Uludağ Üniversitesine binbir hayalle okumaya gelmiş genç kadınlarız biz. Okumak için gelmiş ancak maddi sıkıntıların baş göstermesi, aldığımız burs ve kredilerin yetersizliği nedeniyle kendini çalışmak için kafelere, barlara atmış kadınlarız. Saati 3-5 lira arasında değişen ücretlerle, en az 8 saat ‘part time’ çalışarak, haftanın 5-6 gününü işe kalan zamanlarını ise okula ayıran üniversiteli kadınlarız...
GÖRÜKLE’DE İŞÇİ, HOBİ OLARAK ÖĞRENCİ!
Şehrin merkezinden uzak bir yerleşke Görükle. Yaklaşık 40 bin nüfusa sahip, çoğunluğunu öğrencilerin, onların çoğunluğunu da kadınların oluşturduğu bir yerleşke. Zengin iş adamlarının mesken tuttuğu kafeler, barlar ise çalışma alanlarımız. İşletme sahipleri “Victoria Secret kızları gibi çalışanlar arıyorum” diyerek zengin iş adamlarını kafelerine çekme yollarına bir de topuklu ayakkabı ve makyajlı çalışmayı eklediler. Kafelerin, barların yanında emlak işlerinde, çeşitli fuarlarda, temizlik ve günlük işlerde çalışan arkadaşlarımız da var.
Gece geç saatlere kadar çalışıp eve güç bela kendimizi attığımızda ardımızda neler mi bırakıyoruz? Patron ve müşteri bakışları arasına sıkışmış bedenlerimiz, bakışlara eklenen peçetelere yazılmış notlar, masalara bırakılan çiçekler, işten çıkınca takip eden kırmızı bazen gri araçlar… Takip ile sınırlı kalmayan, zaman zaman laf atma, yol kesme, bir şeyler içmeye, eve davet etmeye kadar uzanan teklifler... “Keşke bağırıp çağırsaydım, keşke ağzının payını verseydim”in arkasına sinen cesaret ve önüne geçen korkularımızdır aslında ardımızda kalan. Korkuyoruz çünkü bağırdığımızda, istediklerini yapmadığımızda, 15 yerimizden bıçaklanabiliriz tıpkı Görükle’de 15 yerinden bıçaklanarak öldürülen Fatma abla gibi. Akla ilk gelen polisi aramaktır, ararız da, ama ya yanıtsız kalır telefonlarımız ya da “O saatte ne işin var sokakta”ya gelir cümlelerin sonu.
İMZA KAMPANYASI
Bir şeyler yapmamız lazım. Dur demek, bir olmak gibi. Bu düşünceden yola çıkarak Ekmek ve Gül okurları olarak bir araya geldik. Neler yapabiliriz diye düşündük, çevremizle tartışmalar yürüttük. Hayatlarımızı ortaklaştıran hikayelerimizi, sorunlarımızı ve sorunlarımızın karşısına koyduğumuz çözümleri aynı dertlerden muzdarip kadınlarla buluşturma kararı aldık. Yaşadığımız taciz, tecavüz, şiddet karşısında belediyenin, kaymakamlığın üzerine düşen sorumlulukları yerine getirmesi için bir imza kampanyası başlatacağız önce. İmzalarımızla birlikte bir basın açıklaması düzenleyip imzalarımızı belediyeye ve kaymakamlığa sunacağız. Biz bir olduk ya, gelir gerisi…
Uludağ Üniversitesi - Görükle Kampüsü
İŞTE BU HİKAYELER BİRLEŞTİRDİ BİZİ
‘BU SAATTE DIŞARIDA NE İŞİNİZ VAR?’
