Şiddet ve yoksulluk kıskacında bir ömür
Yoksulluğun hayatlarımızı altüst ettiği, günü karnımız doymuş bitirdiğimizde “Oh be” dediğimiz günlerde; çocuklarını okutmaya, onları bir lokmayla doyurmaya çalışan genç bir anne ile konuşuyoruz.

Yoksulluğun son bir yılda hayatlarımızı altüst ettiği, günü biraz karnımız doymuş bitirdiğimizde “Oh be” dediğimiz günlerdeyiz. Hele yapayalnız bir kadın, bir anne iseniz yaşam çok daha ağır bir yanını gösteriyor. Bu zorluklar içinden sıyrılmaya, çocuklarını okutmaya, onları bir lokmayla da olsun doyurmaya çalışan genç bir anne ile buluşuyorum ben de.

Telefonlaştığımızda sesi bir yere yetişme telaşında, çocuklarını ablasına emanet edip benimle buluşacak. Güvenlik gerekçesiyle adına Nazlı diyeceğimiz bu kadın çok küçük yaşta şiddette maruz kalmış ama kendini şiddetten kurtarmak için de her yolu denemiş. Bugün 4 çocuğuna karın tokluğuna bile diyemeyeceğimiz bir paraya merdiven silerek bakmaya çalışıyor. Ancak içine çekildiği yoksulluktan kurtulduğu günlerin de hayalini kuruyor.

Nazlı tam ortasına sürüklendiği şiddet sarmalını ve yoksulluk hikayesini anlatmaya şu sözlerle başlıyor: “Benim hayatım 15 yaşımda başladı, annem babam beni okutmak istemiş ama ben istememişim sonra okuldan almışlar okul hayatım hemen hemen hiç olmadı. Kendi kendimi geliştirdim, tekstile girdim orada bir iki sene kadar çalıştım. Sonra çalıştığım bölümde biriyle tanıştım. Niyetim sadece arkadaş olmakken evlilik geldi başıma ama ben bu evliliği hiç istemedim, niyetim sadece arkadaş olmaktı. Bir hataydı bu evlilik ve annem babam, onun annesi babası ‘Evleneceksiniz, bunun başka yolu yok’ diye bize evliliğe zorladılar. O 16 yaşındaydı ben 17 yaşımdaydım. Askere gitti geldi, bekledim. Bu arada kızım dünyaya geldi, kaynanamlarla oturuyordum, bu süreç içerisinde yaşadıklarım çok ağırdı, kayınpederimden dayak yedim. Eşim anneciydi, o ‘sokağa çık’ demeden sokağa çıkmak yoktu, şiddet vardı. Bunlara tam 6 sene dayandım.”

6 sene sonra ayrı ev istediğini söylemiş Nazlı, bodrum katta sobalı bir eve taşınmışlar, orada oğlu dünyaya gelmiş. “Devam ettim, sabrettim. Aldattı, eve ekmek getirmedi, eşyaları satıp beni sokağa attı, hepsine katlandım. Kızım dört buçuk yaşındaydı bir parkta tek başıma kaldım, gidecek hiçbir yer yoktu. Aileme gittim, beni kovmadılar ama aynı evde de yaşayamadılar. Parkta kaldığımız gece çocuklarla zor ısındık.”

'ÇOCUĞUMLA BERABER MERDİVEN SİLMEYE GİTTİM'

Parkta kaldıklarının sonrasında eşinin üvey ablası aramış, evine çağırmış Nazlı’yı. Ama ertesi gün eşi gelip almış onları, sonra da Nazlı’nın deyimiyle hapislik günleri başlamış: “Geldi beni almaya, ‘sen burada nasıl kalırsın?’ deyip beni eve götürdü ve bir odaya kapattı. Ne yemek ne ekmek ne de su... Sadece çocuğa bakıyorum, dışarı adım atmıyorum, sokak görmüyorum. Ne veriyorsa onu yedim, bildiğin bir hapishanedeydim. O canı istediği her yere gidiyor geliyor her şeyi yapıyor, sürekli kavga ediyoruz. Bu arada üçüncü çocuk dünyaya geldi gene aynı. ‘Ya düzeleceksin ya bu iş bitecek’ dedim. ‘Yok ben seni bırakmam, bitmeyecek’ dedi o her şeyi yaptı ama ben gene sabrettim. ‘Sen çalışmıyorsun, ben çalışayım’ dedim başladım merdiven silmeye, elimden rahatsızlandım, soğuk su verdiler, çocuğumu arabaya koydum gittim gene merdiven sildim ve sildiğim merdiven fiyatı 20 lira bilemediniz 30 lira. Biriktirip kira verdim. 3. çocuğumu doğurdum, lohusalığım bitti, ben çalışıyor elimden geleni yapıyorum, o aynı. Sonra ‘tekstil işine girdim’ dedi, ben de işe gönderdiğimi sanıyorum öyle bir uğurladım ve üzerinden 5 yıl geçti, gidiş o gidiş.”

