88 bin nüfuslu Dersim’de, çok kısa bir süre içerisinde arka arkaya 3 ayrı ilçeden çocuklara yönelik cinsel istismar suçlarının işlendiği haberini aldık; ardından da herkesin bildiği üniversite öğrencisi Gülistan Doku’nun kaybolması hadisesi yaşandı. Kentin küçüklüğü, yaşananların kısa bir zaman aralığında adeta patlak vermesi, bu olaylarda güvenlik güçlerinin fail olarak dillendirilmesi, kent halkının tepkisi alevlenmişken Valilik tarafından eylem ve etkinliklere yasak getirilmesi herkesin aklına aynı soruyu getirdi. Dersim’de neler oluyor?

PERTEK’TE NE OLDU?

Pertek’te mağdurların tamamının erkek çocukların oluşturduğu, istismarın uzun yıllar sürdüğü, baş istismarcının zaman içerisinde bir mağdur çocuğu tehdit ve şantaj ile aynı suçu işlemeye sürüklediği, hadisenin içeriğinde para karşılığında istismarın ‘ticarete’ dönüştürülmeye çalışıldığı, güvenlik görevlilerinden şahısların olaya adının karıştığı korkunç ve kompleks bir istismar ağı açığa çıktı. Dosyada kısıtlılık kararı olduğu için fazlasını bilmiyoruz. Ama bildiğimiz şeyler var; olayın baş şüphelisi H. Yıldırım’ın daha önce bir kız çocuğunu istismar etme suçundan soruşturma geçirip soruşturmanın takipsizlikle sonuçlandığını, cezasızlığın failler için ödül haline geldiğini, kamu görevlilerinin adeta cezasızlıktan yapılma biz zırhla yaşadıklarını biliyoruz…

#GÜLİSTANDOKUNEREDE

Munzur Üniversitesi Tunceli Meslek Yüksekokulu Çocuk Gelişimi Bölümü ikinci sınıf öğrencisi Gülistan, 5 Ocak günü kaldığı yurttan ayrıldıktan sonra kendisinden bir daha haber alınamadı. Gülistan’ın Diyarbakır’da yaşayan ailesi Dersim’e gelerek kızlarının kaybolduğuna dair ihbarda bulundular, sonrasında bir soruşturma süreci başladı ve hepimiz durumdan bir biçimiyle haberdar olduk.

Gülistan’ın kaybolduğu günden önce eski erkek arkadaşının evinde uzunca bir süre kaldığını ve burada bir tartışma yaşandığını biliyoruz. Eski erkek arkadaşının Gülistan’a şiddet uyguladığını da biliyoruz. Gülistan’a dair ulaşabildiğimiz son görüntülerden biri Zainal ile bir kafenin önünde konuştuğu yaklaşık 9 dakikayı bulan ve oradan ayrıldıktan sonra minibüs durağında beklerken kaydedilen güvenlik kamerası görüntüleri. Sonrasında Gülistan, Üniversite güzergâhında minibüse biniyor, sualtı arama çalışmalarının da devam ettiği Dinar mevkiinde indiği düşünülüyor –nitekim sonrasında Dinar mevkii Uzunçayır baraj gölü üzerinde yer alan Sarı Saltık Viyadüğünde eşkâli Gülistan’a benzeyen birine ait görüntüye de ulaşıldı– ve telefonunun son baz sinyali yaklaşık olarak o görüntünün elde edildiği saatten ve yakın mevkiinden alınıyor. Ve son olarak bu yazı yazıldığı ana kadar sualtı arama çalışmalarından Gülistan’a ait üç küçük eşya çıktı.

Özetle tüm bu bulgular soruşturma makamında ve belki de çok sayıda insanda intihar kuşkusunu artırdı. Ama biz bu ülkenin her köşesinde yaşayan kadınlar olarak bugüne kadar o kadar fazla kuşkulu kadın intiharına, intihar süsü verilmiş cinayetlere, alıkonulmalara tanıklık ettik ki içerisinde bu ölçüde şaibe barındıran ve kuşkuların giderilmesi için tatmin edici sözleri söylemesi gereken yerlerden hiçbir ses duyulmayan Gülistan’ın kaybolması olayında intihar olup olmadığı hususunda birileri kadar net konuşamıyoruz.

Hiçbirimizin amacı elbette ki dedektiflik yapmak değil. Ama belki de herkesin hem yüksek sesle hem de kendi içinden cevap vermesi gereken birtakım sorular var. Bir kadın neden intihar eder? Onu intihara hangi sebepler sürükler? Şayet Gülistan gerçekten intihar ettiyse, bunu yapmaya sürükleyen nedenlerle hesaplaşmak hepimizin boynunun borcudur. İçinde bu denli çarpıklıklar barındıran ve sonrasında böylesine şaibe barındıran bir olay basit bir adli vaka olarak değerlendirilemez.

ÇOK KATMANLI ŞİDDET

Her fırsatta yineliyoruz, kadın cinayetleri, kadınların ve çocukların cinsel dokunulmazlıklarına karşı işlenen saldırı ve istismar suçları, taciz vakaları, şüpheli kadın intiharları münferit değil sistematiktir. Tüm bunlara zemin hazırlayan sistematik bir şekilde kadınları güçsüzleştirmeye çalışan, üretimden koparan ve kadınlığı yalnızca annelikle özdeşleştiren politikalardır. Hem bu çok katmanlı şiddeti yaratan süreçler hem de cezasızlıkla ve iyi hal indirimleriyle taçlandıran yargı pratiği tüm bu yaşananları süreğen hale getiriyor.
Ancak bizim de bununla başa çıkabilmemizin yolu var. Cehenneme çevrilen yaşam bizim yaşamımızsa ve bu yaşamı değiştirecek güç birliğimizse eğer, birleşmek ve hesap sormak görevimiz…