Yaşamlarımızı çevreleyen şiddet tablosu değişir mi?
Sokaklar, evler, işyerleri, parklar, evimizin bulunduğu mahalleler hiçbir yer güvenli değil. Başımıza her an, her yerde bir şeyler gelebileceği korkusu ile yaşamaya çalışıyoruz.

Sadece son bir hafta içinde öldürülen ya da davası devam eden kadınlardan ve kadına yönelik şiddete müdahale etmeye çalışırken öldürülen Haydar Can Kılıçdoğan’dan bahsedelim mi biraz? Sonra da yarın Yargıtay 1. Ceza Dairesinin hakkında kararını açıklayacağı Çilem Doğan’dan…

Denizli’de geçtiğimiz hafta öldürülen Şebnem Şirin… Gencecik hayat dolu bir kadın, sevgilisi tarafından öldürüldü. Katilin ifadesi yeni ortaya çıkmaya başladı. Yine kendini anlatmaya, kadını suçlamaya çalışan ifadeler, defalarca gerçekleştirdiği bıçak darbelerini hatırlamadığını iddia ederek kurtulmaya çalışan bir fail.

Muğla’da öldürülen Pınar Gültekin davasında ise 7. duruşma 1 Kasım günü görüldü. Ayrıntılarını hiç konuşmak bile istemediğimiz vahşet anlamına gelen bu cinayette katilin Pınar’ın annesi hakkında şikayetçi olduğunu öğrendik. Pınar’ın annesinin karakola gidip, yaşadığı acıyı, bu nedenle sarf ettiği sözleri açıklamak durumunda kaldığı inanılmaz bir şey yaşanan. Kızını kaybeden bir anne hakkında şikayetçi olunabilecek kadar üste çıkılan bir noktaya gelmiş durumda katiller için durum.

Tablo hep aynı, kadınlar şiddete, saldırıya uğruyor hatta öldürülüyor. Erkekler kendini aklamaya çalışıyor. Kadınlar yaşamları, saldırı ya da cinayet anında bulundukları yer, konum, üst baş artık her neyse bu nedenle suçlanıyor. Başlayan yargılamalarda indirimleri almak için her türlü bahane sıralanıyor, kadınların hayatı didik didik edilebiliyor.

Bütün dosyalar, bütün yargılamalar böyle sürüyor. Aileler, arkadaşlar, kadın örgütleri, avukatlar, aslında tüm kadınlar bu davaları takip etmeye kamuoyu yaratmaya çalışıyor. Bu dosyalar gündem olmadan adliyelerin içinde sessiz sedasız sürerse nasıl sonuçlar çıkabileceği herkesin malumu çünkü bu ülkede. Adaletin kimden yana ve nasıl işlediği üzerine hukukçu olmaya, büyük büyük konuşmalar yapmaya hiç gerek yok.

Dahası sokaklar, evler, işyerleri, parklar, evimizin bulunduğu mahalleler hiçbir yer güvenli değil. Başımıza her an, her yerde bir şeyler gelebileceği korkusu ile yaşamaya çalışıyor, bu sıkışmışlık içinde kendimize yaşayacak güvenli yerler bulmaya çalışıyoruz. Batıkent’te dün yaşanan cinayet bu durumun somut bir örneği. Mahallede bulunan bir kafede tacize uğrayan genç kadınların yardım talebine yanıt vermeye çalışan Haydar Can Kılıçdoğan tacizciler tarafından öldürüldü.

TACİZE KARŞI ÇIKAN BİR GENCİ ÖLDÜRME CESARETİ NEREDEN GELİYOR?

Kadına yönelik şiddete müdahale etmeye çalışan az sayıda insanın başına da bunlar geliyor bir süredir. Bir kadının hayatını kurtaracak kadar kritik olan bu anlık müdahalelerde bulunanların yaşadıkları, biz kadınlar için hayatı daha da güvensiz hale getiriyor.

Konya’da Kadir Şeker’in bu nedenle yargılandığı ve hâlâ cezaevinde olduğunu da hatırlamak gerekiyor bu noktada.

