Ayrımcılık, yoksulluk, eşitsizlik kıskacında Roman kadın olmak: Bu güvencesizlik sağlığından ediyor!
Hanife, Roman olması nedeniyle ayrımcılığa, yoksulluğa, eşitsizliğe maruz kalıyor, bulduğu güvenceli işlerde olumsuz dönüş alıyor. MS hastası olan Hanife, tedavisini de sürdüremiyor.

Kadını ek gelir olarak görüp aileye sıkıştıran, kadının esas görevini ev içi yükü sırtlamak olduğunu söyleyen politikalar kadınları esnek, güvencesiz, kayıt dışı çalışmaya mahkum ediyor. Bugün her 100 kadından sadece 16,7’si kayıtlı ve tam zamanlı istihdamda.* Pandemide çocuğun bakım sorumluluğunun tamamen aileye ve hatta kadına bırakılmasıyla da birlikte artan kadın işsizliği bugün yaklaşık yüzde 30’a ulaştı. Yani kadınların büyük bir çoğunluğu pek çok sosyal haktan ve güvenceden mahrum. Kadınlar işsizliğin ve güvencesiz çalışma dayatmasının sonuçlarını çok ağır deneyimliyorlar. Bunlardan biri de geçinmek için Çanakkale’de günübirlik temizliğe giden Hanife. Hanife’nin, düzenli, sigortalı bir işi olmadığı gibi, Roman olduğu için yaptığı iş başvurularında tüm kapılar suratına kapanmış.
43 yaşındaki Hanife sadece ayrımcılığa, işsizliğe, geçim sıkıntısına karşı değil aynı zamanda çalışabilmek için eşine karşı da bir mücadele vermek zorunda kalmış. 18 yaşında aile evinden çıkıp başka bir erkeğin baskısı altında yaşamını sürdürmüş: “Eşimin kıskanç olması günlük yaşamımı çok etkiliyordu. Ben kendimce özgür değilim. Dışarı çıkmama izin verilmiyordu, giyimimde bile onun kurallarınca yaşayan birisiydim. Kendin gibi olmamaya hep başkalarının istediği gibi olmaya çocukluktan alıştırıldık. O dönem bunalıma bile girdim. 25 yıl oldu devam ettirdik bu günlere geldik.” 2 çocuğu olan Hanife, çocuklarına daha rahat yaşatmak istediği için çalışma kararı almış. 30 yaşında eşine, “Beni boşayabilirsin, artık yolun sonu. Benim de istediklerim var” diyerek iş aramaya başlamış. Kocası “kıskanmış”, engel olmaya çalışmış ama “Ya buna razı gelirsin ya da ben tek başıma yürüyeceğim bu yolda” demiş ve sınırlarını çizmiş Hanife. “Zaten çalışmaya başladıktan sonra kıskanma şansı kalmadı” diye anlatıyor.



