DERGİMİZDEN
‘Hikaye 94 yılında Boğaziçi Üniversitesinde başlıyor. Kırmızı Salon önünde kadın kitapları sergisi var, söyleşi ve paneller arka arkaya... Şenlikli kadın şarkıları dökülüyor genç kadınların dilinden.’
İşçi sınıfı ırmağının yönünü belirleyen, her koldan onu besleyerek gürül gürül akmasını sağlayan o “birkaç yüz” kadronun yaptığına örnektir Nataşa’nın yaptıkları.
Evlenmeden önce kocasıyla arasında geçen ‘ev işi yükünü paylaşma’ sohbetlerinin evlilikten sonra nasıl değiştiğine kısaca bakalım mı?
Ahlat Ağacı üzerine epey yazıldı çizildi. Bu yazıda, filmde yer alan kadınlar üzerine birkaç söz söylemeye, filmi bir de kadın yönüyle değerlendirmeye çalışacağız.
Hemcinslerimize sahip çıkıp birbirimizin hayatını kolaylaştırdığımız sürece yaşam güzelleşecektir.
Çocuk sahibi olmanın pek çok etkenle daha zor olduğu bir zamanda, umut tacirleriyle asıl doktorları ayırt etmek için okunası bir yazı. Çocuk sahibi olmak isterken...
Nedense Romeo’nun değil de Juliet’in evi turistlerin ilgi odağı olmuş. Ünlü balkon sahnesinin olduğu bahçede duvarlara mektuplar asılıyor, dilekler tutuluyordu.
Şen kahkahaları, şarkıları, dansları eksik olmuyor. Sevgileri ve muziplikleriyle Ventas hapishanesinin gaddar gardiyanlarını dahi yola getiriyorlar. Kanla sulanmış bir coğrafyanın 13 Gül’ü...
Seçimdi, geçimdi, rejim değişikliğiydi derken henüz geldiğini bile anlamadığımız yazın, sadece güneşiyle değil, umudu büyüten birlikteliklere vesile olan buluşmalarla da içinizi ısıtmasını umuyoruz...
Soruyoruz size; bugün “bekasını koruyoruz” dedikleri devlet, bizim çocuklarımızın canını hiçe sayıyorsa, korunan kimin bekasıdır? İhya edilen kimin çıkarıdır? Cevaplarımız dergimizde...
Gerçekten araya koyduğumuz “onlar ve biz” ayrımı şu parti ya da bu partiyle, şu inanç ya da bu inançla, şu kıyafet ya da bu kıyafetle mi belirleniyor?
Kaybolan çocukların fotoğraflarını paylaşıp özür dilemek, sadece sosyal medyadan üzüntü bildirmek, kötülük kendine bulaşmadıkça ses çıkarmamak... Bunlar korur mu çocukları?
Mahmure bir gün okula gelmedi. Bir hafta sonra, okul yolunda karşılaştım Mahmure’yle. Yanında kocaman bıyığı, kırlaşmış saçı, ütüsüz gri takımıyla adeta duman yığınını andıran bir adam oturmaktaydı.
Seçimden önce “Bu sefer AKP’ye oy yok” diyen kadınlar, seçimden sonra tartışmaya girmek istemiyor. Sonra da ‘Bak yemin ver başkasına anlatmayacağına’ diyip anlatıyorlar nedenlerini...
Ortaya çıkan tek gerçek ise örgütlenmeli, umudu ve mücadelemizi sürdürmeliyiz. Yeter ki bizler 24 Haziran seçimi öncesinde yakaladığımız heyecanı, dayanışmayı ve inancı yitirmeyelim.
Kimse bizi düşünmüyor, bir siyasetçi bile gece vardiyası kalksın demedi; taleplerimize kulak tıkadı. Ayın sonunu zor getirirken son model spor arabasıyla Meclise giren milletvekili var...’
Ankaralı kadınlardan bir seçim sohbeti: Bu sistem iş birlikçi bir sistem ve asla halka yönelik bir sistem değil. Ayrıştırılmaya, sömürülmeye dur demek için birlik olmak zorundayız.
Londra’da, göçmen/siyah kadınlar arasında mücadele yürüten, uzun yıllar ‘şiddet gören kadın sendromu’nun mücadelesini veren Southall Black Sisters’tan Meena Patel’le yaptıkları çalışmaları konuştuk.
İktidar aynı anda hem üretimi (sömürüyü) güvence altına almak üzere emekçiler, hem de yeniden üretimi/üremeyi güvence altına almak üzere kadınlar üzerinde uygulanmaktadır.
Yıllık izin hakkında her şey bir arada... Yıllık ücretli izin nedir, nasıl kullanılır, işveren izin konusunda sorun çıkarıyorsa nasıl bir yol izlemeli? İşte tüm sorularınızın cevabı...
- EN SON
- ÇOK OKUNAN
- ÖNERİLEN
Editörden
Bültenimize abone olun!
E-posta listesine kayıt oldunuz.