Yaklaşık 10 yıl önceydi. Nöbetçi olduğum için okula erken gitmiştim. Gün daha ağarmamış, etraf tenhaydı. Apartmanların önüne park etmiş bir araçtaki hareketlilik dikkatimi çekti. Şoför sertçe arabadan inip kaldırım tarafındaki arka kapıyı açtı. İri yarı bir adamdı. Arabanın arka koltuğuna aralıksız yumruk atıyordu. Yumrukladığı, elleriyle kafasını korumaya çalışan bir kadındı. Arabaya biraz daha yaklaştım. Bir sopayla ya da çantamla adama vurmayı düşünüyordum. Yapamadım, çok korkmuştum. Sadece “Yapmayın” diyebildim, yalvaran bir sesle “Lütfen yapmayın…” Balkonlardan birkaç kişi kıyımı seyrediyordu. Onlara bağırdım, polis çağırın diye. Adam hiç oralı olmuyor, bütün öfkesiyle yumrukları art arda sıralıyordu. Arabanın ön koltuğunda oturan bir adam daha vardı. Çaresiz ona bağırdım, engel olsanıza, o biraz mahcup sadece arabadan inmekle yetindi. Sonrasında balkondan bir kadının “Polisi aradım, geliyorlar” diye bağırmasıyla adam vurmaktan vazgeçip kadını saçlarından tutarak aracın dışına çekti. Donup kalmıştım, sadece seyrediyordum. Adam, kadını ve diğer adamı orada bırakıp arabayla çekip gitti. Kadın yavaşça ayağa kalktı, üstünü başını şöyle bir düzeltti. Bana bakmıyordu. Diğer adama dönüp cılız bir sesle, “Ben ne dedim ki bu kadar kızdı” diye sordu. Bu soru beni şiddetten daha çok sarsmıştı.
Tacizi, şiddeti neden engelleyemiyoruz? Çünkü korkuyoruz, çünkü utanıyoruz, çünkü yanlış sorular soruyoruz. Kadın, “Bana niye vurdu?” yerine “Bana nasıl vurur?” diye sorabilseydi, belki de değişecekti her şey.
KADINLARI SUSMAYA İTEN ‘AMAN ÜZÜLMESİN’LER…
Aradan birkaç yıl geçmiş. Özgecan Aslan vahşice öldürülmüş. Öğrencilerle köşe yazısı konusunu işliyoruz. Bütün gazetelerde aynı konu var: “Kadın cinayetleri, tacizler…” Sınıfta bu konuyla ilgili köşe yazıları okuyup, yaşadıklarımızı paylaşıp, tartışıyoruz. Ben de yukarıda aktardığım anımı anlattım öğrencilerime. Konunun bitiminde öğrenciler aynı konuyla ilgili kompozisyon sınavı oldular. Sınav esnasında bir öğrencim tuvalete çıkmak için izin istedi. Yüzüne baktım, gözleri dolmuş, ağlamamak için kendini tutuyor. İzin verdim. Geldikten sonra yazmaya devam etti. Sınav bitmişti, kâğıtları topladım. İlk onun kâğıdını okudum. Bir köşe yazsısı değil, bir mektup yazmıştı, aramızda kalması koşuluyla. Neden ve nasıl sorularındaki farklılık üzerinde düşünmüştü. Kendisine hep “Neden?” sorusunu sorduğu için kimseyle paylaşmadığı derdini, “Nasıl?” sorusunu sormayı öğrendiği an sınav kâğıdına dökmüştü. Öğrencim çok sevdiği ve saygı duyduğu bir öğretmenin istismarına uğramıştı. Hocanın odasından çıkmak üzereyken aynada başörtüsünü şöyle bir düzeltmiş, gayri ihtiyari şöyle bir gerinmişti. Öğretmen arkasından sarılıp öpmeye kalkışınca öğretmeni itebilmiş, “Ne yapıyorsunuz öğretmenim?” diye sorabilmiş. Tacizcinin nedeni hazır: “Neden aynaya baktın, neden gerindin?”
Öğrencim bu olayı uzun bir süre kimseye anlatamamış. Öğretmen evli, çocuklu, sevilen, saygı duyulan ve güçlü biri... Öğretmen babasının da arkadaşı. Babasının yüzüne nasıl bakacak? Ve ablası üniversite sınavına hazırlanıyor. Olumsuz etkilenmesin. Susuyor.
Kendisinden başka herkesi düşündüğü için, utandığı için, kendisinin suçu olduğu düşündürüldüğü için susmuş.
Taciz sadece tenin altında iz bırakmıyor. Sevgi, saygı değerlerini de yerle bir ediyor. Ve tacizi durdurmak bizlere düşüyor; utanç duymayarak, susmayarak, yalnız bırakmayarak ve daha da önemlisi susturmayarak!
Fotoğraf: Şehlem Kaçar / csgorselarsiv.org
İlgili haberler
Ege Üniversitesi öğrencileri tacize sessiz kalınma...
Ege Üniversitesi öğrencileri, hakkında taciz gerekçesiyle soruşturma açılan Prof. Dr. Zeki Eralp Bud...
Üniversitede ‘ifşa’ tartışması
Sosyal medyada başlayan taciz ifşaları Hacettepe Üniversitesi Kadın Çalışmaları Topluluğunun da günd...
Tüm kız kardeşlerime ses olabilmek için...
Liseli bir kız kardeşimiz sesleniyor: Beni defalarca hem sözlü hem fiziksel olarak taciz eden, onu i...
- EN SON
- ÇOK OKUNAN
- ÖNERİLEN
Editörden
Bültenimize abone olun!
E-posta listesine kayıt oldunuz.