‘NE DÜRÜSTLÜĞÜNÜN NE YETENEKLERİNİN ÖNEMİ VAR!’
Ancak hem bir kadın hem de bir Roman olarak iş bulmak o kadar da kolay değil. Romanlar, ortalama yüzde 77,5 ile tüm kırılgan gruplar arasındaki en yüksek işsizliğe sahip gruplardan.** “İş kapıları açmak istesem de açılmadı. Hep ön yargı yüzünden. İçe bakmadan dışı görüyorlar. Hep ‘gelebilirsin’ dediler. Ama gidince de ‘az önce işe birini aldık’ diyorlar. Yüzüme kapandı hep tüm kapılar. Ben yine de mücadele ettim. Evlere temizliğe gittim. Az çok çalışıyorum yine” diye anlatıyor Hanife, iş bulmaya çalışırken uğradığı ayrımcılığı. Hatta o kadar çok karşılaşmış ki bu durumla, yanımıza iş başvurusu yapmaktan gelmiş olmasına rağmen “Yaptık ama bir şey çıkmaz” umutsuzluğunda. “En başta esmer olmak bile suç. Ne bileyim nereden anlıyorlar, nasıl anlıyorlar. Onlara göre ahlaksız, kötü, suçlu, her şeyi yapabilecek kapasitedeyiz. Seni tanımadan yargılıyor. Senin ne okumuşluğunun önemi var ne dürüstlüğünün ne yeteneklerinin. Sen onlar için bir hiçsin ve görmezden geliniyorsun” diye tepki gösteriyor bu duruma. Ayrımcılık yüzünden iş bulamaması onu uzun saatler, çok ağır çalışma koşullarını bile kabullenmeye zorlamış. “O bile olmadı” diyor Hanife.
MS HASTASI HANİFE SAĞLIK HAKKINA ERİŞEMİYOR
Hanife’nin eşi de güvenceli bir işte çalışmıyor. İnşaat, boyacılık, hamallık ne olursa. Ancak günübirlik işlerde kayıt dışı çalışıyor olmaları sadece geçim sıkıntısına, gelecek kaygısına sebep olmuyor. Sosyal güvenlik olanaklarının istihdama bağlanmasının en ağır etkisini yaşıyorlar. Sağlık hizmetini “ücretsiz” alabilmek için sigortalı bir işte çalışması gereken Hanife, MS hastası ancak tedavi göremediğini söylüyor: “Şu an hastaneye gitmek istesem de bir sağlık güvencem yok. Düzenli kontrole gitmem gerekiyor, tedavi görmem gerekiyor. Bunun bilincine ben varamadım. Çok rahatsızlandım o yüzden ısrarlarla gittim. Açıkçası hastalığın ciddiyetini bilmiyordum. Böyle de kaldı, gidemedim.” Kayıt dışı, sigortasız çalışan pek çok kadın gibi Hanife de sağlık hakkına erişemiyor ve hastalığı ilerliyor. Çalışmaya devam etmek için hastalığını “kabullenmemeye çalıştığını” söylüyor.

‘EKMEK VE GÜL’LE KENDİMİ ÖZGÜR HİSSEDİYORUM’
Hanife, Ekmek ve Gül Çanakkale Grubunun da bir parçası. Çanakkale’den kadınların yan yana geldiği bu grubun bir parçası olmak Hanife’ye kendini özgür hissettirmiş: “Kendimi hiçbir yerde hissedemediğim kadar özgür hissediyorum. İfade edebiliyorum kendimi. Ben bunu başka bir yerde anlatsam belki kimse dinlemeyecek, belki boş gelecek. Ama burada kendimi rahat hissediyorum. Eve gidince de evde de bu özgürlüğü hissediyorum.” Aynı zamanda arkadaşlarını da bu kadın dayanışmasının bir parçası olmaları için yan yana getirmeye çalışıyor. Ancak katılmak isteyen kadınların karşılarına örülen duvarları aşamadığını, kadınların kendi istese de çevresindekilerin engel olduğunu söylüyor.
Daha önceden dolmuşa binmemiş olan Hanife, şimdi sahip olduğu özgüvenle “Hiç bilmediğim bir memlekete bile gidebilirim” diyor. “Öyle de bir delilik geldi. ‘Ben başarabilirim’ diyorum” diye bahsediyor, kendi kendine bir yere git gel yaparak, yaşadığı yeri öğrenerek sahip olduğu özgüveni.
Çalışmaya karar verip hayatının dizginlerini eline alan, kadın dayanışmasının bir parçası olarak sadece kendi yaşamını değil çevresindeki kadınların da yaşamını değiştirmeye çalışan Hanife, bu röportaj aracılığıyla tüm kadınlara sesleniyor: “Kesinlikle özgürlüklerini kimsenin eline vermesinler. Anne, baba, evlat, eş de olsa herkes kendi özgürlüğü elinde olmalı. Buna dur diyebilmesini bilmeli. Zincirlerini kırmalı. Ben bu zincirleri kırdım. Güçlü olmayı denesinler. Hiçbir zaman zorlukların karşısında vazgeçmesinler. Kendileri için bir şeyler yapmayı denesinler. Eminim ki zincirleri kırdığımızda başaracağız.”

