Meclis son birkaç gündür “Hayvanları Koruma Kanunu’nda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi” tartışmalarıyla çalkalanıyor. İktidar bir süredir “ötanazi” adı altında sokak hayvanlarının katledilmesiyle emekçilerin sokaklardaki güvenlik sorununu çözeceğini iddia ediyor. İşçi ve emekçi kadınların yaşadıkları ve sermaye tarafından örgütlenen güvensizliği yine sermayenin iktidarı kendi kanlı politikasını meşrulaştıran bir sebep haline getiriyor. Oysaki;
• Var olan Hayvan Koruma Kanunu’nda Büyükşehir belediyeleri, il belediyeleri ve nüfusu yetmiş beş bini aşan belediyeler hayvan bakım evi kurmakla yükümlüyken 1389 belediyenin, 1200’ünde bakım evi yok.
• Aynı kanunda bakım, rehabilitasyon ve kısırlaştırma müdahalelerinin gerçekleştirilmesi için Bakanlıkça bütçe sağlanması gerektiği ifade ediliyor.
• Tarım ve Orman Bakanı Yumaklı her ne kadar Türkiye’de 473 bin kuduz vakası var dese de 2023 yılında kuduz vakası sayısı yalnızca 2.
Bu gibi veriler, hayvanların katledilmesini öngören yasa tasarısı ortaya konulduğundan beri çeşitli mecralarda; milletvekilleri, hayvan severler, gençler, kadınlar, emekçiler tarafından ortaya konuldu, konulmaya da devam ediyor. Ancak ifade edilen her veri, yasaya karşı söylenen her söz “bunlar insan sevmiyor” minvalinde bir tartışmaya evriltiliyor. Özellikle emekçi kadınların sokakta yaşadıkları güvensizlik ajite edilerek toplum, emekçilerin menfaatlerine ters bir biçimde iki kutba ayrıştırılmaya çalışılıyor.
SERMAYE İÇİN İNSAN VE HAYVAN YAŞAMI KÜLFET
Ancak bugün toplumu kutuplaştırmak ve emekçilerin doğa ve hayvanlarla ortak yaşam kurma gibi ortak çıkarlarının önüne set çekmek için tartıştırılan sorunlar, var olan kanunun iktidar tarafından uygulanmamasından ileri geliyor. Nasıl ki enflasyonun sorumlusu yükseltilmesi istenen ücretler, “ailenin çatırdaması” LGBTİ’ler ve haklarını talep eden kadınlar, göçmen sorununun sebebi göçmenler olarak gösteriliyorsa sermaye iktidarı benzeri bir tutumu bu meselede de izlemeye devam ediyor. Onun kalemşörleri de insanca bir ücret isteyen işçi ve emekçileri, özgürlük ve eşitlik talep eden LGBTİ’leri, kadınları ve insanca bir yaşam isteyen göçmenleri nasıl hedef gösteriyorsa bugün de katliama sebep olmadan sorunun çözülebileceğini, işçi ve emekçi kadınların eşit, özgür ve güvenli bir yaşam talebini savunan kadınları hedef gösteriyor.
Tek adam yönetimi, halkın ürettiği zenginliği halkın kendi yararına kullanmaktan ziyade sermayeye saklamayı yeğliyor. Nasıl ki bugün okullarda çocukların bir öğün yemeği sermayeye yük olarak görülüyorsa işçi ve emekçi halkın güvenliğini sağlarken hayvanlar ile ortak ve barışçıl bir yaşamı kurmak da tek adam iktidarı için o kadar külfet görülüyor. Her ne kadar işçi ve emekçi kadınların çocuklarının yaşadığı hayvan saldırıları ve onların acıları, onaylatılmaya çalışan yasaya meşruiyet kazandırmak için kullanılsa da aslen sermaye kendisi dışında hiçbir canlıya yaşama hakkı tanımıyor.
HEDEF GÖSTERMELERE KARŞI BİRLİKTEYİZ
İşçi ve emekçi kadınların güvenli ve insanca bir yaşam taleplerini alanlardan Meclise taşıyan kadınlara ise iktidar her fırsatta gerek kendi ağzıyla gerek kalemşörleriyle saldırmaya devam ediyor. Güncel olarak DEM Parti Milletvekili Perihan Koca’nın Mecliste emekçi bir kadının yaşadığı acının AKP’li milletvekillerince kendi kirli siyasetlerine alet edilmesine tepki gösterdiği ifadeler yandaşlar tarafından çarpıtılıyor; işçi ve emekçi kadınların insanca ve özgürce yaşam talebinin en yerelden Türkiye geneline örgütlenmesi için çalışan yayın kurulu üyemiz EMEP Milletvekili Sevda Karaca iktidarın gösterisini teşhir ettiği için hedefe oturtuluyor. Bu hedef göstermeler yalnızca hayvanların yaşam hakkına yönelik tartışmalarla sınırlı kalmıyor. Perihan Koca ve Sevda Karaca gibi Sera Kadıgil de ne zaman kadınların haklarına ve taleplerine yönelik ağzını açsa iktidarın ve onun medyasının hedefi haline geliyor. İşçi ve emekçi kadınların nafaka, soyadı, boşanma, şiddetten korunma gibi haklarını ve taleplerini Mecliste en yüksek sesle söyleyen, Meclis üzerinde kadın hareketinin gölgesini hissettiren kadınlar her fırsatta iktidar medyası ve yandaşları tarafından hedefe konuluyor. Mevzu bununla da kalmıyor, kadınların talepleri için bir arada mücadele eden kesimleri birbirine düşürmek için “gazetecilik” kisvesi altına sığınarak açıktan iktidarın kuklalığını yapıyorlar. Bir de buna “bağımsız gazetecilik” diyorlar.
“Bağımsız gazetecilik” yaptığını iddia eden bu müsveddelerin sermaye iktidarının gücünü sağlamlaştırmak ve her fırsatta işçi ve emekçi kadınların yaşamlarına yönelik saldırıları ve kısıtlamaları daha da artırmak üzere hamle yaptığını biliyoruz. İşçi ve emekçi kadınların örgütlülüğünü, kadın hareketinin gücünü ve taleplerini Mecliste yansıtan kadınların yanındayız. Ancak işçi ve emekçi kadınların ücret, örgütlenme, şiddetsiz ve eşit bir yaşam taleplerini var güçleriyle duyuran kadınların da işçi ve emekçi kadınlardan gelen desteğe ve onların örgütlü gücüne ihtiyacı var.
Fotoğraf: Evrensel
İlgili haberler
GÜNÜN ÇAĞRISI: Kadın, çocuk, doğa ve hayvan katlia...
Kazdağları’ndaki doğa katliamına karşı direnen kadınlar katledilen Emine Bulut ve tüm kadın cinayetl...
İktidar nefreti nasıl örgütlüyor?
'İktidar, seçim süresince LGBTİ’leri emperyalizmin ‘uşağı’ olarak lanse etse de asıl emperyalizmin y...
Yıldızlar savaşında iki ayrı kutup, iki karşıt sın...
Türkiye’de 2023 yılında açıklanan rakama göre milyar dolarlık servete sahip 10 kadın bulunuyor. Bu ‘...
- EN SON
- ÇOK OKUNAN
- ÖNERİLEN
Editörden
Bültenimize abone olun!
E-posta listesine kayıt oldunuz.