‘Benim kimseye ihtiyacım yok, kızımla ben birbirimize yeteriz’
Market işçisi Aslı korona günlerinde ‘Süt iznimi bile kullanamıyorum, 12 saat çalıştığımız oluyor” diyor ve ekliyor: ‘Karantina bitsin birlikte arayacağız hakkımızı’.

“Aslında hiç kolay bir hayatım olmadı” diye başlıyor Aslı söze. Daha önce kısım kısım bildiğim hayatını bütünüyle konuşmak istediğimde “Nereden başlayayım ki” diyor. Henüz 30 yaşında ama yaşadıkları bir 30 yıl daha eklemiş hayatına. Daha 5 aylıkken annesini kaybetmiş, babası bir başka kadınla evlenmiş ve onların hayatında artık Aslı’ya yer yokmuş. Aslı babaanne, hala, amca derken geniş bir ailenin içinde büyümüş. Kendisi 16 yaşına geldiğinde 30 yaşında bir adamla evlendirilmiş. “Ben zaten kendim çocuktum ilk çocuğumu kucağıma aldığımda” diyor. Ama ne kendi çocukluğunu bilmiş ne de çocuğununkini… İlk evliliği iki yıl sürmüş ama ne evlilik! Bu süre boyunca “Koca dayağı yetmezmiş gibi bir de ailesinin dayağı oluyordu” diyor.

BİTMEYEN ŞİDDET VE HAKARET

Ardı arkası kesilmeyen hakaretlere ve şiddete daha fazla dayanamayıp çocuğunu da alıp babasının evine gitmiş. “Daha ne olduğunu anlayamadan ailemin çocuğumu istememesi derdim olmuştu” diyor Aslı daha fazla dayanamayıp çocuğunu babasının yanına gönderdiğini anlatıyor. Eski eş de zaten bu fırsatı arıyormuş. Bir daha göstermemiş çocuğunu. Aylarca antidepresanlarla yaşamış. Aylar sonra ilacı kendi kendine bırakmış. O zaman çalışmak istemiş, ailesi ‘Dul kadın çalışmaz’ demiş. Aslı da bari okuyayım demiş. Açıktan liseyi bitirmiş. Üniversite sınavına da girmiş ama ailesi yine karşısına çıkmış “Sen dul kadınsın ne üniversitesi” diye. Ama o yılmamış, açıktan okumuş. Bu sırada çocuğu okul çağına gelmiş. Aramış taramış çocuğunun okulunu bulmuş. Okulda onu görmeye gitmiş, “Kendi çocuğuma kendimi akraba olarak tanıttım ki psikolojisi bozulmasın, varsın bana abla desin” diyor.

‘HER ŞEY GÜZEL OLACAKTI!’

Yaklaşık bir yıl böyle görüşmüş çocuğuyla. 2. sınıfa geçtiği sene babası öğrenmiş durumu. Hemen engel olmuş. Zaten çocuğunun kimliğinde de adı bile yazmıyormuş Aslı’nın. O vakit başlamış mahkeme. Kendi doğurduğu çocuğun annesi olduğunu ispat etmek için aylarca mahkeme mahkeme gezmiş. Hala da sonuçlanmamış dava. O sırada şu an evli olduğu adamla tanışmış. “Aileden gizli 3-4 ay görüştük” diyor. Ailesi buna da karşı çıkmış. “Kavga gürültü içinde evlendik. Ama ailemle aramız çok kötüydü, memleketten kalkıp İzmir’e geldik. Her şeyin çok güzel olacağına inanmıştım” diye devam ediyor.

‘HAMİLEYSEN İSTİFA ET!’

Aslı, “İzmir büyükşehir. Eşimin kazandığı tek başına yetmiyor diye ben de bir markette işe başladım. O sırada ikinci çocuğuma hamile kaldım. Çalışırken zaten kadın olmak zor bir de hamileysen çok daha zor. İstifa etmem için o kadar çok baskı yaptılar ki. Dayanamıyordum artık iş yerinde yaşadıklarıma ama yapacak bir şey yoktu. Ekonomik olarak geçinemiyorduk mecburdum çalışmaya” diye anlatıyor. Tabii sorun sadece işte olanlarla kalmıyormuş. Evde de huzursuzluklar artık iyice gün yüzüne çıkmış.

