Sigortalı çalışmak güvence, sendikalı çalışmak X large güvence
Özlem Akdağ, taşeron işçi. Geçen yıl sendikalaştıkları için işten atılan Özlem işe geri sendikalı olarak döndü. Özlem’le çalışma koşullarını, yaşamını ve taşeron yasasını konuştuk.

Avcılar Belediyesinde Fen İşleri Bölümünde taşeron işçi olarak çalışan Özlem Akdağ, 2016’nın mayıs ayında sendikalaştıkları için işten atılan ve aylarca süren direnişlerinin ardından işe geri dönenlerden işçilerden biri. Sendikalı olarak işe dönen Özlem, “Sigorta belki bizim için bir güvence ama sendikalı, sigortalı çalışmak x large bir güvence” diyor. Hükümetin KHK’yle getirdiği “şartlı” kadroya ilişkin ise şunları söylüyor: “Bizim isteğimizle alakası yok. Bu yasa işçilerin öfkesini yatıştırmak için çıkarıldı.”

9 YAŞINDAKİ ÇOCUĞUMA CEP TELEFONU ALDIM 

Özlem Akdağ, 2 yıldır Avcılar Belediyesinde çalışıyor. Geçtiğimiz yıl Temizlik İşlerinde çalışırken Belediye İş Sendikasına oldukları için yüzlerce işçiyle birlikte işten atıldı, aylarca süren direnişin ardından işe yeniden başlayan Akdağ, şimdi sendikalı olarak Fen İşleri bölümünde çalışıyor.

Özlem Akdağ’ın eşi de belediyede taşeron işçi. O, gece vardiyasında çalışıyor. 2 çocukları var, ikisi de okula gidiyor. Çocuklardan biri sabahçı biri öğlenci, biri okula gidince diğeri yalnız kalıyor. Anne baba bu durumdan endişelenseler de yapabilecekleri bir şey yok. “9 yaşındaki çocuğa gittim telefon aldım. Niye? Ondan bir haber alayım diye. Biri zile bassa, kapıyı yanlış birine açsa nasıl olacak? Bu devirde kimseye de güvenemiyorsun. Bir yakınım yok etrafımda çocuğu bırakayım. Aklım sürekli onda kalıyor” diyor Özlem. Babası bir saate kadar yanında kalabiliyor gece vardiyasında çalıştığı için ama o evden çıktıktan sonra Özlem eve dönene kadar evde yalnız kalıyor.

Geçtiğimiz haftalarda Özlem’in eşini gündüz vardiyasına çağırmışlar. Bu günlerde çocuk evde yalnız kalınca Özlem işten ayrılmayı bile düşünmüş. “Çocuk 2-3 gün evde kaldı, komşu falan baktı. Ama dedim ki bu şekilde olmayacak, böyle giderse istifa ederim, işi bırakırım diye düşündüm. Çünkü çocuğumun psikolojisi çok etkilendi. Çocuk okulda sıradayken gözleri doluyor; komşu bakıyor ama olmuyor işte. Çocuk babasına ‘Annem çalışıyor zaten. Sen işe gitme, işten ayrıl’ demiş. Ben çocuklarım için çalışıyorum. Çocukların bizim durumumuza düşmemesi için çalışıyoruz” diye anlatıyor hissettiklerini.

KAFAMIZ SÜREKLİ GEÇİM DERDİNDE
Maddi olarak da zorlanıyorlar. 3 aylık ücretlerini alamadıkları için şimdi iş bıraktılar, maaşlarının düzenli yatmasını, birikmiş alacaklarının ödenmesini istiyorlar. 2 çocuğun masrafları, kira, faturalar derken ay sonu zaten zor geliyormuş ama şimdi maaşları da yatmayınca ekonomi iyice çökmüş.

