DERGİMİZDEN
Adına meslek hastalığı denmeyen, ama aslında yaptığı iş nedeniyle hastalanan metal işçisi kadınlardan dinleyin yaşadıklarını.
Sık bel ağrısı çeken insan, 6-7 milyon yıl önce ayağa kalkıp yürümeye çalışan atalarını sevgiyle anmıyordur herhalde:) Doktor Sanem Bilgili, bel ağrısıyla ilgili bilmeniz gereken her şeyi anlatıyor...
Çocuk yaşta işçi olan Ayfer’i hayata bağlayan bağlamasıydı... O bağlamayı şimdi öğrencileri için çalıyor...
Okumasına izin verilmeyen Nazmiye 13 yaşında bir çocukken evlendirilir, 1 yıl sonra trafik kazasında kocasını kaybeder, kaynıyla evlendirilir. Zor günleri geride bırakmış olsa da içi hep buruktur.
Bir anne çocuğunun şeker ilacını soruyor, ‘piyasada yok’, prostat kanseri hasta geliyor ama onun ilacı da ‘piyasada yok!’ Peki, buna sebep olanlar nerede mi? Onlar da ‘PİYASADA YOK!’
Kadınların direnişini, yaşamdaki gerçekliklerini, en önemlisi de “neler oluyor” sorusunun tarafsız cevabını görebildiğim satırlarda, tüm gücüme yeniden sarıldım.
Burada daha iyi anladım kadın dayanışmasının önemini. Kadınların bir araya geldiğinde birçok şeyi başarabileceğini ve beraber hareket edildiğinde birçok kazanım elde edilebildiğini daha iyi anladım.
Antalya Ekmek ve Gül Grubundan kadınlar yazdıkları mektuplarla Ekmek ve Gül’e güç kattı. Bir araya gelişleriyle kız kardeşliği, dayanışmayı, mücadeleyi tadan kadınlar şimdi 1 Mayıs’a hazırlanıyor.
Ekmek ve Gül deneyiminin bize öğrettiği çok şey oldu... Bunlardan biri de işçi kadınların haklarını öğrenme ihtiyacıydı. İşte Onur Bakır’ın hazırladığı ‘Haklarımız Var’ kitabı böyle ortaya çıktı.
İşçi kadınlar, burjuva kadınların ‘küçük kızkardeşleriydi’. Oy hakkı elde edilene kadar aynı safta olundu; fakat burjuva kadınlar kendi sınıf çıkarlarını hiçbir zaman bir kenara koymadı.
Boyu aşan yoksulluk, her hakkı tehdit eden işsizlik, yurda verilen çocuklar, koca şiddetine bahane arayan kadınlar...
Çağrımız tüm kadınlara: Korku salıp kendi kumaşını yaratmak için canımızı isteyenlere karşı, cesur olup kendi ilmeklerimizle yeni bir hayat dokuyalım!
Kimse kaybedilenlerin ardından ne hissettiğini anlatmıyor. Hoş, anlatılabilir mi ki zaten?
Kumaşları dokuyan da, kervana yükleyen de biziz. Kendisi harami olanlar; kumaşı var edip, kervana yükleyen emeğimiz sürgit değersiz kalsın diye ‘Sizi haramilerden koruyoruz’ diye korku salıyorlar.
Ege Üniversitesinde işten atılan taşeron kadın işçiler: ‘Ev kadını değil, iş kadını olmak istiyoruz. Ben buradayım, varım, direne direne kazandım demek için 8 Mart’ta alanda olacağız.’
Dışarı gezmelerinden feragat edip ev ziyaretlerine giderken birbirine patates soğan alan kadınlar... Bu dayanışmayı sermaye düzenine karşı bir mücadeleye de çevirebilir pekâla.
Antep’te işçi kadınlar buluştu. Gittikçe zorlaşan yaşamlarını konuşan kadınlar ‘Bu böyle gitmez’ diyor. Çözümü de birlikte tartıştılar.
İktidar, kadının değiştirici ve dönüştürücü gücünü bildiğinden her türlü manipülasyonla haklarımızı kısıtlamaya çalışıyor. Ama biz derinden yaşadığımız tüm gerçekleri 8 Mart’ta yüzlerine haykıracağız.
Gıda ve tekstil işçileri: ‘Çalışma saatlerimiz çok uzun, bir de fazla mesai yaptık mı, of! Ama ücretler düşük, yetmiyor. Emeklilik için yılım doldu ama yaş yüzünden 15 yıl daha çalışmam lazım...’
Küçükçekmece’den işçi kadınlar anlatıyor: ‘İşverenin gasplarına karşı çıkana kapı gösteriliyor. Krizin, zamların yaşamın her yanını saran işçi için tek çare bu ücrete tamah etmek oluyor...’
- EN SON
- ÇOK OKUNAN
- ÖNERİLEN
Editörden
Bültenimize abone olun!
E-posta listesine kayıt oldunuz.