Merhabalar ben Tuzla Organize Sanayide çalışan bir işçi kadınım.
3 yıldır kendim gibi işçi olan biriyle evliyim. Çocuğum yok. Çünkü etrafıma bakıyorum o kadar çok kötü olaylar yaşanıyor ki çocuk yapmaya korkuyorum. Hadi her şeyi göze aldık bir çocuk sahibi olduk diyelim, kim bakacak? Çalışan kadınlara bakıyorum en basitinden -kendi çalıştığım fabrikada bile- anneanne ya da babaanne yoksa çocuklar ortada kalıyor. Kadınlar ya işi bırakıyor ya da neredeyse aldığı maaşı geçen fiyatlarla özel kreşlere veriyorlar. Bu nedenle biz de çok istememize rağmen çocuk sahibi olmayı erteliyoruz. “Allah büyük elbette bizim de yüzümüzü güldürür” diye şükredip duruyoruz.
Bazen de nereye kadar diye kendime soruyorum. İşyerinde, evde, memlekette sorunlar bitmiyor. Son günlerde biliyorsunuz bir erken seçim çıktı başımıza. “Çözüm bekleyen o kadar çok derdimiz varken erken seçim neden” diye soruyorum. Tabi bu açıklama sonrasında işçiler de hemen bölündü. AKP’ye oy vermiş işçiler “reis söylüyorsa vardır bir bildiği” diyorlar. “Ülkeyi yönetemiyor” diyen işçilere neredeyse saldırgan bir tutum sergiliyorlar. Bu tartışmaları en çok AKP’nin koyu taraftarı olanlar yapıyor. Ama sadece AKP’ye oy verip gerisine karışmayan kesimde bir sessizlik var. Çünkü kendi derdindeler sorunları her şeyin önüne geçiyor. Ben haksızlığa karşı duran biriyim hiçbir işçiyi ayırmadan yardımlaşırım. Bu tartışmalarda “her zaman birlik olmamız gerektiğini” söylüyorum. Bu kadar sorunlarımız var ama biz parti yarıştırıyoruz.
Eşimin fabrikası sendikalı. Bir sorun olduğunda bütün işçiler birlik olup çözüyorlar. Bunlardan bahsediyorum “gelin birlikte hareket edelim” diyorum. Ama o çok koyu AKP’li olan kesim rahatsız oluyor ve karşı çıkıyorlar. Bir tane mesaileri kesildiğinde ise, ortalığı ayağa kaldırıyorlar. Ama bunu birlikte yapalım dediğimde hemen beni ve benim gibileri hain ilan ediyorlar.
Önümüz 1 Mayıs... Aynı bölümde çalışan kadınlarla kendi aramızda mitinge katılmayı konuşuyorduk. Bir baktım bölüm şefi geldi ve bize mesai yazdı. Biz karşı çıktık. Ama işçilerin çoğu sessiz kalınca iki bölüme 1 Mayıs’ta mesai yazdılar. Sessiz kalanlar tutuştu “bize de mesai yazarlar mı” diye. Biz de “siz sessiz kaldıkça yazılır tabi” dedik. Birkaç arkadaş en güvendiğimiz işçilerden başlayarak 1 Mayıs’ta işe gitmemek için örgütleniyoruz.
Sözün kısası; hiç kimseyi ayırt etmeden, o parti bu parti demeden birlik olmamız lazım. Biz işçiler kendi işçi bayramımıza sahip çıkmazsak hiçbir zaman başarılı olamayız.
Bütün işçilere sesleniyorum: Eğer sen de adalet yok diyorsan 1 Mayıs’a güçlü katılmalısın ve 24 Haziran’a hazır olmalısın.
İlgili haberler
Her işyerine, her mahalleye kreş! Çalışsak da çal...
Bir işçi olarak, çocukları güvenle emanet edebilecek bir yerin olması, hele ki vardiyaya kaldığınızd...
‘Hamileyim, doğuruyorum, aybaşı oldum’ demeyin yak...
Tekstil işçisi kadın anlatıyor: Koşullarımız kölelik desem abartı olmaz. Ustabaşı bize diyor ki ‘Ham...
Fabrikada kreş olsa...
6 ay önce doğum yapan tekstil işçisi anlatıyor: ‘Hijyenik bir soyunma odası yok, kreş yok. Çocuğu em...
- EN SON
- ÇOK OKUNAN
- ÖNERİLEN
Editörden
Bültenimize abone olun!
E-posta listesine kayıt oldunuz.