DERGİMİZDEN

Özgürlüğünü ‘çalışarak’ elde etmiş bir kadının yardıma muhtaç haline gelişinin nasıl hissettirdiğini bilir misiniz? Nazlı biliyor. Ve anlatıyor; bilene güç vermek, bilmeyene gerçeği göstermek için.

Menopoz fizyolojik, psikolojik ve sosyal pek çok değişimin yaşandığı bir dönem. Önyargıların bol olduğu, desteğin ise az olduğu toplumda menopoz bir ‘hastalık’ haline gelmesin diye önerilerimiz var.

Bedenimizi hiç tanımıyoruz. Bazı kültürlerde kadın sünnetine kurban edilen klitoris, cinsel ilişkiden zevk alması adeta yasaklanan kadının en önemli mutluluk organıdır.

Ne kahve falının balıkları ne de yıldız haritalarının beklentileri karşılamayacağını biliyoruz. İster koç olun ister akrep, en nihayetinde 2020’yi bizden başka kimse güzelleştiremez. Mutlu yıllar!

Kadın Pazarı’ndaki kadınlar: ‘Stantlarımızdan bir şey almak zorunda değilsiniz. Gelin, varlığınızı, desteğinizi gösterin, gösterelim. Daha da büyüyelim, genişleyelim.’

Kimse çalışma koşullarından memnun değil. Daha iyisini vadeden bir belediye de yok, belediyeye karşı hakları savunacak bir sendika da...

İşverenin cebinden beş kuruş çıkmadan çalışıyoruz. Bu program sayesinde 9 aylık çalıştırıp, sonra çıkartıp başkasını alıyorlar. Bizi bedavaya çalıştırmış oluyorlar.

AVM işçisi bir kadın: Anayasal hakkımızı kullanarak sendikalaşıyoruz. İşten atmalara, mobbinge karşı ve çalışma koşullarımızın iyileştirilmesi için haklara sahip olup güvenceli yaşamak istiyoruz.

Şimdilik dört işim, günlük giderlerim ve 10 bin TL borcum var. Kendimi bir parodi dizisinde hissediyorum. Çözümü de belli aslında...

Sovyetler Birliği, sağlık hizmetlerinin nüfusun tamamına ulaşmasını hedefleyen ve tüm hizmetlerin ücretsiz verildiği ilk ülkedir.

Kayyumların ve kriz etkisini derinden hissettiren Diyarbakır’da bir kadın, ‘Yani bu kayyum gelmiş hep fakirlere zahmet oluyor. Fakir daha fakir zengin daha zengin...’ diyor.

Metal işçisi kadınlar sözleşme için yapılan eylemlerde ön safta olmaktan mutlu. Ancak sendikanın fabrikada yaşadıkları günlük sorunlarda kendilerini yalnız bırakmasından şikâyetçi.

Kadın işçiler asgari ücrete yapılan zamma şaşkın değil. ‘Jest yapacağız’ diyen Cumhurbaşkanına da, ‘işvereni de düşünmeliyiz’ diyen bakana da, göstermelik tepkiler veren sendikacılara da öfkeliler.

Ankara Onkoloji Hastanesinde çalışan kadın işçilerin gündemi asgari ücret. Hükümete öfkeli olan işçilerden Filiz, ‘Çocuklarımı düşünmeyeni ben de düşünmem’ diyor.

‘Önceden 50 lirayla pazara giderdim, 15 lira artardı. Şimdi gidiyorum 70-80 lira tutuyor. Onların enflasyonuyla bizimki bir değil.’

Asgari ücretlinin hali: Sadece barınma ve hayatta kalma ihtiyacımızı karşılıyoruz. Çocuğum kaynanamda diye evde ne doğal gaz ne elektrik kullanıyoruz.

Bizim gibi evine bakan insanları sefalete sürükleyen devlet vekilleri, bizim aldığımız maaşla kaç gün geçinebilecekler acaba?

‘Son yıllarda kadına, çocuğa, hayvana yönelik şiddet işyerinde, sokakta, evde her yerde gittikçe arttı. Korkuyoruz, endişeliyiz. Çocukların ve kadınların ölüm haberlerini almak istemiyoruz artık.’

Ekmek ve Gül ile tanışmam çok tesadüf oldu ve dergiyi okudukça kendimi daha güçlü hissettim. Kadınların yanyana ve dayanışma için de olmalarının önemini çok daha iyi kavradım...

Ataşehir Öğrenci Yurdundan genç kadınlar yazdı: Geçen günlerde bir akranımızı daha kaybettik, Ceren’i. Ceren ne ilk ne son; acısı ne daha çok ne daha az. Biz bu haberlere alışmak istemiyoruz!
- EN SON
- ÇOK OKUNAN
- ÖNERİLEN
Editörden
Bültenimize abone olun!
E-posta listesine kayıt oldunuz.