Sokakları, yaşadığımız şehirleri daha güvenli hale getirmekle yükümlü olanlara görevlerini bir daha hatırlatma gerekliliğini gösteriyor Batıkent’te yaşananlar. Cinayetin gerçekleştiği bölgeye ilişkin Batıkentlilerin talepleri ve şikayetleri olduğu, hatta geçen yıl burası ile ilgili basın açıklaması yapmak isteyen Batıkent sakinlerinin Ankara polisi tarafından engellendiğini hatırlatıyor bölgede yaşayan kadınlar.

Belediyelerin, tüm kamu kurumlarının kadınların güvenli yaşayabilecekleri şehirler yaratma sorumluluğu acil ve hayati bu meselede sesimizi daha çok yükseltmemiz gerektiği de…

Ama diğer noktaya dönersek, kadına yönelik şiddet bu kadar fütursuz bir noktada artık. Parklarda, kafelerde kadınları rahatsız eden adamlar, uyarıldıklarında utanıp hemen oradan ayrılması gerekirken, büyük bir rahatlıkla saldırganlaşıyor, hatta uyarıyı yapan kişiyi öldürebiliyor. İşte bu durum siyasal iktidarın kadınların yaşamına yaptığı şeyin özeti. Hayatın her alanında “Eşit değilsiniz” denildikçe ve kadınlara anne, eş, kardeş, bacı gibi roller biçildikçe, erkenden evlenme baskısı, iffet, namus tartışması sanki Orta Çağ’daymışız gibi sürdürüldükçe, kadınlar bulundukları her yerde böylesine şiddete açık hale geliyor. Şiddet uygulayan da buradan aldığı cesaretle fütursuz, rahat ve daha saldırgan oluyor.

ÇİLEM DOĞAN’IN MÜCADELESİ HEPİMİZİN

Başlarken söylemiştim bu hafta bir de hakkında karar verilecek bir kadın var. Çilem Doğan… Yargıtay yarın hakkında bir karar verecek. Eşi evde kendini dövmeye başlayıp, yatak odasına kilitlediğinde, eşine ait olan silahı kullanmak durumunda kalan Çilem Doğan’dan söz ediyorum. Çilem Doğan bugün bu sayede hayatta, adı bugün hayatını kaybeden bir kız kardeşimiz olarak anılmıyorsa, bu nedenle anılmıyor. Çünkü kendini öldürmek üzere olan kocasından başka bir kurtuluşu bulunmuyordu.

Meşru müdafaanın her unsurunun bulunduğu dosyasında yerel mahkemenin haksız tahrikten ceza verdiği Çilem için Yargıtay yarın bir karar verecek. Verilecek karar ülkedeki her kadının yaşam hakkına dair çok somut bir şey diyecek. Yaşadığı için Çilem’i cezalandıracak mı yoksa, hayatta kalmak için başka bir şansı yok muydu diyecek bunu hep birlikte göreceğiz.

Yargıtayda ekim ayında görülen duruşma kadın dayanışmasının çok güzel bir örneğiydi öte yandan. Konya’dan, İstanbul’dan, Adana’dan gelen kadın avukatlar, Baroların Kadın Hakları Merkezleri, duruşmayı izlemek için gelen Ankaralı kadınlar, kadınların yaşam hakkı için yan yanaydılar. Hayatlarımız ve haklarımız için yürüttüğümüz bu mücadele hepimizin en temel dayanağı. Bu nedenle yarın haberlere bakmayı unutmayın Çilem’in dosyasında karar ne oldu diye…

Fotoğraf: Ekmek ve Gül

İlgili haberler
Bir genç tacizi engellemek isterken öldürüldü| ÖFK...

Ankara’nın Batıkent semtinde iki kız çocuğuna yönelik tacizi engellemek isteyen 28 yaşındaki Haydar...

Liseli genç kadınlar kadına yönelik şiddeti anlatı...

25 Kasım’a 2021’e giderken liseli genç kadınlarla kadına yönelik şiddeti, şiddete karşı mücadele yön...

Pınar Gültekin cinayeti davasında 7. duruşma

Pınar Gültekin cinayeti davasının 7. duruşması için kadınlar adliye önünde toplandı: 'Gerçek adalet...