Genç yaştan beri işçiyim. Çalıştığım bir fabrikada verdiğimiz sendikal mücadelenin bize kattıklarını anlatmak istiyorum.
Fabrikada baskı, müdür ve şeflerin hakaretleri, bitmek bilmeyen “hadi hadi”ler... Çalışma koşullarından dolayı iş kazaları... Çalışırken zaman geçiyor, zaman geçerken çalıştığın arkadaşlarının yaşamlarına dokunmaya başlıyorsun. Onların yaşadığı zorluklara şahit olunca düzeni sorgulamaya başlıyorsun. “Yahu insanlıktan çıkmışız, ne oluyor, ne olacak, nasıl yapmalı?” demeye başlıyorsun...
Böyle yaşayıp giderken fabrikada çalışma yürütmeye başladı sendikamız. Gittik sendikamızı tanıdık, birlikte sorunlarımızı konuştuk, pek çok cevap aldık. Sendikanın aktif üyeleriydik artık. Vakit kaybetmeden komitemizi kurduk, toplantılar yaptık. Başladık, öğrendiklerimizi anlatmaya... 500 kişilik fabrikada yaklaşık iki ayda 50 kadar üyeyle 5000 kişilik güçte hissedeceğimiz durumlara şahit olduk. Bizden farklı bölümlerde çalışma yürüten arkadaşlarımız da vardı, hep birlikte sesimiz çıkıyordu artık.
Değil beş gün fazla izin, mesaisiz geçen bir gün bile nimetti sendikadan önce. Günlük yarım saat fazla çalışıyorduk, geri çektirdik. Hatta işten ayrılan bir abimiz mahkeme kararıyla geriye dönük saatlerinin karşılığını alabildi. Pazar günü mesai ücretleri yüzde 50 idi yüzde 100’e çıkarttırdık. Mesai ücretleri elden veriliyordu bankaya yatırılmasını sağladık.
SENDİKAYI SOKAMADIK AMA...
Yavaş yavaş bir şeyler oturdu derken ciddi bir baskı yaşanmaya başladı. Makinede oturan kadın arkadaşların altından sandalyeleri alındı, tuvalete giderken bile izin isteniyordu artık. Ama maaşlar geç yatınca toplu bir patlama yaşadık. Bölüm bölüm makinalarını kapatıp toplandı işçiler. Patron baskısına karşılık işçi baskısı galip geldi ve aynı gün maaşlar yatırıldı. Zamanla sendikal faaliyet yürüten arkadaşlarımız çeşitli bahanelerle işten atıldı. Onların bıraktığı yerden devraldık çalışmaları. Sendikayı birlikte konuşuyor oluşumuz bile bir güven ortamı sağladı aramızda. Üye olsun olmasın bir sıkıntı yaşadığımızda yüzlerce imza toplayabildik. Bunlar fabrikada ciddi kazanımlardı bizim için. Sendikayı sokamadık ama sendika bilinciyle pek çok işler başardık.
SINIF SENDİKACILIĞINI ÖĞRENDİK
Bizler gerçek sendika bilincini, yanımızda duruşunu, sınıf sendikacılığını öğrenmiş olduk. O iş yerinden ayrıldıktan sonra farklı iş kollarında da çalıştım. Oralarda da öğrenmeye, bildiklerimi öğretmeye devam ettim. Çalışma yaşamımın her alanında bunda ısrarcı olacağımı biliyorum. Ama bu ısrarım üye olup herhangi bir sendikanın mucizeler yaratmasını beklemekle geçmeyecek, bizlerin de fabrikada olduğu kadar sendikada da aktif rol oynamamız gerektiği üzerinde konumlanacak.
Çünkü yine öğrendim ki başlı başına sendikada değil bizim kurtuluşumuz, işçiler olarak gerçekten örgütlü oluşumuzda. Ve her sendikacının işçi hakları ve mücadelesinin gözetmediğini de gördüm. Onlarca sendika var. Gerçek bir kazanımı ancak sınıf sendikacılığı anlayışında birleşirsek elde edebiliriz. Maruz kaldığımız sömürüye karşı sınıf olarak bilinçlenirsek ve örgütlenirsek pek çok şeyin üstesinden gelebileceğimizi biliyorum.
İlgili haberler
GIDA İŞÇİSİ KADINLAR: ‘Köleden bir farkımız yok!
Gıda sektöründe çalışanların yüzde 60’ı kadın... Çalışma koşulları, işçi sağlığına ilişkin sorunları...
Hastabakıcı Arzu ve Hatice hakları için 214 gündür...
Ağır çalışma koşullarına karşı sendikalaşan Hastabakıcı Arzu Başaran ve Hatice Şener, işverenle topl...
14 saat çalışıyordum, ‘Yeter’ dedim, bakın ne oldu...
İki aydır bir tek gün bile izin kullanmadan günde 14 saat çalışan Dilek arkadaşlarıyla birlikte isya...
- EN SON
- ÇOK OKUNAN
- ÖNERİLEN
Editörden
Bültenimize abone olun!
E-posta listesine kayıt oldunuz.