Hakkı yenilen işçi haklı fesih yapabilir
Asgari ücret altında ücret ödenen, ücretinden keyfi kesinti yapılan, primi tam yatmayan işçi haklı fesih hakkını kullanmak dâhil olmak üzere birçok yola başvurabilir.

Okurumuzun sorusu:

Herkese merhaba.Bir kafede çalışıyorum. Günlük cirosu müthiş.Ama biz sadece saat başı 4 lira alıyoruz. Üzerine sigortamız tam yapılmıyor. Ve her şey bahane edilerek çok yüksek rakamlar kesiliyor haftalığımızdan. Yanlışlıkla bir bardak kırdığımızda bile çay bardağı bile olsa yaklaşık 2,5 lira kesiliyor. Sigortadan denetime geldiklerinde ise bize “siz müşteri gibi davranın” dediler. Ben bu durumdan çık şikâyetçiyim. Zaten tam değil yarı zamanlı sigorta yapıyorlarmış sanırım asgari ücret vermedikleri için. Bulaşık makinesinin içini temizlemedik diye Barista olan 3 kişiden 40’ar lira kesildi. Benim şu an işe çok ihtiyacım var. İşten çıkamıyorum da. Tazminat davası açmak istiyorum ama bu durumda haklı olur muyum? En azından bundan sonra da işler böyle ilerlemesin ve kimsenin hakkı yenilmesin.

Öncelikle okurumuza bu sorusu için teşekkür etmek isterim. Soru, kafe, restoran, bar gibi işyerlerinde, yemek ve eğlence sektöründe çalışan işçilerin yaşadığı sorunları tüm çıplaklığı ile gözler önüne seriyor.

Okurumuz o kadar çok hak ihlaline uğruyor ki, bir liste yaparak gidersek yanıt vermek daha kolay olacak.

1) ÜCRET ASGARİ ÜCRETTETEN AZ OLAMAZ
İş Yasası’nın 39. maddesine göre işçinin ücreti, asgari ücretten az olamaz. 2018 yılı için net asgari ücret (yüzde 15’lik birinci vergi diliminde, asgari geçim indirimi hariç) aylık 1.450,91 TL, günlük 48,36 TL, saatlik 6,45 TL’dir. Okurumuza ise saat başına 4 TL ödenmektedir. Sonuçta asgari ücretin altında ödeme yapılmakta olup, bu uygulama İş Yasası’na açıkça aykırıdır.

2) İŞÇİNİN KUSURU YOKSA ZARAR İŞÇİYE KESİLEMEZ
Borçlar Kanunu’nun 400. maddesine göre: “İşçi, işverene kusuruyla verdiği her türlü zarardan sorumludur. Bu sorumluluğun belirlenmesinde; işin tehlikeli olup olmaması, uzmanlığı ve eğitimi gerektirip gerektirmemesi ile işçinin işveren tarafından bilinen veya bilinmesi gereken yetenek ve nitelikleri göz önünde tutulur.”

Görüldüğü üzere her şeyden önce işçi, işverene “kusuruyla” verdiği zarardan sorumludur. İşçinin kusuru olmadığı halde işin olağan akışından ya da başka faktörlerden doğan zararlardan işçi sorumlu tutulamaz. Aklı başında olan her insanın kabul edeceği üzere cafede servis, boşların toplanması, aktarılması, yıkanması veya durulanması aşamalarında bardak kırılabilir. Bardağın kırılmış olması işçinin kusurlu olduğu anlamına gelmek zorunda değildir. Bardak işçi kusurlu olmadığı halde, örneğin bir müşterinin çarpması, işyerinde yoğunluk, mutfak zemini ya da lavabonun kaygan olması, bardağın fiziki yapısı vb. nedenlerle kırılmış olabilir. İşçinin işini özenli yapmasına rağmen, ihmali ve kusuru olmamasına rağmen oluşan zarardan işçi sorumlu tutulamaz.

Ayrıca belirtmek gerekir ki, Borçlar Kanunu’nun 400. maddesine göre işçinin kusurunun olduğu hallerde bile işçinin sorumluluğunun belirlenmesinde işin tehlikeli olup olmadığına ve dolayısıyla işin zarara yatkın olup olmadığına bakılması gerekir. İş hukuku duayenlerinden Prof. Dr. Sarper Süzek’ten aktaracak olursak, “…işçinin hafif ihmalinin söz konusu olduğu diğer deyişle özenli bir işçinin dahi ara sıra hata yapmasının olağan görüldüğü zarara yatkın işlerde, bu tip kusurların işletme riski sayılarak işçinin sorumlu tutulması gerektiği sonucuna varılmalıdır”. (1)

Okurumuzun yaptığı barista işi, siparişlerin alınması, hazırlanması ve sunulması aşamalarını kapsamaktadır. Şüphesiz bu iş niteliği gereği zarara yatkın bir iştir. En özenli işçin bile hata yapabilir, örneğin elinden bardak kayabilir, düşebilir ve kırılabilir. Eğer işçinin kastı ve ağır kusuru yoksa bu tür hafif ihmalin olduğu hallerde dahi işçinin sorumlu tutulmaması gerekir.

Oysa okurumuzun çalıştığı kafede işçinin kusuru olup olmadığına, işin zarara yatkın olup olmadığına bakılmamakta, oluşan tüm zararın faturası işçiye çıkarılmakta, işçinin ücretinden kesintiye gidilmektedir. Bu uygulama, Borçlar Kanunu’nun 400. maddesine açıkça aykırıdır.

