‘Kadınlar temel ihtiyaçlarını fısıldayarak söylüyor’
Depreme maruz kalan ancak depremin ilk gününden bu yana bölgede kurulan dayanışma ağlarından görev alan, özellikle de kadınlara yardım ulaştırmaya çalışan Ekmek ve Gül gruplarından kadınlardan notlar…

İki şiddetli yıkımın ardından 6. gündeyiz ve ölenlerin sayısı biner biner artarak yirmi bini aştı. Kimimiz sayının böyle kalmayacağını bilerek sessizce enkaz başlarında beklerken kimimiz de bir ısıtıcının ya da battaniyenin derdine düşüyoruz. Bazılarımız için elimizdeki avucumuzdakiyle inşa ettiğimiz duvarlar büyük tehlikeyken bazılarımız için dışarıdaki soğuk hava daha tehlikeli oluyor. Antep’teki yaşlı bir kadın ilk gün evinden çıkmayı reddedip “Dışarıda kalırsam hasta olurum, bana kim bakacak evim yıkılırsa da takdirmiş derim” demişti. Binlerce insan kendine güvenli bölgeler ararken hepimizin en iyi bildiği şey hâlâ enkaz altında olanlar için zamanın gittikçe daraldığı…

Antep depremden ciddi zarar gören illerden bir tanesi. Şehir Güneydoğu Anadolu Bölgesi’nin göz bebeğiyken şimdi yıkıntılarla baş etmeye çalışıyor. Düztepe, Vatan gibi işçi mahalleleri içinse depremden önce de sonra da şehrin nerenin gözbebeği olduğunun bir önemi yok. Deprem öncesinde yoksulluğun pençesinde kıvranan insanlar depremle beraber daha derin bir sarmalın içinde kendilerini buldular. Altıncı günde şehirde hiç yardım ulaşmamış insanlar varken bazılarına da sadece bir defa yardım gitti. Şehirdeki karmaşa doğal olarak insanları korkuya sürüklüyor çünkü yardımların bir iki kez geldikten sonra arkasının kesileceğini düşünüyorlar. Asıl büyük sorun da bu noktada başlıyor: Bundan sonra ne yapacağız? Bu sorunun ürkütücülüğü ardındaki ötekini düşünme hali ise şehrin kaosunu saniyelikte olsa yok edebiliyor. Örneğin BİRTEK-SEN ve Nar Bilim Kültür Sanat Derneği aracılığıyla şehirde eşya ulaştırılan birçok adres “Şu kalsın benim ihtiyacım yok. Bana bu geldi, ben bunu aldım başkasına götürün” diyebiliyor.

MÜLTECİ ESME: YARDIMLAR BİRKAÇ GÜN DAHA GELECEK, SONRA NE YAPACAĞIZ?
Depremin en ağır zarar verdiği kesimlerden biri de mülteciler. Depremde bir çocuğunu kaybeden kendi de sakat kalan Esme, 3 çocuğuyla yaşamlarını nasıl sürdürecekleri korkusunu yaşıyor…

Bu karmaşanın ortasında Antep’teki depremzede kadınlar içinse hayat yükü ağırlığını gittikçe artırıyor. Bu süreçte kadınların ve çocukların en büyük sıkıntısı hijyen ürünlerine ulaşamamaları çünkü onlar yetişkin erkeklere oranlara enfeksiyona daha açık haldeler. Mesela iç çamaşırı bazı kurumların ihtiyaç listelerinde yeni yeni yer almaya başlamışken Antep’te altıncı günde kadınların eline ilk kez geçti. Ped, ıslak mendil, kolonya gibi ürünlere ulaşmak da ilk gün olduğu gibi güçlüğünü koruyor. Üstelik kadınlar bu temel ihtiyaçlarını dile getirirken bile utanıyorlar. Sahada yardım dağıtan ekipler içinde kadınların sayısı oldukça az. İhtiyaç sahibi bir kadının, yardım dağıtan başka bir kadının kulağına fısıldarken ne istemiş olacağını tahmin etmek zor değil. Güneş Mahallesi’nde kadınlara bebek bezi, bebek bisküvisi, ıslak mendil ve ped veriyoruz; boş bir arazide çadırda ve arabada kalıyorlar. Bezin ve mamanın sürekli bir ihtiyaç olduğunu da belirtiyorlar.

