kadınlar için adeta bir var oluş mücadelesine dönüşen bu süreçte tek bir hakkımızdan dahi vazgeçmemek için her alanda birleşerek yol almamız kaçınılmaz. Bu mücadeleyi hep birlikte büyütelim.

Fotoğraf: Ekmek ve Gül 

İlgili haberler
Medeni hakların tasfiyesinde tarikat ve cemaatler

Gizli koalisyon ortağı olarak kanatlarının altına alan, her birini okul, yurt, kuran kursu açmaya yö...

Sömürü düzenine karşı çözümün anahtarı!

Yoksulluğu yaratan üretim ilişkilerini hedef almayan, bu üretim ilişkilerinin sürmesinin garantörü o...

Mahallemizde bir gün evli kalıp ömür boyu nafaka a...

Çekin elinizi haklarımızdan ve hayatlarımızdan, biz kadınlar insanca yaşamak ve yaşatmak istiyoruz....