Gülistan; gül bahçesinin mis kokulu çiçeği, yokluğun bütün bir şehrin bağrına hançer gibi saplandı ve çığlığımız en uzak diyarlardan bile duyuldu. Aradan 12 gün geçti ve hepimizi öfkelendiren ana soru şu: Neredesin Gülistan? Ne-re-de-sin?
Bu soru sıradan bir soru değil Dersim için. Gülistan’ın Doku’nduğu yerde, nereden tutarsanız tutun elinizde patlayacak gerçekler fışkırıyor suratınıza ve iliklerinize kadar acıya boğuyor sizi. Ancak dokunabilene… Dokunmak cesaret ister çünkü… Bazı “yerel basın” çalışanları dokunamıyor mesela. Daha çok bürokratların peşinde koşarken görülen bu kesim, olayın magazinsel boyutunu öne plana çıkararak realiteden kaçmanın yükünü bir nebze olsun hafifletirken, toplumu oyalamanın dayanılmaz hafifliğiyle de uçuşuyor adeta. Tiraj ve prestij kaygılarını aleni paylaşmaları ise durumu daha da vahim hale getiriyor. Sıradan insanların ulaşabildiği, çok da dedektifçilik gerektirmeyen kanıtlara bu kesimin ulaşamaması, manidar değil mi?
Özel güvenlik politikalarıyla yönetilen, kişi başına düşen güvenlik personeli sayısının dudak uçuklatacak düzeyde olduğu, şehrin tepelerinin ana yollarının, sokaklarının, televizyon izleniyormuş gibi izlendiği, bırakın kişileri, kullandıkları sigara markalarının bile kameralardan fark edilebildiği bu kentte, 7-8 km’lik alanda, Gülistan kaybolması sizce de manidar değil mi?
BU ‘TOPLUMSAL İNFİAL’İN SORUMLUSU KİM?
Amacımız komplo teorileri üretmek değil. Zira bu kentin tarihsel belleği, otomatik olarak komplo teorilerini besleyecek sayısız kayıplarla dolu. Bu olayı anlamlandırırken de toplumsal belleğin geçmiş deneyimlere göre harekete geçmesi oldukça normal sayılabilir. Çünkü yeni olan hiçbir şey yok, toplumun kurumlarla olan bağı hâlâ çok zayıf, hâlâ Dersim’de güvensizliği besleyen koşullar başat etkiye sahip. Toplumu bastırmak, refleksiz hale getirmek, şehri kendi kriterleriniz açısından “huzur şehri” yapmış olabilir, ancak bu yakadan bakıldığında durum pek de iç açıcı değil. Bu ve benzeri olaylar, doğası, dili, kültürü, inancı, cümle canlısı tehdit altında olan bu toplum için zoraki olarak “huzur şehri” algısı yaratma ve pazarlama çabasının, yalnızca bir iddiadan öte anlamının olmadığını deşifre etmektedir. Valinin de ifade ettiği gibi bu bir toplumsal infial durumudur ve sorumlusu toplum değil, kurumların başında bulunan liyakatsız ve basiretsiz yöneticilerdir.ÜNİVERSİTEYLE İLGİLİ İDDİALAR ARAŞTIRILSIN
Bugüne kadar yazılıp çizilenler göz önünde bulundurulduğunda, Gülistan’ın zor bir süreçten geçtiği belli ve tam da bu noktada çuvallayan kurumlardan biri Munzur Üniversitesi’dir. Munzur Üniversitesi rektörünün en büyük kaygısı Gülistan’ın bir soruşturma süreci içinde olduğu ve bu süreçten çok etkilendiği, bunalımının derinleştiği bilgisini basından/kamuoyunda gizlemektir. Bu davranışın ana sebebinin vasat bir öğretim elemanını koruma refleksi olduğunu da sanmıyorum.Üniversite kente 8-10 km uzaklıkta, yakından takip edemiyoruz ancak üniversiteyle ilgili ciddi iddialar var ve ilgili kurumları harekete geçmeye çağırıyoruz. Mesela incelesinler Gülistan’ın itiraz dilekçesiyle açmış olduğu, ancak dışlanmasına ve baskı altında kalmasına sebep olan soruşturma sürecini… Gülistan’ın yüreğimize Doku’nduğu yerde su yüzüne çıkarılanlar üniversite gerçekliğinin daha iyi anlaşılmasını sağlayacaktır.
SAYIN VALİ BİR TEK KAYBA DAHİ TAHAMMÜLÜMÜZ YOK ARTIK!
Kentin valisinin “güven ve huzur şehri”nde, halk tehdit olarak görülüp, vicdani refleksleri yasaklarla yok edilmeye çalışılırken, bazı meslek gruplarına özgü tolerans ve cezasızlık ilkesi, taciz ve tecavüz vakalarını sosyolojik gerçeklik haline getirmektedir gün be gün. Bu olaylara ilişkin en samimi tepki öğrencilerden geldi. Bu süreçte ahlaki meselelerin terör meselesine indirgenerek, nasıl üstünün kapatılmaya çalışıldığını gözlemliyoruz, öğrencilerin tehdit edildiği iddiaları basına yansıdı. Sayın vali bu toplum çok ağır şeyler yaşadı ve bir tek kayba dahi tahammülümüz yok. Toplum sizden meseleleri bağlamından koparmadan, kaynağından çözmenizi bekliyor.Soruyoruz; şu güne kadar “yüz kızartıcı suçtan” açığa alınan ya da meslekten men ettirilen tek bir görevli duydunuz mu? Varsa bu bilginin toplumla paylaşılması, vicdanları biraz serinletmez mi?
Toplumu var eden kurumlar, örgütler ve aralarındaki bağlantılardır. Bir kayıp vakası üzerinde kurumlarda özellikle yönetim ve nitelikli eleman sorununun işleyişi nasıl aksattığını deneyimlemiş olduk. Gülistan’ı gözden kaybetmemiz 12 günlük bir süreç ve elimizde dön dolaş aynı veri; kamera yoksa veri de yok, veri yoksa Gülistan sudadır. Nitekim orda da olabilir, ancak diğer seçenekler için bir şey yapıldı mı? Örneğin kaçıncı günde yol taramaları başlatıldı? Ne aşamada? TV’lerde yer bulan Müge Anlı benzeri programlara kızıyoruz ama sanırım kanıt konusunda daha kritik düşünüyorlar ve daha hızlı hareket ediliyor.
Bütün bunların toplamında “güven” denilen şey çıkmıyor ve Dersim’de topluma “güven” verecek mekanizmalar çok zayıf. Gülüstan Doku’ndu, Biz Döküldük. Karar Türkiye kamuoyunun…
İlgili haberler
‘Gülistan kaybolmadan önce Abarakov tarafından dar...
Dersim'de günlerdir haber alınamayan Gülistan Doku için çalışmalar sürdürülüyor. Kendisi ile son gör...
Gülistan’ın intihar mektubu iddiası yalanlandı: Bi...
‘Gülistan Doku’nun intihar mektubu bulundu’ iddiasına ilişkin konuşan ailesi ve arkadaşı, mektubun b...
Kadınlar soruyor: Gülistan Doku nerede?
Adana ve Mersin Kadın Platformları Dersim’de kaybolan ve kendisinden haber alınamayan Gülistan Doku...
- EN SON
- ÇOK OKUNAN
- ÖNERİLEN
Editörden
Bültenimize abone olun!
E-posta listesine kayıt oldunuz.