Jülide Kural’ın nefis oyunculuğuyla canlanan Rosa Luxemburg, bildirileri, çiçekleri, kitapları ve şapkaları ile umudunu asla yitirmeyen bir kadın devrimci olarak bugün yaşıyor gibi sahneleniyor.

‘Roman, bir eve dönüş hikayesi. Bu, başlangıçta mecburiyetten yapılan bir dönüş olsa da içerisinde birçok hesaplaşmayı, kendini hatırlamayı, geçmişi yeniden tartmayı barındırıyor.’

Tuzla Serbest Bölgesi’nde, TEKSİF Sendikasında örgütlenmek isteyen ve sendikal mücadele sürecinde işten atılan TKIS Blinds işçilerinin ilmek ilmek ördüğü direniş çadırındayız.

Meclis tatile girdi. 1 Ekim’de yeniden yasamaya başlayacak. Bu yıl Meclisin gündemi, işçi ve emekçi kadınlar açısından oldukça yoğundu... Meclis patronlara kıyak geçerken işçilere, kadınlara ne kaldı?

Uzmanlar çocukları tabletten uzak tutmamız konusunda uyarıyor, peki ama nasıl? Kreşler çok pahalı, hem de resmen ticarethane. Paramın yeteceği ve gözümün arkada kalmayacağı bir kreş istiyorum.

Afganların göç yollarında durak noktalarından biri Van. Van’da akşam saatlerinde parklarda toplanan Afgan ailelerden biriyle Türkiye’ye gelişlerini ve buradaki yaşam koşullarını konuştuk.

Örgütlü işyerlerinde ek zam talebiyle greve çıkan işçilerin grevleri, milli güvenlik gerekçesiyle yasaklansa da işçilerin bu yasağı tanımayarak direniş haklarını kullanmaları bizlere umut oluyor.

Üniversitelerde yüz yüze eğitim başladı. Pandemi döneminde uzaktan birbirine ses vermeyi başaran kadınlar, şimdi içlerindeki öfkeyi akıtıp yerini çiçeklerle doldurmak için bir arada.

Ekmek ve Gül’ün eylül sayısı, kendileri adına konuşan egemenlere karşı kadınları n megafonu alarak sesini yükseltmeye başladığı bir şecere gibi.

'Azıcık cam pencere açalım da cereyan yapsın' diyorsan Ekmek ve Gül’ü al, oku ve okut! Mücadelemizi büyütecek, bize nefes aldıracak cereyanı hep birlikte yaratalım!

İzmir’den üniversite ve lise öğrencileri AKP tarafından gündeme getirilen Anayasa değişikliği teklifi üzerinden ilerleyen tartışmalara dair fikirlerini Ekmek ve Gül’e yazdılar.

Umudumuz o ki, sadece bir günlük, büyük olaylar yaşandıktan sonra yapılan bir buluşma olmayacak bu. Bundan sonra birlikte ve güçlü olmak için buluşacağız.

‘Anlayacağınız Türkiye’de işverenler kadınları ucuz iş gücü olarak görüyor ve sömürmek için de elinden geleni yapıyor. Bu politikalar özellikle hükümetin kadınlara biçtiği rollerle şekilleniyor.’

Malatya’dan bir sağlık emekçisi anlatıyor: Serum bile bulunmayan hastaneler, kötü yemekler, liyakatsiz yöneticiler, ödenmeyen haklar ve tükenen sağlıkçılar...

'Her yer karanlık olunca hemen aileden birini arayıp yola çıkmalarını, eve varana kadar telefonu kapatmamalarını istiyorum ve hızlı hızlı eve varmaya çalışıyorum.'

AVM işçisi bir kadın: Anayasal hakkımızı kullanarak sendikalaşıyoruz. İşten atmalara, mobbinge karşı ve çalışma koşullarımızın iyileştirilmesi için haklara sahip olup güvenceli yaşamak istiyoruz.

Yeşim'le tanıştıktan sonra oturmak için sözleştik. Bebek bakımı, ev işleri ve kaynanasının izin vermemesinden kaynaklı buluşmamız hep ertelendi.

Toplumsal kazanımları, örgütlülüğü, değişim, özgürlük talebini bozguna uğratmaya çalışırken, bir yandan da yükselttikleri nefret söylemleri ve hak gasplarıyla LGBTİ’lerin yaşam haklarını yok ettiler.

Ne yalnızız, ne çaresiz. En büyük dayanağımız dayanışmamız ve kız kardeşliğimiz. Dayanışmamızı daha da büyüttüğümüz dirençli, umutlu, sağlıklı bir yıl olsun 2022.

Kadınların hamilelikleri sırasında proteinsizlik yüzünden yaşamını yitirdiği Hindistan’da hükümet, kadınlardan et, yumurta yemekten ve sevişmekten kaçınmalarını istiyor.

Editörden