Güneş Mahallesi-Antep | Fotoğraf: Ekmek ve Gül 

VAJİNAL HASTALIKLAR BAŞ GÖSTERMİŞ DURUMDA

Adıyaman’da ise durum Antep’tekinden daha kötü çünkü Adıyaman, Hatay gibi yerle bir olan şehirlerden. Adıyaman’da da çadır, su, seyyar tuvalet en önemli ihtiyaçların başında gelirken kadınların ve çocukların en büyük derdi hijyen ürünleri oluyor. Güvenlik nedeniyle tuvalet ihtiyacını gidermek için geceyi bekleyen kadınlar arasında enfeksiyon baş göstermeye başlamış bile. Kadınlar vajinal bölgede kızarıklık, idrar yolunda yanma, ishal gibi şikayetlerin kendiliğinden geçmesini bekliyorlar çünkü başka alternatifleri yok. Yardımların düzensiz dağıtımı ise Adıyaman’da da altıncı günde bazı insanlara hala yardım ulaşmamasına neden oluyor.

SALGIN HASTALIKLAR KAPIDA

Depremden etkilenen Diyarbakır ise Adıyaman’a ve Antep’e göre hasarın görece daha az olduğu illerden. Ancak burada da kadınlar için en temel ihtiyaçların başında hijyen ürünleri geliyor. Seyyar tuvalet ve insanların yıkanabileceği alanların yetersiz olması salgın hastalıkları gündeme getirecek gibi duruyor. Şehrin hasarı diğer illere oranla az olsa da enkaz çalışmaları devam ediyor. İnsanlarsa gidebilecekleri en uzak noktaya gidip şehirden kaçmaya çalışıyorlar. Çünkü en büyük tedirginlikleri Van’da yaşanan ikinci deprem gibi günler sonra gelecek başka bir sarsıntının hayatlarını ellerinden alması. Hasar tespit komisyonlarının sağlam raporu verdiği evlere daha güvenle gidiyorlar ama bu komisyonlar şehrin yarısından fazlasına henüz gitmiş değil. Çadır kentlerde kalanlar içinse koşullar çok daha kötü. Hava soğuk ve çadır kentlerin kurulduğu parklar çamur içerisinde, üstelik yeterli sayıda tuvalet yok. Bu diğer illerde olduğu gibi özellikle kadınlar için hem bir güvenlik kaygısı yaratıyor hem de hijyene ulaşımı oldukça zorlaştırıyor. Temiz iç çamaşırı, ped, bebek bezi, tuvalet kağıdı ihtiyacı devam ediyor. İnsanların eline temiz kıyafet, mont geçiyor ama yıkanamıyorlar. Ayrıca çadır kentlerde yalnız yaşayan kadınların çadır bulması oldukça zor çünkü ailelere ve toplu gruplara öncelik tanınıyor. Yalnız yaşayan kadınlarsa başka çözüm yolları aramak zorunda kalıyorlar.

BİR İRİN GİBİ YAYILAN IRKÇILIK

Bu şehirlerde yaşayan mülteciler de tıpkı kadınlar gibi depremin yaralarını sarmakta çok zorlanıyor. Diyarbakır’daki çadır kentlerde ırkçılık özellikle yardımlar dağıtılırken ortaya çıkıyor. Yerli depremzedelerin “Onlar Suriyeli” ya da “Onlar Çingene” diyerek kendilerine öncelik tanınmasını istedikleri örnekler az değil. Antep de özellikle Suriyeli mültecilerin yaşadığı yoğun illerden biri ve deprem sonrası burada yaşayan mülteciler için durum Diyarbakır’dakinden farklı değil. Burada da mülteciler ihtiyacı olsun olmasın yardımları yağmalamakla suçlanıyor. Yardımları istifledikleri, avuç avuç aldıkları, yemekleri çöpe attıkları, devletin yıllardır en çok yardımı Suriyelilere yaptığı yerli halk arasında dolaşan söylentilerden bazıları.

Üç il için de tablo böylesine üzüntü vericiyken Türkiye’nin her yanında ve yurt dışında yaşayan halklar tarafından gönderilen yardımların çokluğu depremin açtığı derin yaraların yine halkın kendisi tarafından sarılacağı inancını diri tutuyor. Diyarbakır’da kendi yaralarını sarmadan, durumu daha kötü iller için yardım toplayanlar, Şırnak’tan ve Van’dan evlerinde ekmekler yaparak bölge illerine gönderen kadınlar bu güzel örneklerin sadece birkaçı…


İlgili haberler
Depremin 4. Günü | Kadınlar deprem bölgesinden akt...

Depremin 4. gününde Ekmek ve Gül olarak Adana, Antep, Adıyaman, Malatya, İskenderun, Diyarbakır’dan...

#DepremdeKadınlar’ın sesini yükseltiyoruz!

‘Ekmek ve Gül olarak afet dışındaki kız kardeşlerimizin elini afet bölgesindeki kız kardeşlerimize u...

Sokakta kalan depremzede hamile kadının işe çağrıl...

‘İki bebeğe hamile arkadaşımız patronu tarafından fabrikaya çağrıldı tehdit edilerek. Üç canlı arkad...