Eşi gittikten sonra 4. çocuğuna hamile olduğunu öğreniyor Nazlı. Bir başına doğuruyor büyütüyor. “Nerede olduğunu biliyorum ama çocuklarıyla ilgilenmek, onlara destek olmak, onları görmek; hiçbiri yok. Annesiyle birlikte yaşıyor. Ama o benim nerede yaşadığımı bilmiyor. Hiçbir adres, iz bırakmadım. 4. çocuk da olunca komşularım yardım etti, ailemi tamamen sildim, bir tek ablam manevi olarak destek oluyor. Bir işim olduğunda bana geliyor çocuklarıma bakıyor ben işe gidiyorum. En küçük çocuğumun doğuştan katılma hastalığı var nöbet geçiriyor. Onu tedavi ettiriyorum. Bir hafta önce gene aynı oldu gece boyu hastanedeydim, tedaviye tekrar başlandı. Geçmiyor rahatsızlığı. Başka bir şehirde bir hastane varmış gerekirse oraya giderim ama oraya gitsem ne yaparım, nasıl yaşarım, bir ev nasıl kurarım bunları bilmiyorum şu an onun sıkıntısını yaşıyorum.”

'KREŞ OLMADAN DAHA DÜZGÜN BİR İŞ MÜMKÜN DEĞİL'

Bütün bunları yaşar, yaşam mücadelesi verirken Derin Yoksulluk Ağı ile karşılaştığını söylüyor Nazlı. 3 yıla yakındır onların desteğiyle ayakta kaldığını ifade ediyor. Destek geldiği için biraz daha rahat ama çocuklarının önüne yemek koyamadığı, bez bulamadığı zamanlar olmuş. “Bezleri elimde yıkayıp yeniden kullanıyordum, ama elektrik, su kesik, komşularımdan rica ediyordum yıkamak için. Sağ olsunlar onlar da geri çevirmiyordu beni. Karanlıkta kaldığımız günlerde mum ihtiyacım çok oldu, ev sahibim ‘Sen faturanı ödeyemiyorsun karanlıkta kaldın, kiranı da veremiyorsun evi iki Suriyeliye veririm’ diyerek beni evden çıkardı. Yani hep böyle bir mücadeleyle geçti hayatım. Bugün de sadece merdiven silmeye gidebiliyorum çocuklarımı bırakacak yerim olmadığı için. Sabit bir merdiven silme işi de yok, tanımadıkları insanları apartmanlara sokmuyorlar. Bir ay merdiven temizlemeye gidersem gelse gelse en fazla 1000 lira geliyor, onu da her türlü şeyden kısıp kiramı vermek için biriktiriyorum. Gıda yardımı almasam hiçbir şey alamam. Her evin ihtiyaçları var, çocukların var ama o çatı olmazsa olmaz.” Daha düzgün bir işte çalışmak istediğini de anlatıyor. Ama şu anda bir kreş olmadan ya da çocuklarının bakımını sağlayamadan sabit bir işte çalışamayacağını söylüyor. “Çocukların bir tanesi hasta her an bayılabiliyor bir dakika bile bırakmamam lazım, gündelik işler olabilir” diyor.

HER GÜN 'YA DENK GELİRSEK' KORKUSU

Boşanma davası açtığını, 2 yıldır eşinin duruşmalara gelmediği için davanın devam ettiğini söylüyor. “Beni bulsa, benimle yaşayacaksın diye beni zorlar, o yüzden ben hiçbir şekilde adresimi, kendimi, nerede yaşadığımı açık etmiyorum” diyor.