ÇOCUKLARININ EĞİTİMİ DAYANIŞMAYLA SÜRÜYOR…
Hanife’nin kızı 7. sınıf öğrencisi, oğlu ise 20 yaşında lise mezunu. Şimdi stajını yapmaya başlamış. Kızı Güzel Sanatlar okumak istiyor. Keman çalmak, resim yapmak gibi yetenekleri var. Hanife de kızının bu yeteneklerini geliştirebilmesi için elinden geleni yapıyor. Ancak Hanife’nin anlattıkları bir kere daha gösteriyor ki çocukların gelişimleri, yetenekleri, potansiyelleri ne kadar da ailelerin, idealist öğretmenlerin inisiyatiflerine bırakılmış. “Paran yoksa yeteneğini geliştirsen ne yazar” dercesine işleyen eğitim sisteminde Hanife’nin kızının hayallerine desteği ise devlet değil çocuğun yeteneklerini gören hocaları, kadınların dayanışması sağlıyor: “Kızımın kemanı için bazı arkadaşlar sayesinde indirimli bir keman aldık, onların sayesinde indirimli bir kurs bulduk. Mesela gittiğim işlerin bütçesini ona göre düzenlemeye çalıştım. Kızım başarılı bir kadın olsun, ezilmesin. Spora gidiyor. Spor hocamız sponsor oldu. ‘Yetenekli bir çocuğumuz’ dedi ve para almadı.”

HAYALLER HEP BAŞKALARI İÇİN
— Hep çocukların için diyorsun ama kendin için ne istiyorsun?
— Kendim için ne yapabilirim diye hiç düşünme fırsatım olmadı. Gençlik dönemlerimde, tabii ki çok gençsin etrafımdakiler gidiyor, geziyor… Ama sen çaresizsin, yapamayacağını biliyorsun. “Bana göre değil ki” deyip göz perdemi kapattım. Şimdi de hiç düşünemiyorum. Hiç bilmiyorum. Önce bir sağlık problemimle ilgilenirim çünkü gene çocuklarıma engel olmamak için. İşleri olur, benle ilgilenmek zorunda değiller.
— Yine çocukların için istedin.
— (Gülüyor) Evet yine çocuklarım için oldu. İlk sağlığımla ilgilenirim. Ne bileyim… Belki bir spor yaparım. Gezmek isterim, severim. Görmek istediğim bir sürü yer olmuştur.
— Çanakkale’de gezdin mi? Yüzmeye deniz kenarına gittin mi?
— Kendim için gitmedim ama istediğim saatte, bunaldığımda gidip tek başıma, kimseye hesap vermeden, bir yere oturup bir çayımı içeyim isterdim tabii. Birilerinin istemesiyle yönlendirildik. Kendi istediğimle hiçbir şeyi yazıp çizemedim defterime, hep birileri çizdi. Ben de şimdi artık hep birileri için çizmeye başladım. Ben maalesef hiç kendi çizgimi çizemedim. Artık aldık bir yerde kalemi elimize. Daha ne yapabilirim ki? En fazla yapabileceğim şey kendimi güçlü hissetmek… Kendini güçsüz gören bir kadın, arkadaş gördüğümde destek olmaya çalışırım, bir şeyleri görmesini ağlamaya çalışırım…

* DİSK-AR İşsizlik ve İstihdamın Görünümü Raporu
**Türkiye’de Roman Toplulukları ve Yoksulluk Araştırması


Fotoğraflar: Ekmek ve Gül

İlgili haberler
Roman kadınların yükü ağır

Roman kadınlar işte bu dertleri taşıyor: Yoksulluk, şiddet, taciz, eğitimsizlik, erken evlilik, çocu...

Sepetin emek yolculuğunda Roman kadınlar: Barınaca...

Tatil beldelerinde tatilcileri güneşten koruyan hasır şemsiyelerin ardı emek dolu. Ancak o şemsiyele...

Roman kadınlar: Çocuğuma yedirmek için ebegümeci t...

Çoğunlukla çiçekçilik, hurdacılık, seyyar satıcılık yapan Romanlar, koronavirüs salgınıyla birlikte...

‘Çocuklarım aç nasıl evde kalayım’ diyen Roman kad...

İstanbul Aile ve Sosyal Politikalar İl Müdür Yardımcısı Nail Noğay, ‘Evde kal’ çağrılarını eleştiren...

Roman Diyalog Ağı: Roman kadınları pandemiyle arta...

Roman Diyalog Ağı pandemiyle geçen bir yılda Roman kadınların durumuna dikkat çeken 8 Mart'a ilişkin...

Roman kadınların en büyük derdi işsizlik

İzmir’de kurulan Türkiye’nin ilk kadın Roman derneği Roman Kadınları Kalkındırma ve Güzelleştirme De...