Herkese ücretsiz, yeterli miktarda aşı… Hemen!
İktidara duyulan güvensizlik, çelişkili açıklamalar, halka şeffaf bilgi verilmemesi aşıya güveni azaltıyor. Aşıya erişimin eşit olmaması sorunları büyütüyor. Talebimiz net; açık bilgi, ücretsiz aşı!

Kovid-19 uzun bir süre daha gündemimizde olacak gibi. Bugüne kadar alınan ‘önlemler’ istenen sonucu vermedi ve umutlar aşıda. Bilindiği gibi aşı, hastalıkların azaltılmasında, ölümlerin ve sakat kalmaların önlenmesinde bugüne kadar etkili olmuştur. Dünyada her yıl aşılarla yaklaşık üç milyon ölüm önlenmektedir.

AŞIDA PATENT KALKMALIDIR

Pandeminin önlenmesinde aşı hayati ama kovid-19 aşısı da patent yasası korumasına alındı. Patent; formülü bulunduran ilaç şirketinin 20 yıl boyunca aşıyı üretme ve isterse başka bir firmaya satma tekelini elinde bulundurmasıdır. Patenti elinde tutan fiyatı belirlerken başka ülke ve firmaların üretmesini, satmasını, eşdeğerini yapmasını da engellemektedir.

Aşıda patent 2005 yılında başladı. Dünya Ticaret Örgütü’nün geliştirdiği “Ticaretle Bağlantılı Fikri Mülkiyet Hakları Anlaşması” (TRIPS) ile aşıyı geliştiren ve formülü elinde bulunduran şirketlere patent hakkı sağlandı. Hepatit B aşısı patent kapsamına giren ilk aşılardan. Yıllarca çok yüksek fiyata satılmış, patent korumasından çıktıktan sonra hızla fiyatı düşmüştür.

Aşının ve ilacın patenti olmamalıdır. Aşı bir kez bulunduktan sonra yeniden üretilme maliyeti çok daha düşük olmaktadır. Kovid aşısı, patent uygulaması kalksa çok daha az maliyetle ve çok daha fazla ülkede aynı anda üretilebilir. İlacın, aşının patent içine alınması kapitalizmin hastaları müşteri, sağlığı da kâr elde edilen bir sektör olarak görmesinin sonucudur.

Kovid-19 aşısının sahibi sadece bu aşıyı bulanlar değildir. Yılların biriktirdiği bilimsel bilginin, kendinden önce geliştirilmiş diğer aşıların birikiminin ve dolayısıyla insanlığın malıdır. Biliniyor ki aşı çalışmaları için ülkelerin hükümetleri şirketlere kamu kaynaklarından milyarlarca dolar aktarmıştır. Ayrıca sadece aşıyı bulanların üretim kapasitesiyle dünyaya yeter sayı ve dozda aşı üretilmesi de mümkün görünmemektedir ve bunu aşı tekelleri de üretilen ülkelerde bilmektedir. Buna rağmen patentte ısrar edilmesinin nedeni emperyalist ülkelerin pazar paylaşım kavgalarını aşı üzerinden de sürdürmeleridir. Aşı tekelleri ve ülkeleri için insanların sağlığından daha çok pazarın elde tutulması önemlidir. Daha fazla kazanmak ve pazar alanlarını genişletmek için aşıyı fırsata çevirmek istemektedirler.

AŞIDA EŞİTSİZLİK OLMAMALI

Daha aşılar piyasaya çıkmadan ABD ve AB ülkeleri, yani zengin ülkeler toplu alım yaparak aşılarını istiflemişti. Kanada’nın kişi başı 9 aşı, İngiltere’nin 6 aşı, İsrail’in 3 aşı aldığını artık herkes biliyor. Ama birçok ülke halklarının aşıya erişimi hala ciddi bir sorun. Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ) Direktörünün “49 yüksek gelirli ülkede 39 milyon dozdan fazla aşı yapılırken, düşük gelirli tek bir ülkeye sadece 25 doz aşı verildi” sözleri eşitsizliği gözler önüne sermektedir.

Her ülkenin kendi içinde de eşitsizlikler sürmektedir. Pandemi ve ekonomik kriz sınıfsal eşitsizlikleri daha da görünür hale getirdi. Pandemiden korunma, yakalandığında tedavi olma koşullarının herkes için aynı olmadığını yaşayarak deneyimledik. Türkiye’de henüz yeterli olmayan aşı sayısına rağmen risk sıralamasında olmayanların aşı olduklarını da görüyoruz.

Türkiye’de iktidarın ve bakanının açıklamalarındaki çelişkiler, aşının yetersiz sayıda ve geç alınması, anlaşma yapılan aşıya dair topluma açık bilgi verilmemesi gibi şeffaflıktan uzak tutumlar, iktidara olan güvenin giderek sarsılması ile de birleşince güvensizlik oluşturdu. Bu durumun aşı olmaya güvensizliğine dönüşmesi, toplum sağlığı açısından tehlikeli bir durum yaratabilir.

Yeterli aşıya sahip olmak, toplumu doğru bilgilendirmek aşı konusundaki tereddütleri asgariye indirecektir. Aynı zamanda gelen/gelecek aşıların kimlere hangi sırayla vurulacağı bilgilerinin halka açıklanması, yapılan işlerin açıklıkla yürütülmesi, önceliklerin risk sıralamasıyla hakkaniyetle yapılması ve organizasyonu son derece önemli. Yeterli miktarda aşının temin edilmesi ve mümkün olan en kısa sürede toplumun yüzde 75-80 oranında aşılanması, bugün iktidarı bekleyen en önemli görevdir.

Türkiye’de kayıt dışı çalışan işçi ve emekçilerin, herhangi bir aile hekimine kayıtlı olmayanların, 5-6 milyonu bulan mültecilerin (bu gruplar pandemi riski yüksek grupları da oluşturur) aşı sıralamasında yeri bulunmuyor bile. Herkese yönelik yaygın bir aşılama yapılmadığı sürece hastalığın toplumsal bulaşıcılığı önlenemez.

NE İSTİYORUZ?
• Aşıda patent kaldırılsın, aşının formülü tüm insanlığın yararlanabilmesi için açıklansın.
• Üretimi ve dağıtımı kamu eli ile yapılsın
• Herkese ücretsiz, yeterli miktarda aşı sağlansın
• Aşıda şeffaflık ve doğru bilgilendirme sağlansın
• Aşıyla birlikte diğer önlemler de gereği gibi uygulansın
• Bilim insanlarının, sağlık örgütlerinin yer aldığı kurulların önerileri öncelikle dikkate alınsın ve uygulansın.
• Sağlık hizmetlerinin tümü eşit, ücretsiz, nitelikli ve ulaşılabilir olsun

Fotoğraf: Freepik

İlgili haberler
Sağlık Ocaklarından Aile Hekimliğine ne değişti?

Sağlık Ocağı sisteminden Aile Sağlığı Merkezlerine geçişin özellikle kadınların ve çocukların sağlığ...

Sosyalizmde sağlık: Önce çocuklar ve kadınlar!

Sovyetler Birliği, sağlık hizmetlerinin nüfusun tamamına ulaşmasını hedefleyen ve tüm hizmetlerin üc...

İşçi kadınlar aşıyı tartışıyor: Talebimiz net, her...

Salgında en çok etkilenenlerin maddi durumu iyi olmayanlar ile işçi ve emekçiler olduğunu söyleyen k...