Üniversiteyi yeni kazanmış, devlet yurdu çıkmayınca en ucuzunu bulayım derken kendisini Görükle’nin en tenha bölgesindeki özel yurtta bulan iki arkadaşız. Akşam 9-10 civarı arkadaşımızdan çıkıp yurdumuza doğru yürürken tasmasından tuttuğu üç köpeği ile 40-50 yaşlarında bir adamın bizi takip ettiğini fark ettik. Önce arkamızdan seslendi, korktuğumuzu anlayıp, adımlarımızı hızlandırmaya başlayınca köpekleriyle beraber bizi kovalamaya başladı. Kendimizi can havliyle yol üstündeki karakola attık. Arkamızdan gelen adamdan şikayetçi olduğumuzu söyledik. Biraz daha güvende hissederken, polis adama “Rahatsız ediyormuşsun doğru mu?” sorusuna ‘Hayır’ cevabını alınca onu yolladı. Yoldan geçen birisini çevirerek bize yurda kadar eşlik etmesini söyledi. Bizi götüren kişi de “Bu saatte dışarıda ne işiniz var” diyerek bizden hesap sordu.
‘BEN DOKUNARAK SEVİYORUM!’
Üniversiteye yeni başladığım zamanlarda ilk defa gireceğim bir derste sınıfın önünde otuzlarında biri ceketini tutmam için ricada bulundu. Hoca olduğunu düşündüğüm kişi asıl mesleğinin psikolog olduğunu, felsefeyi ise ilgi alanı olduğu için okuduğunu söyledi. Ceketini vermek için yeltendiğimde “Sende kalsın” dedi ve fiziksel temasta bulundu. Beni evine bir şeyler içmeye davet etti. Ona uzak durmasını söyledim ve “Ben dokunarak seviyorum” cümlesiyle karşı kaşıya kaldım. Ceketini ona verip hemen uzaklaştım. Arkamdaki sıraya gelip oturdu. Birkaç dakika içinde ders başladı. Sınıfın kalabalık olmasına aldırış etmeden hem sözlü hem fiziksel temasta bulunmaya devam etti. Ona devam ederse tepkimin herkesin içinde ve ağır olacağını söyledim. Ders arasında çıktı ve bir daha da onu okulda görmedim
EMLAKÇI
Yaz tatilinde bir emlakçının yanında işe başladım. Aynı zamanda kaldığım evin emlakçılığını yapıyordu. Kira ve faturaları buradan aldığım para ile ödeyemeyince emlakçının aynı zamanda boşalan evlerini temizlemeye başladım. Yine temizlik yaptığım bir gün bana yardım etmeye geldiğini söyleyen emlakçı odada üzerini değiştirdi. Koltukları kaldırmada bana yardım eden emlakçı penceresini sildiğim odada bir anda çıplak bir şekilde belirdi. Korkup balkona saklandım. Sonra emlakçı evden çıktı. O çıktıktan sonra kapıyı kilitleyip temizliğe devam ettim.
‘BU KIZ SENİN HELALİN Mİ?’
Öğle saatlerinde Uludağ Üniversitesi Eğitim Fakültesi içindeki Mimoza kafeye arkadaşlarımla oturmaya gittik. İçeri girdikten otuz saniye sonra tuvalete gitmek için kalktım. Erkek arkadaşımla birlikte, kolu omzumda yürümeye başladık. Erkek arkadaşım kulağıma bir şeyler söylerken arkamızdan kasada oturan adam “Şişt, pişt” diyerek erkek arkadaşımı azarlamaya başladı. Ben uzakta durdum ve ne olduğunu anlayamadan erkek arkadaşımı abluka içine alıp “Siz ne biçim Türksünüz. Bu kız senin helalin mi” diye hakaret etmeye başladılar. Daha ne olduğunu anlamadan bizi zorla dışarı çıkarıp dinsizlik ve ahlaksızlıkla itham ettiler.
İlgili haberler
Artık sustuklarımı konuşacak gücüm var
Çocukluk pencereden oynayan çocukları izlemekti. Biri çocukluğumu aldı. Büyüyünce anlayacak, büyüyün...
- EN SON
- ÇOK OKUNAN
- ÖNERİLEN
Editörden
Bültenimize abone olun!
E-posta listesine kayıt oldunuz.