Muğla’nın Kötekli Mahallesi’nde üniversiteli genç kadınlar dün 17.00’de Muğla-Yoğurtçu Parkı’nda Zeynep Şenpınar ve katledilen tüm kadınlar adına basın açıklaması gerçekleştirdi.

“Mücadeleden vazgeçmeyen, yaşamak için direnen tüm kadınlara selam olsun!” sözleriyle başlayan açıklamanın tamamı şöyle:

Bugün burada üniversiteli genç kadınlar olarak Nahide Opuz, Nadira Kadirova, Gülistan Doku, Emine Bulut, Fatma Şengül, Aleyna Çakır, Güleda Cankel, Zeynep Şenpınar için, katledilen ve katledilmesine izin vermeyeceğimiz tüm kadınlar için isyanda olduğumuzu haykırıyoruz.

Toplumsal cinsiyet eşitsizliğinden kaynaklı uygulanan baskı, şiddet ve katliamlar son bulana kadar; toplumda, yasamada ve yargıda eşitlik sağlanana dek her Cumartesi, saat 17:00’de, burada -Yoğurtçu Parkı’nda- isyanımızı ve öfkemizi dile getirerek mücadelemize devam edeceğiz.

SUSMUYORUZ, KORKMUYORUZ, İTAAT ETMİYORUZ!

2019’da 415 kadının katledilmesine engel olunamadığı gibi 2020 Ocak ayından bugüne öldürülen 120 kadının da ölümüne engel olunamadı. Öldürülen ve şiddete uğrayan kadınların çoğu sokak ortasında ya da evlerinde öldürüldü. Yüzyıllardır “Kır dizini otur” diyen, elimizi kolumuzu bağlayarak susmamızı emreden ataerkil zihniyeti yağlı urgan gibi boynumuzda hissetmekten bıktık. Bir kişi daha eksilmeye tahammülümüz yok artık!

Şiddet gördüğü için şikâyette bulunan ancak sonrasında şikayetini geri çeken Zeynep Şenpınar’ın ölümünden 6284 ve İstanbul Sözleşmesi’ni uygulaması gerektiği halde uygulamayan tüm yönetimler bu ve benzeri tüm cinayetlerden sorumludur.

KADIN CİNAYETLERİ POLİTİKTİR!

Şiddet gören veya tehlikede olan kadınlar için şiddet uygulayan evden uzaklaştırılmalı, kendisine yaklaşması engellenmeli ve yakın koruma verilmeli, gerekiyorsa kadının adresi, kimlik ve ilgili diğer bilgileri değiştirilmeli veya gizlenmeli, bu bilgilerin paylaşımını yapanlar da cezalandırılmalı. 

BAĞIR! HERKES DUYSUN, ERKEK ŞİDDETİ SON BULSUN!

Ölmek istemiyorum diye ağlayarak hayatını kaybeden, kendi kanıyla "kurtuldum" yazıp sakat bırakılan kadınların olduğu bu topraklarda, kadın cinayetlerini meşrulaştıran erk adaleti, kadının özgürleşmesini kadının öldürülmesinden daha büyük sorun olarak gören eril zihniyeti, bu sistemi istemiyoruz!

Evli olduğu erkeğin şiddetinden kaçmak için karakola başvuran kadının yönlendirildiği sığınma evinin bilgilerinin, aynı karakolda görev yapan ve evli olduğu erkeğinde arkadaşı olan komiser tarafından saldırgan erkeğe bilgileri verilmiştir. İstanbul Sözleşmesi, 6284 sayılı kanun, ilgili yönetmelik ve genelgelere kolluk güçlerince uyulmadığı apaçık bellidir. Bunun sonucunda çok sayıda kadının şiddete maruz bırakıldığı ya da öldürüldüğü vakalar ortadadır. İlgili yasalara ve hükümlere uymayan görevliler hakkında bugüne kadar kaç işlem yapılmıştır?! Bu işlemin sonuçları nelerdir?

Polis jandarma ve bekçilere Türkiye'nin de imzacısı olduğu İstanbul Sözleşmesi 15. Madde uyarınca şiddet olaylarının önlenmesi ve tespit edilmesi kadın-erkek eşitliği şiddete uğratılanın ihtiyaçları ve haklarının yanı sıra, ikincil mağduriyetlerinin önlenmesi konusunda eğitim verilmelidir. Bekar ve yalnız yaşayan kadınların evinin gözetlenmesinden daha mühim bir meseledir!

 İçişleri Bakanlığı’nın 2020 yılının ilk beş ayında “Tüm dünyayı etkisi altına alan yeni tip koronavirüsü salgını döneminde aile içi ve kadına yönelik şiddet olaylarında dünya genelinde bir artış olduğu gözlemlendi. Ancak bu artış Türkiye’de yaşanmadı” ifadesinin ve Bakanlık tarafından paylaşılan 1 Ocak – 31 Mayıs döneminde 91 kadın cinayeti olduğu bilgisine karşın Türkiye’de kadın cinayetleri konusunda veri tabanı oluşturarak, hak arama eylemlerine imza atan ve dava süreçlerini yakından izleyen Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu’nun 1 Ocak – 31 Mayıs döneminde 91 değil 120 kadın cinayeti tespit etmesi üzerine Bakanlığın verilerinin gerçeği yansıtmadığını görebiliyoruz. Buradan Üniversiteli Genç Kadınlar olarak sesleniyoruz:

“Kadın cinayetlerini neden saklıyorsunuz? Kadın katliamları en şeffaf haliyle paylaşılmalı ve şüpheli ölümler aydınlatılmalı!”