KARANTİNA GÜNLERİNDE ARTAN FİZİKSEL ŞİDDET

“Sürekli bir kavga hali vardı evde. Çoğunlukla işsiz kalıyordu, onun sıkıntısı diye düşünüyordum ama öyle değilmiş. Bitmeyen psikolojik şiddet sürekli kavga halindeydik. Aslında başka kadınlar olduğunu biliyordum ama yüzüne karşı söyleyemiyordum. Bir kavgamızda söylediğimde ise beni suçladı. Benim yüzümden başka kadınlara gidiyormuş, ben kendime bakmıyormuşum. İşte bu kavganın içinde doğurdum kızımı” diyor ve bu sürecin hayatında önemli bir dönüm noktası olduğunu ekliyor: “Kızım doğduktan sonra fark ettim ki benim kimseye ihtiyacım yok. Kızımla ben birbirimize yeteriz.” Bu sırada karantina günlerinin başlarında sürekli yaşadığı psikolojik şiddet artık fiziksel boyuta ulaşıyor Aslı’nın “Bu son noktaydı, artık farkındaydım her şeyin, beni sevmediğinin, bana zarar verdiğinin. Şikayetçi oldum ilk fırsatta da boşanacağım” diyor.

‘SÜT İZNİMDE BİLE ÇALIŞTIRIYORLAR’
“Peki şimdi nasıl yaşıyorsun” diye sorduğumda bir gününü anlatıyor. “Kızım daha 10 aylık hâlâ emiyor beni. Sabah onu emzirmek için çok daha erken kalkıyorum. Onu emzirdikten sonra kızımı hazırlıyorum, kahvaltı bile yapamadan dolmuşla kızı bakıcısına götürüyorum. Sağolsun evinde bakıyor. Dolmuştan inmeden kucağımdan alıyor kızı ki in bin yapıp iki yol parası vermeyeyim. Koştur koştur işe gidiyorum sonra. Markette kasiyerim ama başka işlere de bakıyoruz. Karantinadan dolayı evlere alışverişlerini bile götürdüğümüz oluyor. Bazen su içmeye bile vaktimiz olmuyor, çoğu zaman saatlerce tuvaletimizi tutuyoruz. İşten çıkınca azalan araç sayısı yüzünden bazen araç bulamayıp saatlerce yürüyerek geliyorum eve. Bir de şimdi hafta sonu sokağa çıkmak yasak ya o da dert bize. İki günün birini haftalık izne sayıyorlar diğer günü de hafta içindeki çalışma saatlerimize ekliyorlar. Sözde süt iznim var 6 saatten fazla çalışmam yasak ama 12 saate kadar bile çalıştığım oluyor. Resmî tatilde bile çalıştırıyorlar. Ama 1 Mayıs’ta kesinlikle çalışmayacağım” diyor.

‘KARANTİNA BİTSİN BİRLİKTE ARAYACAĞIZ HAKKIMIZI’

“Dönüp hayatıma baktığımda iki önemli dönüm noktası var. Ben ilk kez geçen sene 1 Mayıs’ta alana gitmiştim. Orada sizinle tanıştım, Ekmek ve Gül ailesini tanıdım, bu benim için çok önemliydi. Bir insana nasıl davranılması gerektiğini sizde gördüm. Haklarımı öğrendim, diğeri de kızımın doğumu, o vakit kadın olduğumu anladım, kimseye ihtiyacım olmadığını anladım. Geçen sene kızım karnımdaydı bu sene kucağımda katılacaktım 1 Mayıs’a ama korona engel oldu. Şu karantina bitince de birlikte arayacağız hakkımızı”.
Not: Güvenlik gerekçesiyle gerçek ismi kullanılmamıştır. 
İlgili haberler
Salgın hastalıklarla mücadelenin tarihsel deneyiml...

Ağır yoksulluk, savaş koşulları, kapitalist ülkelerin baskısının olduğu koşullarda dahi tarihe öneml...

Yardımlar hani nerede?

‘Çalışmak zorunda bu kadın nasıl geçinecek, evde de kalamaz hiçbir güvencesi yok. Hükümet bağırıyor...

‘Dünyanın çilesini çekiyoruz ama aldığımız fazlada...

Yurtiçi kargo işçisi bir kadın: “Bu kadar çalışmamıza rağmen patron evinde oturuyor, biz saatlerce b...