Hacettepe Üniversitesi’nde uzun zamandır düzenli olarak yaptığımız görüşmelerin ve etkinliklerin ana temasını İstanbul Sözleşmesi oluşturuyor. Bu doğrultudaki çalışmalarımız çerçevesinde geçtiğimiz günlerde İstanbul Sözleşmesi’nin yürürlükten kaldırılmaması için İktisadi ve İdari Bilimler (İİBF) kadınları olarak bir araya geldik. Etkinliğimizin ana teması Türkiye’nin 1 Temmuz itibarıyla çıkılacağını duyurduğu İstanbul Sözleşmesi üzerine gerçekleşti. Etkinlikte İİBF kadınları olarak haklarımız için gösterdiğimiz örgütlü mücadeleyi nasıl genişleteceğimizi ve böylece haklarımızı kalıcı hale nasıl getirebileceğimizi konuştuk. Bu çabaların birikerek istenmeyen senaryoların gerçekleşmesini engelleyebileceğini biliyoruz.
VARLIĞI BİLE SUÇUN ÖNÜNDE BİR NEBZE ENGEL
Etkinlikte medyanın büyük bir kısmında kadına yönelik şiddet haberlerinin sadece haberin yapılmasıyla kaldığı, süreci tersine çevirecek hiçbir çözüm yolu sunulmadığı üzerine konuştuk. Bu kanallar hizmet ettikleri sisteme karşı görüş bildirmeyi tercih etmediklerinden sorunun kaynağına inilmiyor. Hükümetin İstanbul Sözleşmesi’nin kaldırılması kararı öncesinde de uygulama kısmındaki bilinçli işlevsizleştirme politikaları, var olan şiddeti, tacizi, tecavüzü ve potansiyellerinin caydırıcı etkisini yok ettiğini yaşayarak gözlemledik. İİBF kadınları olarak yürüttüğümüz çalışmalar ve fikir alışverişleri sonucu İstanbul Sözleşmesi’nin varlığının bile suçun önünde bir nebze engel olduğu kanaatindeyiz.Mesela İstanbul Sözleşmesi’nin kaldırılacağı haberleri sonrasında şiddet uygulayan erkeklerin söylemlerinde daha çok “bana bir şey olmaz” vurgusunu görüyoruz.
ŞİDDETİN ÖNLENDİĞİ YÖNÜNDE ALGI YARATILMAYA ÇALIŞILIYOR
Bugün gelinen noktada hukuk sistemindeki cezasızlık ve takipsizliğin kadına yönelik şiddeti meşrulaştırdığını biliyoruz. Bir tarafta İİBF kadınları da dâhilolmak üzere kadın, çocuk ve hayvan hakları için örgütlenme ağı oluşturulurken diğer tarafta resmen hükümet desteğiyle kadına yönelik şiddet örgütleniyor. Özellikle hükümetin kendi tabanını dini ve milli duygularla, cihatçı politikalarla beslemesi sonucu İstanbul Sözleşmesi’nin kaldırılması hususunda hükümet bu kesimden büyük destek gördü. Öyle ki Meclis Kadına Yönelik Şiddeti Araştırma Komisyonu hükümetin ayak izlerini takip edercesine dini referansların temel alınmasını öneriyor. Şiddetin önlenmesinin ve kadın mücadelesinin aileyi iyileştirme söylemiyle desteklenmesi açıkça kadından çok ailenin korunması fikrini empoze ediyor. Somut ve soyut anlamda kadınları aile içine hapsetme amacı güdülüyor ve toplumda şiddetin önlendiği algısı oluşturulmaya çabalanıyor.
ÇÖZÜMÜN ÖRGÜTLÜ MÜCADELEDE OLDUĞUNU BİLİYORUZ
Etkinlik sonucunda Hacettepe Üniversitesi İİBF kadınları olarak farklı şehirlerden videolar çekerek bir araya getirdiğimiz videoyu sosyal medya kanalları üzerinden yayınlaması kararını verdik. Çalışmalarımıza, kadınlar olarak bir araya gelme çabamıza bundan sonra da devam edeceğiz. Çünkü böyle bir tabloda kadın hakları kolay elde edilmedi ve bundan sonra kolay edilmeyecek de. Kazandığımız hakları mücadele sonucunda kazandık. İstanbul Sözleşmesi’ni de yeniden ve daha güçlü bir şekilde mücadele sonucunda kazanacağız. İİBF kadınları olarak herkesin ortak mücadelede birleştiği ve mücadeleyi kartopu misali büyüttüğü noktalarda sürdürüyoruz. Çözümünkadınların örgütlü mücadelesinde olduğunu biliyoruz.
İlgili haberler
Hacettepeli kadınlar tartıştı: Bu mücadele yeni ka...
Biz üniversiteli kadınlar olarak haklı adalet talebimizden, hayatlarımızdan vazgeçmiyoruz ve ‘İstanb...
Hacettepeli öğrenciler: Bizi tanımayan tek adam re...
Hacettepe Üniversitesi Edebiyat Fakültesi'nden öğrenciler İstanbul Sözleşmesi'nden çekilme kararına...
Hacettepe Üniversitesi öğrencisi Fatma’yı şiddete...
Şiddete ve tacize maruz kalan Fatma’nın ikinci duruşmasında sanık Alp Kopuz’un tutuklanma talebi yin...
- EN SON
- ÇOK OKUNAN
- ÖNERİLEN
Editörden
Bültenimize abone olun!
E-posta listesine kayıt oldunuz.