Aylık harcamalarını şöyle anlatıyor Özlem, “300 lira kira ödüyoruz, faturalar 300 lirayı geçiyor, 250-300 lira çocukların okul masrafları oluyor, dersler için ekstra malzemeler, kitap vs. alıyoruz, mağaza taksitlerimiz var, kredi borcumuz var, kirada oturuyoruz. Aldığımız paranın zaten 3’te 2’si bunlara gidiyor. Geriye kalanla da mutfak, çocukların giderleri yetişmeye çalışıyoruz işte. Ama şu an maaşlar ödenmediği için tamamen tepetaklak olduk. Biraz birikmiş paramız vardı, o da bitti, şu an tamamen sıfırdayız. İsteyebilecek bir ortam da yok çünkü arkadaşlarımız da bizden daha kötü durumda. Pazar market alışverişini aylık yapıyorduk, şu an haftalığa dönüştü. Artık evde ne varsa onu değerlendiriyoruz. Çocukların beslenmesi de kısıtlandı.” Sınıftaki velilerle birlikte çocukların kantinden alış veriş yapmaması için birlik olmuşlar, “Sınıftaki anneler olarak çocukların kantinden alış veriş yapmasını istemiyoruz, o yüzden de harçlık vermiyoruz. Biz evden koyuyoruz kantinden alabilecekleri şeyleri, o da iki çocuğunki günlük 8 lirayı buluyor” diyor.

İşyerine, çalışmaya, çalışma koşullarına alıştığını ve çok fazla zorluk yaşamadığını söyleyen Özlem, ücretlerin ödenmesinde sürekli düzensiz yaşanmasından rahatsız en çok. “Burada bir düzen yok. Maaşlar düzenli ödenmiyor, kafamız sürekli evde, bankada, geçim derdinde” diyor.

KENDİME ZAMAN AYIRAMIYORUM
“Kadınların sorumlulukları daha farklı” diyor Özlem ve kendi yaşamını anlatıyor: “Ben akşam olunca direkt eve gidiyorum. Evde de sorumluluklarım var çünkü. Ama erkek arkadaşlar öyle değil, evde hazır yemekleri var, çamaşır yıkanmış, ütülenmiş. Onların da bakması gereken çocukları var ama her gün ilgilenmeseler de olur. Çünkü ‘Anneleri bakıyor zaten’ diyebiliyor. Erkekler kendilerine ekstra vakit ayırabiliyor, kahveye gidiyor, bir arkadaşıyla oturup sohbet edebiliyor. Ama benim öyle bir sosyal yaşantım yok. 6 gün çalışıyorum, bir pazar günüm kalıyor. Onda da temizlik, çocuklar... Bazen misafir geliyor, öyle geçip gidiyor. 1 izin günü yetmiyor. Ben en azından cumartesi günü çalışmayı istemezdim. İşleri eşimle paylaşıyoruz aslında ama yine de onun bazen sallama şansı var, benim öyle bir şansım olmuyor. Benim her akşam eve gidip yemek yapma zorunluluğum var ya da çocukların beslenmelerini düzenli olarak hazırlamam gerekiyor.”

Bir kadın olarak hem evde hem işte çalışmanın zorluklarını anlatırken Hükümete de söyleyecekleri var: “O kadar yasa gündeme geldi ama hiçbiri uygulamaya geçmedi; çalışan annelere bakım yardımı yapacaklardı, ekstra bir ödeme yapacaklardı ama hiçbiri olmadı. Hepsi sözde kalıyor, uygulamada yok, göremiyoruz.”

SENDİKA GÜVENCEMİZ
2016 Mayıs ayında sendikalı olduğu için yüzlerce işçiyle birlikte işten atılan Özlem şimdi sendika üyesi bir işçi. “Sendika bir güvence bizim için” diyor. Önce eşinin sendikaya üye olduğunu, kendisinin de sendikayı bu şekilde öğrendiği söylüyor ve neden sendikaya üye olduğunu şöyle anlatıyor: “Her birimizin ayrı ayrı yasaları bilme şansımız olmuyor. Ama tabi ki şimdi bilgileniyoruz, haklarımızın, taleplerimizin farkındayız artık. Sendika bize bir yol gösterdi, gerektiğinde sokağa çıkıp bazı haklarımızı isteyebileceğimiz, alabileceğimizi gösterdi. Benim haklarımı bana hatırlatabilen, bana yol gösterebilen bir duruşu olduğu için sendikaya üye oldum.” Sendikanın önemini ise şu sözlerle anlatıyor: “Sigorta belki bizim için bir güvence ama sendikalı, sigortalı çalışmak x large bir güvence.”