3) İŞVEREN KEYFİNE GÖRE ÜCRET KESME CEZASI UYGULAYAMAZ
İş Yasası’nın 38. maddesine göre “İşveren toplu sözleşme veya iş sözleşmesinde gösterilmiş olan sebepler dışında işçiye ücret kesme cezası veremez”. Yine aynı maddeye göre işçi ücretlerinden disiplin cezası olarak yapılan kesintiler, bir ayda iki günlük ücreti geçemez. İşçiden ceza olarak yapılacak kesintilerin işçiye derhal nedenleriyle birlikte bildirilmesi ve kesilen miktarın Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı’nın hesabına yatırılması zorunludur.

Okurumuzun yazılı bir iş sözleşmesinin olduğunu, olsa bile bu sözleşmede ücret kesme cezalarının sebepleriyle birlikte belirtildiğini ve ayrıca kesilen cezanın Bakanlığın hesabına yatırıldığını hiç sanmıyorum. Sonuç olarak işverenin bu konuda da İş Yasası’nın 38. maddesine aykırı davrandığını, işçilere görevi olmayan işleri yapmadıkları için keyfi ve yasal kurallara aykırı ceza verdiği sonucuna ulaşıyorum.

4) TAM ZAMANLI ÇALIŞAN İŞÇİNİN SİGORTASI TAM OLMAK ZORUNDADIR
Sorudan anladığım kadarıyla okurumuz tam zamanlı çalıştığı halde işveren sigorta primini ya hiç yatırmıyor ya da part-time (kısmi süreli çalışma) üzerinden yatırıyor. İşverenin SGK müfettişleri geldiğinde işçilere “müşteri gibi davranın” demesi de işverenin sigorta primlerinin hepsini ya da bir kısmını kaçırdığını gözler önüne seriyor. Oysa Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Yasası uyarınca işveren tam zamanlı çalışan işçinin sigorta primini, gerçek ücreti üzerinden tam olarak yatırmak zorundadır. Ancak bu kafenin patronu, işçilere asgari ücretin altında ücret ödediği gibi bir de sigorta primlerini çalmaktadır. İşveren çifte yasal ihlale imza atmaktadır.

OKURUMUZUN YAPABİLECEKLERİ
Okurumuz,“Benim şu an işe çok ihtiyacım var. İşten çıkamıyorum da. Tazminat davası açmak istiyorum ama bu durumda haklı olur muyum?” diyor.
Okurumuzun yapması gereken son şey, işten istifa ederek ayrılması. Yapabilecekleri ise şunlar:
1) Okurumuz, işveren yasal kurallara sistematik bir biçimde aykırı davrandığı için İş Yasası’nın 24. maddesinin 2. fıkrası uyarınca, haklı nedenle derhal fesih hakkını kullanarak işten ayrılabilir. Okurumuz bu yolu kullanmayı tercih ederse, en kısa sürede bir avukat ile görüşerek ve destek alarak, bir haklı fesih dilekçesi hazırlayabilir ve mümkünse noter kanalıyla haklı fesih yaparak iş sözleşmesini sona erdirebilir. Okurumuz, haklı fesih yaptıktan sonra eksik ödenen tüm ücretlerini, yapılan tüm keyfi kesintileri, ödenmeyen fazla mesai, tatil çalışması gibi tüm yasal haklarını, ödenmeyen ya da eksik ödenen sigorta primlerini ve işyerindeki kıdemi 1 yıl veya daha fazla ise kıdem tazminatını, önce arabulucuya giderek, anlaşma sağlanamadığı takdirse ise dava yoluyla talep edebilir.
2) Okurumuzun bu haklarını önce arabulucu, anlaşma sağlanamadığı takdirde ise dava yoluyla talep etmesi için önce işten ayrılması şart değil. Çalışmaya devam ederken de bu haklarını bu yollarla talep edebilir.
3) Okurumuz ve diğer çalışanlar, eksik ödenen tüm ücretleri tam ödenene kadar İş Yasası’nın 34. maddesi uyarınca iş görmekten kaçınabilir yani çalışmayı durdurabilir.
4) Okurumuz haklı fesih yaparak işten ayrılsın ya da ayrılmasın, eksik ücret ve keyfi kesintileri Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı’na, eksik sigorta primlerini ise SGK’ya şikâyet edebilir. Tespit halinde hem Bakanlık hem SGK idari para cezası kesecektir.
5) Aslında en ideal yol, okurumuzun tek başına hareket etmek yerine diğer mesai arkadaşlarıyla bir araya gelerek birlik içinde davranması ve haklarını hep birlikte talep etmesidir. Mümkün olan en çok sayıda çalışanın bir araya gelerek işverenin karşısına çıkması ve haklarını birlikte savunması bu noktada büyük önem taşımaktadır. En kalıcı çözüm ise çalışanların sendikaya üye olması ve sendikaları aracılığıyla haklarının peşine düşmeleridir…

İlgili haberler
İşyerinde cinsel ilişki tazminatsız fesih nedenidi...

İşyerinde cinsel ilişki vb. durumlar, tazminatsız fesih nedeni olabilir. Bir aldatma söz konusu ise...

Yıllık iznin kullandırılmaması haklı fesih nedenid...

Ücretli yıllık iznini kullanmak işçinin hakkı, izni kullandırmak işverenin yükümlülüğüdür. İzin kull...

İsteğe bağlı iştirakçilikte doğum borçlanması dikk...

1 Ekim 2008’den önce ilk kez memur olup sonra memuriyetten ayrılanlar 10 yıl hizmetleri varsa isteğe...