Sabah Gazetesi Köşe Yazarı Hilal Kaplan 1 Kasım’da yazdığı yazısında, geçtiğimiz gün Denizli’de öldürülen Şebnem Şirin cinayetini konu aldı. Kaplan yazısında Şebnem Şirin cinayetinin ardından İstanbul Sözleşmesi hatırlatması yapan kadınlarla ilgili birçok mesnetsiz ifade kullandı.
Hilal Kaplan diyor ki yazısında;
“Şebnem Şirin, 23 yaşında, hayatının baharında bir genç kızımızdı. Sevgilisi tarafından boğazı kesilerek hunharca öldürüldü. Katili Furkan Zıbıncı kıskıvrak yakalandı. Emsal davalara bakılırsa ağırlaştırılmış müebbete çarptırılacak ve gün yüzü göremeyecek. Ancak maalesef herhangi bir trajediyi siyasetin malzemesi haline getirmekten çekinmeyenler yine akbabalar gibi üşüştüler. Hakkında bir kez bile tedbir kararı alınmamış bir katil söz konusu iken mevzuyu yine alakasız biçimde İstanbul Sözleşmesi’ne bağladılar. Sözleşme veya onunla ilişkilendirdikleri kanun, başvuru yokken nasıl hayat kurtarabilir diye sormadılar. Çünkü dertleri bir acıyı duyurmak ve paylaşmak değil, o acıyı kullanmaktı. Kaldı ki başvuru olsaydı dahi sözleşmeden çekilmemiş olmamızın yarattığı bir fark olmayacaktı. Aynı güvenlik protokolü birebir uygulanacaktı”
Hilal Kaplan’a 10 maddede cevap verelim:
1- Kaplan, katilin kıskıvrak yakalandığını söylüyor ama katilin cinsel istismar da dahil daha önceden suç kayıtları olduğunu söylemiyor. Cinsel istismardan da suç kaydı olan Furkan Zıbıncı neden dışarıda?
2- Kaplan, emsal davalara bakılırsa katilin ağırlaştırılmış müebbet alacağını söylüyor ama biz emsal davalara baktığımızda bunu göremiyoruz. Antalya’da öldürülen Dilara Kandak’ın katilinin beraat ettiğini görüyoruz biz. Ebru Erdem’in katilinin 8 yıl ceza aldığını görüyoruz…
3- Kaplan bir kadın cinayetini “trajedi” olarak nitelendirip, İstanbul Sözleşmesi’nden bahsedenleri akbabaya benzetmiş. Şunu belirteyim ki kadın cinayetleri trajedi değil, devletin politikalarının kadınları koruyamadığını gösteren politik olaylardır.
4- İstanbul Sözleşmesi’ni hatırlatanlar ise, kadınları iktidarın kadın düşmanı politikalarından kurtaracak olan kadınların ta kendisidir. Ancak siz kadın cinayetlerini ‘trajedi’ olarak gördüğünüz için, konunun neden İstanbul Sözleşmesi’ne geldiğini anlamamanızı mazur görüyoruz.
5- Ayrıca Şebnem Şirin’in kendi ailesi de İstanbul Sözleşmesi’ni sormaktadır. Şirin’in teyzesi yeğeninin öldürülmesinin protesto edildiği eylemlerden birinde şu soruları sormuştur: Kadınları koruyan yasayı neden kaldırdınız? Bu canavar erkeklerin daha da güçlenmesi için mi kaldırdınız?
6- Kaplan yazısında İstanbul Sözleşmesi’nden bahsedenlerin dertlerine de yer vermiş sağ olsun! Kaplan’a şunu belirtelim; bahsettiği gibi dertlerimiz yok ama başka dertlerimiz var. Derdimiz aynı acının tekrar yaşanmaması! Derdimiz kadın düşmanı politika üretenler! Derdimiz kadınları koruyamayanlar! Derdimiz kadın katillerini serbest bırakanlar!
7- Kaplan yazısından İstanbul Sözleşmesi’nden bahsetmenin acıyı kullanmak olduğunu yazmış. Ama kendi yazısından anlıyoruz ki Hilal Kaplan, İstanbul Sözleşmesi karşıtı söylem üretebilmek için bir kadın cinayetini kendine malzeme etmiş.
8- Yazının son kısımlarında Şebnem Şirin’in katili Furkan Zıbıncı hakkında herhangi bir şikayette bulunmadığı konu edilmiş. Kaplan’a hakkında koruma kararı olduğu halde öldürülen kadınları hatırlatmakta fayda var.
9- Kaplan, Şebnem Şirin herhangi bir başvuruda bulunmuş olsaydı, aynı güvenlik protokolünün uygulanacağını belirtmiş. Bir hatırlatma daha yapalım; Şebnem Şirin’in ailesinin avukatı Osman Tabu, cinayet gecesinde polisin apartmana geldiği ancak ses duymadığı için geri gittiğini söyledi. Kaplan’ın söylediği güvenlik protokolü bu ise, pek de işe yaramadığı ortada.
10- Hilal Kaplan’a son bir hatırlatma daha yapalım. Şebnem’i ve katledilen birçok kadını kurtaracak olan şey maalesef ki ‘başvuru yapmak, şikayetçi olmak’ değil. Keşke bu kadar basit olsaydı ve katledilen kadınların çalınan hayatları bir şikayet dilekçesine bağlı olsaydı. Kadınları kurtaracak olan şey, kadınları koruyan etkin ve tam uygulanan yasalar, caydırıcı cezalar, eşitlikçi politikalardır.
Hilal Kaplan’ın yazısı üzerine aslında söyleyecek çok sözümüz var. Ancak rüzgâr nereden eserse oraya savrulan Hilal Kaplan’ın bu sözlerini de eski tweetlerini reddettiği gibi reddedeceğini biliyoruz. Reddettiği günleri görmek için de her gün yeniden daha sıkı mücadele edeceğiz.
İlgili haberler
Şebnem Şirin'in katledilmesine sosyal medyadan tep...
Ayrılmak istediği gerekçesiyle Furkan Zıbıncı tarafından katledilen 25 yaşındaki Şebnem Şirin için k...
Hilal Kaplan’ın tweeti, iki ayrı yüzde 50’nin orta...
Tüm sorunlardan azade kılınan “reis”in aslında sorunları yaratan sistemin başı olduğu gerçeğinin sür...
2005’ten 2020’ye: Adım adım İstanbul Sözleşmesi
İstanbul Sözleşmesi 9 yıl sonra “yuva yıkan” bir sözleşme haline nasıl geldi? 2005’ten 2020’ye adım...
- EN SON
- ÇOK OKUNAN
- ÖNERİLEN
Editörden
Bültenimize abone olun!
E-posta listesine kayıt oldunuz.