Sokağa çıktığında gergin bir biçimde çıktığını, eşiyle ya da tanıdık birisiyle karşılaşmamak için kendince önlemler aldığını da anlatıyor Nazlı: “Bizzat bu tarafa geldiğinde hangi sokağa girdiğini, nerede çalışacağını çok iyi bilirim ya da annesinin ne tarafta olacağını. Başka taraftan giderim, uzak taraftan. Olur da denk geliriz gibisine düşünürüm. İmkanım olsa şu an yaşadığım yerden taşınmayı isterim ama buradaki kiralar çok pahalıyken başka bir yerde o kirayı ödeyemem, hep bu şekilde önlemliyimdir ve aldığım bu önlemleri hiç kimse bilmez, çocuklarım bile. Her adımın önlemdir, çocuklarla alışverişe çıkarken bile onları rahat ettiririm ama benim kalbim oynar pır pır korkudan, olur ya karşılaşırsak, denk gelirsek diye. Çocuğun okuluna asla bindirmedim onlar başka okulda okuduğunu biliyorlar, ben başka okula yazdırdım.”

'ÇOCUKLARA ÜCRETSİZ BİR ÖĞÜN HAYATIMIZI ÇOK KOLAYLAŞTIRIR'
Çocuklarına doyurucu bir beslenme koyamadığım günler olduğunu anlatıyor ama komşularının destek olduğunu dile getiriyor. Oğlunun beslenme koyamadığım için okula gitmek istemediğini ekliyor ve devam ediyor: “Ama çocuklarımı hiçbir şekilde aç bırakmadım, bir şekilde onları doyuracak bir şey koydum ama tabii ki istedikleri her şeyi koyamıyorum. Öğretmene derdimi anlattım öğretmen elini uzattı, çevremdeki insanlar yardım etti. Okula gittiğinde diğer arkadaşlarının karşısında ‘bende yok’ dedirtmedim. Çocuklarımın benim yaşadıklarımı yaşamaması benim yaptığım hataları yapmaması için elimden geldiğince onlara destek olmaya çalışıyorum.”
Sosyal yardım için başvurular yaptığını bir süre çocuk parası aldığını belirtiyor Nazlı, genelde erzak yardımı geldiğini söylüyor. 8 sınıfa giden kızının bu seneden sonra ‘okumam’ dediğini söylüyor. Kızı “Bu şekilde asla okumam ben, oradakileri görünce olmuyor” diyor. “Bu beni kahrediyor, okuyan oğlum küçük ama istekler farklı oluyor, masraf çok oluyor. Mesela bir kitap seti istiyor öğretmen 300 lira. Kızım da ‘Kendimi toplar çalışır sana yardım ederim. En azından eve biraz katkım olur, kendime katkım olur’ diyor. Tabii ben bunu değiştirmeye elimden gelenin daha fazlasını yapmaya çalışıyorum, şu an yaşama, nefes alma sebebim onlar. Kızımın okula devam etmesini istiyorum.”
YATAK OMZUNDA SOKAKTA GİBİSİN
Ekmek ve Gül’ün “Bir öğün ücretsiz sağlıklı yemek her çocuğun hakkı” kampanyasını anlattığımda gözleri parlıyor: “Bu talep gerçekleşse benim hayatım çok kolaylaşır, öyle büyük bir destek olur ki bana benim gibi olan tanıdıklarıma bizi çok rahatlatır. Çocuk yaşta büyüdüm ben, bir mücadeleye girdim, anne oldum, zor zamanlar çok yaşadım, ama onlar olduğu için büyük bir şansım var. Çocuklarım için ölene kadar çabalayacağım çocuklarımın geleceği için. İmkansız ama kira vermeyeceğim bir evimiz olmasını çok isterim, çünkü kira çok. Ev sahibi konusunda hep sıkıntıya düştüm, bu bir hayal bunu isteriz özellikle çünkü her dakika yatak omuzunda sokakta gibisin. Şimdi çık desin, ev arayacağım ve şu an ev bulmak hiç kolay değil. Çocuklarımın iyi bir eğitim almasını, güzel yaşamasını isterim.”

Fotoğraf: Roman Diyalog Ağı (Arşiv)

İlgili haberler
Kur korumalı mevduata ayrılan bütçenin yarısı çocu...

Meclis'te Hazine ve Maliye Bakanlığının bütçesi görüşülürken okullarda çocuklara bir öğün ücretsiz v...

Aldığımız zam ödediğimiz vergiden az

İstanbul Salcomp Xiaomi fabrikasında çalışan kadın işçilerden Bartın'da yaşanan iş cinayetine ve ver...

Banka promosyonlarıyla kurulan hayaller

Bankaların emeklilere yönelik promosyon kampanyaları sürerken, emekliler de bu promosyonlarla neler...