BU YASA BİZİM İSTEDİĞİMİZ YASA DEĞİL
TAŞERON işçilerin kadroya alınması için çıkarılan KHK’yı da konuşuyoruz. “Kadro çok önemli bizim için” diyor Özlem ve şöyle anlatıyor: “Kadrolu olursam ekstra haklarım olur, güvencem olur. Hem maddi hem manevi olarak daha insanca şartlarda yaşayabilirim.”
Ama hükümetin çıkardığı yasanın beklentilerini karşılamadığını söylüyor, “Taşeron yasasını işçileri düşünerek yaptıklarını düşünmüyorum. Tamamen siyasi. Niye bu zamana kadar çıkarmadılar da şimdi çıkardılar? Çünkü şimdi Türkiye’de tamamen farklı bir siyasi ortam var, karışık bir gündem var. İşçi arkadaşlara soruyorum kimse gündemi konuşmuyor, niye? Çünkü insanların kafasında sadece kadro meselesi var.”
“Biz böyle bir yasa çıkmasını istemiyorduk” diyor Özlem ve nasıl bir yasa istediklerini anlatıyor: “Bu yasa kesinlikle kabul edilemez. Ben bunu bir kadro olarak görmüyorum. Ben tam anlamıyla bir kadro istiyorum. Normal kadrolu çalışan işçiler nasıl çalışıyorsa, hangi şartlarda çalışıyorsa ben de öyle çalışmak istiyorum. Şu anki yasa bunu sağlamıyor. Verilen yalancı bir kadro. Sevinemiyoruz bile bu yasanın çıktığına, şaşkınlıkla ne olacağını bekliyoruz. Nisan’dan sonra ne olacağını bilmiyoruz. İkilemli bir yasa ortaya koydular. Kadroya başvurmak için feragatname imzalamamızı istiyorlar. İnsanların tüm haklarından feragat etmesini sağlayan bir yasa bu. Belediye de kadro fazlası olduğunu söylüyor. Çıkan yasayı bizi temizlemek için kullanabilirler. Yasada koşullar var, sınav var. Bunların nasıl olacağını bilmiyoruz.”

OHAL ÖNÜMÜZÜ KESİYOR
OHAL koşullarının ve ülkenin siyasi durumunun istedikleri gibi yasayı talep etmelerine engel olduğunu da düşünüyor Özlem, “Biz işçiler olarak sesimizi duyurmaya çalışıyoruz. Ama şimdi ülkenin ortamı bizim sesimizi çıkartmamıza, isteklerimiz söylememize fırsat vermiyor. Tamamen baştakilerin istekleri oluyor. Bizim istediklerimiz bu değil ki, bizi oyalamak için böyle bir yasa ortaya attılar. Ama OHAL olmasaydı, koşullar böyle olmasaydı başka bir yasa çıkabilirdi. OHAL, işçilerin, sendikaların önünü kesiyor, bir şekilde onlara dur diyor. Şu kapının önüne çıksak, bir pankart açsak farklı şeyler olur bu dönemde. ‘Senin sesini duyurma hakkın var’ demezler. Kendi çıkarları için, kendileri istediklerini yapabilmek için, kendilerine karşı çıkanları susturmak için kaldırmıyorlar OHAL’i.”

TIKLAYIN - OHAL yasakları işçi kadınları nasıl etkiliyor?


İlgili haberler
Müjdeyi bir de taşeron işçisi kadına sorun

İstanbul Üniversitesinde temizlik işçisi bir kadın kadro vaadinin yine seçimleri hedef aldığını söyl...

Yasa dediler KHK çıktı, kadro dediler KUŞ çıktı!

‘Taşerona yasa çıkaracağız’ dediler KHK çıkardılar. ‘Kimse dışarıda kalmayacak’ dediler çoğunluğu ka...

'Biz devlete sahip çıktık, devlet de bize sahip çı...

Dışkapı Hastanesinde taşeron işçiler kadroda kapsam dışı kalınca eylem yaptı. "Asıl işi yapan biziz...