Her gün ülkenin dört bir yanından onlarca şiddet haberi geliyor. Ülkede kadınlar için ölümün “olağan” biçimi neredeyse lüks haline geldi. Sadece kadınlara değil, çocuklara yönelik suçlarda da artış görüyoruz. Kadınlara ve çocuklara yönelik işlenen suçlarda, her biri bir öncekini aratan korkunç yargı kararları ile karşı karşıya kalıyoruz. Türkiye tarihinde, daha önce görülmemiş nitelikte sorunlar gündemde iken, kadın cinayetleri, vahşileşen şiddet olayları, çocuklara dönük her türden istismar da artıyor.
ÖFKELİYİZ!
Kolluk güçlerinin umursamazlığından yargının adaletsiz kararlarına, sosyal hizmetlerin ve yerel yönetimlerin kayırmacı, aşağılayıcı, kadınları yardıma muhtaç hale getirici uygulamalarından din şarlatanlarının kadınları suçlayan, aşağılayan fetvalarına...
Kriz sürecinde önce kadınlardan “fedakarlık” istenmesine...
Kadınları yoksulluğa mahkum edip, sonra da evin tüm ihtiyaçlarını karşılamalarının beklenmesine...
“Anneliği” kutsarken, annelik etmeyi kadınların temel vazifesi haline getirirken, bir yandan da dayatılan çalışma ve yaşam koşulları nedeniyle anneliği bir eziyet haline getirmelerine...
Hepsi bir bütünün parçası olan bu politikalarla hayatımızı karartanlara öfkeliyiz!
Kadın cinayetlerine, çocuk istismarlarına...
Krizin yüküne, işsizliğe, işçi ölümlerine...
Doğa talanına, doğal afetin toplu kıyıma dönüşmesine...
Eğitimin sağlığın paralı hale getirilmesine...
Zamlara... İşten atmalara, uzun çalışma saatlerine, ödenmeyen ücretlere...
O isyan cümlesi hepimizin dilinde:
ÖLMEK İSTEMİYORUZ!
Şiddeti, krizi, yoksulluğu birbirine düğüm düğüm kalın iplerle bağlayan bu ölüm politikasına karşı birlikte hareket etmeliyiz. Birimizin geçim derdini diğerinin ayakta kalma mücadelesine, birimizin öfkesini diğerimizin ‘ne yapmalı’ cevabına, birimizin şiddet hikayesini diğerimizin ‘yalnız değilsin’ şiarına bağlayan şey budur: Aynı sorunları yaşayanlar aynı tarafta buluşur! Ve kurtuluş, ancak birlik olursak mümkün olur.
Yalnızca ‘ayakta kalmak’ için değil ‘ayağa kalkmak’ için de yapıyoruz çağrımızı:
Gelin hep birlikte, tüm dünya kadınlarının şiddete karşı dayanışma ve mücadele günü olan 25 Kasım’a kadar en yakınımızdaki kadınlarla başlayarak, adım adım ilerleyen, birbirini güçlendiren, bizi ayağa kaldıran bir kampanyayı örelim.
Krize, şiddete, yoksulluğa karşı “Gücümüz birliğimizdir” diyerek, bizi ölümde birleştirenlere karşı yaşamı kazanmak için buluşalım.
25 KASIM: DÜNYANIN HER YERİNDE KADINLAR BİRLİKTE!
25 Kasım Kadına Yönelik Şiddetle Mücadele ve Dayanışma Günü, yaşamak ve yaşatmak için bilmeye ne kadar ihtiyacımız olduğunu hatırladığımız bir gün. Dünya kadınları, Dominik’te eşitsizliğe, yoksulluğa, işsizliğe, sömürüye, baskılara ve faşist Trujillo diktatörlüğüne karşı mücadele eden Mirabel Kızkardeşler’in, devlet güçlerince tecavüz edilerek öldürüldüğü gün olan 25 Kasım’ı öldürülen, şiddete uğrayan, yaşamı sınırlarla çizilen tüm kızkardeşleri için bir anma ve mücadele gününe dönüştürdü.25 Kasım’ın bu tarihi bize kadına yönelik şiddetin devlet politikalarıyla, sömürüyle, sistemle ilgili olduğunu, şiddetle mücadelenin dayanaklarından en önemlisinin bu şiddeti yaratan sisteme karşı mücadele olduğunu gösteriyor. Kadınların mücadelesinden ne kadar korkulduğunu da gösteriyor aynı zamanda.
KRİZ DERİNLEŞİYOR, ŞİDDET KATMERLENİYOR
Taciz, tecavüz, ölüm, şiddet bu sömürü sisteminde münferit değil sistematiktir.Bugün şiddeti daha da katmerlendiren, hayatlarımızı daha da zorlaştıran bir sorunumuz daha var; ekonomik kriz. Artan işsizlik oranları aynı zamanda kadınların güvencesiz işlerde çalışmasına neden oluyor. Eve giren gelir düştükçe iki yakanın bir araya getirilmesi için ha bire tasarruf etme işi kadının üzerine kalıyor. Geçim zorluğunun, açlığın, işsiz kalma tehdidinin, uzun mesailerin, aşırı sömürünün, giderek kötüleşen çalışma koşullarının tüm zorlukları kadınların ömrünü törpülüyor.
Kadınlar sadece yoksullaşmıyor aynı zamanda zaten eşitsiz olan konumları daha da kötüleşiyor. Erkeklerin kadınları katletmesine bir meşruluk zemini sağlanıyor, sırtları sıvazlanıyor, cezasızlıkla neredeyse teşvik ediliyorlar.
Her alanda şiddet artıyor. Cezasızlık gözümüze sokuluyor. Ve görüyoruz ki tek adam yönetimi kadınlara daha fazla eve kapanmayı, her türlü şiddete sessiz kalmayı, boyun eğmeyi propaganda edip duruyor.
Emeğimizi, bedenimizi, haklarımızı, geleceğimizi kendi çıkarlarına dayanak haline getirmeye çalışanlara ÖFKELİYİZ!
Krizin, şiddetin, eşitsizliğin yükünü taşımak istemiyoruz!
25 Kasım’a kadar ülkenin her yerinde, her işyerinde, her yoksul semtte, her okulda, kampüste yan yana gelerek hayatımızı ve haklarımızı savunmak için “Krize, şiddete, eşitsizliğe karşı; Gücümüz Birliğimiz” diyeceğiz.
Bu sözü büyütmek, öfkemizi değiştirici güce dönüştürmek elimizde!
İlgili haberler
Kadın dayanışmasıyla yalnız olmadığımı anladım
T.K. 8 yıl birlikte yaşadığı erkek tarafından şiddete görürken bugün Tuzluçayır Kadınları Dayanışma...
‘Organize işler’e karşı ‘organize direniş’: Olanak...
Bir yanda artan ve vahşileşen şiddet, kadınları yok etme üzerine kurulu organize işler, diğer yanda...
Sanki bu ülkenin gerçeği Güllüler değilmiş gibi...
Krizin derinleştirdiği eşitsizlik ve şiddeti, savaşın görünmezleştirdiği sorunlarımızı yaşadığımız h...
- EN SON
- ÇOK OKUNAN
- ÖNERİLEN
Editörden
Bültenimize abone olun!
E-posta listesine kayıt oldunuz.