Kitabı elinize aldığınızda kapağındaki görsel ile adının ne kadar da uyumlu olduğu görüyorsunuz ve hemen aklınıza sizin içinizde yer alan karmaşalar geliyor. İlk hikayeden itibaren sizi de öykünün bir parçası haline getiren kitap belki daha önce üzerinde çok da düşünmediğiniz ya da orada durduğu halde görmezden geldiğiniz kadın ve çocuk hikayelerinin bir fotoğrafı. Dilinin yalın ve akıcı olması da öyküleri kavrayıp özümsemenizi kolaylaştırıyor.
Beni en çok etkileyen hikaye olan “Çünkü Yanlış Yerdeydik”, ikinci eş olmanın hiç fark edilmeyen halini gözler önüne seriyor. Biri eski, diğeri yeni olan iki eş... Resmen bitse bile toplumsal olarak bitirilmeyen ilişkiler. Sanki ilk evliliğin bitmesinden sorumlu olan kendisiymiş gibi, iradesi güçlü olmayan bir erkeğin hatalarının bedelini ödemek zorunda kalan bir kadın. Bir yandan yeni hayatına alışmaya çalışırken diğer yandan pasif depresif bir annenin yarattığı sorunlarla baş etmeye çalışan bir çocuk ve babanın ölümü ardından tekrar kesişen iki hayat, söylenmeyenlerin açığa çıktığı sonunda herkesin daha rahatlamış bir halde yoluna devam ettiği bir son.
Bunun yanında etkili bir anlatıma sahip olan Aporia da hayatta tek başına kalan ve ayakları üzerinde durmayı başarmış ancak yıllar içinde oğluyla arasına mesafeler girmiş bir annenin, bir yandan çocuğu için her türlü fedakarlığı yaparken diğer yandan çocuğunun kendisinden nasıl uzaklaştığı gerçeğiyle yüzleşmek zorunda kaldığını anlatıyor Yazar Ayten Işık bize.
ÖYKÜ, OKUR OKUMAYI BİTİRDİKTEN SONRA BAŞLIYOR
Kör Dövüşü; ayrılamama halini, boşanmış olsan da ilk eşin hayatı üzerinde hâlâ hakkı olacağı düşüncesinin getirdiği korkuyu aktarıyor okuyucuya. Bir kadının yeniden biriyle birlikte olması ve en kötüsü onda mutluluğu yakalamış olmasının suç gibi algılanması... Namus; erkeğin bir kadına boşanmış dahi olsa kendinden başka hiçbir erkeğin elinin, teninin değmemesi gerektiğine inanç; kadının her ne olursa olsun o erkeğe aitmiş gibi kabul edilmesinin yarattığı sancıları gözler önüne seriyor.
Hiç Olmadığımız Kadar; birbirine yabancı iki kardeş, farklı sürülen hayatlar, evlilik içinde kendi sesini kaybettiğine inanan ve kendini yeniden bulma çabası içinde bir kadının hikayesi. Bir yandan içinde bulunduğu evlilikten vazgeçmek istememe, diğer yandan kendini yeniden var etme süreci içinde yeni bir aşk ve sancılı bir süreç... Bu arada kürtaj gerekiliği ve kardeşinden yardım istemek için gittiği İstanbul’da bir yandan eski hesapların görülmesi diğer yandan tekrar kardeş olmaları. Bu hikaye okuyucuya sadakat ve aldatma kavramlarını sorgulatıyor.
Sanmaki Yaşıyorum, Yarın Mutlaka ve diğerleri... Baştan sona büyük bir zevkle okunan Kör Dövüşü bir bütün olarak ele alındığında bizlere, içinde yaşadığımız toplumun sakat yönlerini çok iyi yansıtıyor.
Öykülerin bir kısmının sonunun okuyucuya bırakıldığını görüyoruz. Bir söyleşi ile bir araya geldiğimiz Yazar Ayşen Işık, öykünün böyle bir tür olduğunu ve kesin bir son gerektirmediğini yaşamın bir anını yansıttığını ve o anlarda yaşananların her zaman bir sona ulaşamayabileceğini söylüyor. Öykünün asıl güzelliğinin de burada olduğunu söyleyen yazara göre önemli olan öykünün nasıl bir sona ulaşacağından çok okurun verilenlerin ardını görmesi, kişilerin iç dünyasını çözmesi ve derinliklerde saklananı bulup çıkarması... Işık için öykü, okur okumayı bitirdikten sonra başlıyor.
O zaman bize düşen de yazarın bizim için hazırladığı güzellikleri bulmak ve kendi deneyimlerimizden yararlanıp öykülerde kendi sonlarımızı yaratmak için edebi bir yolculuğa çıkmak.
İlgili haberler
GÜNÜN KİTABI: Yokuş Aşağı Portakallar
Hadi eteğimizdeki portakalları yuvarlayalım! Öfke evet; çünkü milyon tane acı yaşayan/yaşatılan kadı...
GÜNÜN KİTABI: Vişnenin Cinsiyeti
Mutluluk verici, fantastik ama bir yandan da açık sözlü bir roman. Tüm dünyayı gezmek isteyen Jordan...
Bugüne ve geleceğe ışık tutan bir kitap: NASIL YAP...
Çernişevski; insanların ortak bir çalışma düzeninde yaşadığı, yaşlı ve çocukların mutfak işleri ve y...
- EN SON
- ÇOK OKUNAN
- ÖNERİLEN
Editörden
Bültenimize abone olun!
E-posta listesine kayıt oldunuz.