Bir yasa tasarısı konuşuluyor. TBMM gündemine Türk Ceza Yasası ve Ceza Muhakemeleri Kanunu’nda kimi değişiklikler yapılmasını öngören yeni bir teklif geliyor. Kadına yönelik suçlara ilişkin olan kısımlardaki genel mantığın cezaları yükseltmek olduğunu gördüğümüz tasarı çokça konuşuluyor şimdi.
Aslında bu ilk kez gördüğümüz, yaşadığımız bir durum değil. Siyasal iktidar; kadına ve çocuklara yönelik şiddet, cinayet ve cinsel istismar söz konusu olduğunda bunu hep yapıyor. Akıllara hemen daha yüksek cezalar getirelim geliyor, Bahçeli gibi bazıları “idamı geri getireceğiz” demeye başlıyor.
Gerçekten de cezalar caydırıcı değil mi bu ülkede? Ceza Kanunu cinayete, tecavüze, şiddete karşı korumuyor mu kadınları? Yani bu kadınları öldürenler, türlü çeşit eziyet edenler bu yüzden mi ellerini kollarını sallayarak geziyorlar, bu yüzden mi bu kadar rahatlar, bu yüzden mi kadına yönelik şiddet durmak bir yana dolu dizgin devam ediyor?
TCK’da bir insanı kasten öldürmenin cezası müebbet hapis cezası. Tasarlayarak ya da başka özel saiklerle bu ölümü gerçekleştirmenin karşılığı ise ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası. Bunlar verilebilecek en yüksek cezalar ve yasada zaten mevcut.
KADINLARI ÖLDÜRENLER NEDEN BU CEZALARI ALMIYOR?
Asıl sorun; kadın cinayetlerini ele alalım, erkeklerin tasarlamayı falan geçelim, kasten öldürmeden ceza almıyor olması. Neden almıyorlar? Neden? Çünkü haksız tahrik denen bir müessese var. Tasarıda nedense bundan hiç söz edilmiyor ama erkekler hemen her dosyada haksız tahrikten yararlanıyor. Bu ne demek? Cinayeti ya da şiddet fiilini kadının kendisine hukuka aykırı bir fiil gerçekleştirmesi nedeniyle işlemek durumuna kalıyorlar sürekli.
Yani kadın eve geç gelmişse, kırk yaşından sonra erkeğin istememesine rağmen çalışmaya başlamışsa, kendisine yeni telefon almışsa, telefonuyla çok konuşuyorsa, kendisine yeni bir kazak almışsa, “akşam yemek yapamadım sen bir şeyler yaparsın artık” demişse... Bunlar hep haksız tahrik uygulanması nedenleri.
KADINLAR ALEYHİNE EĞİLİP BÜKÜLEN YARGIDA UYGULANIR MI?
Böyle olunca ne oluyor pek? Erkekler kasten öldürmeden asla ceza almıyor. Bir süre cezaevinde yatıp çıkıyor, hatta bazen hiç ceza almıyor, tutuklanmıyor bile. Mevcut yasaların uygulanmadığı, kadınlar aleyhine eğilip büküldüğü yargı sistemi kocaman bir veri iken yine uygulanmayacağı bilinerek mesela kadınların öldürülmesini suçun nitelikli hali yapmanın hiçbir anlama ifade etmeyeceğini biliyoruz.
Bu nedenle gündemdeki tasarı, “kadın katillerinin ağırlaştırılmış müebbet cezası ile cezalandırılmasına olanak sağlayacak düzenlemeyi getiriyoruz” biçiminde bir algı çalışmasından ibaret hale geliyor.
Tasarıda ısrarlı takibin yasa maddesi olarak düzenlenmesi, iyi hal indirimlerine ilişkin madde değişikliği, kadınların kasten yaralanmasının tutuklama nedenleri arasına alınması (tutuklamada katalog suç düzenlemesi), şiddet mağduru kadınlar için avukat görevlendirilmesi gibi bölümler var.
NEDEN İSTANBUL SÖZLEŞMESİ’NDEN ÇEKİLDİNİZ?
Türk Ceza Kanunu ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin gerekçesi ise bir hayli ilginç. Gerekçede kadın erkek eşitliğinden söz ediyor, bu eşitliğin sağlanabilmesi için kadınlara pozitif ayrımcı davranılması gerektiği ile devam ediyor, kanun teklifinin temel dayanağının bu olduğunu ifade ediyor. Cumhurbaşkanın 2022 yılına dair bu konuya dair büyük planları olduğundan, bu konuyu aşırı önemsediğinden söz edilerek, kadına yönelik şiddetin bir gerçek olduğu, şimdiye kadar 6284 Sayılı Yasa gibi yapılmış olan çok güzel şeylerin şiddeti durdurmaya yaramadığı, yeni düzenlemelere ihtiyaç olduğu ifade ediliyor.
İnsan tabii sormadan edemiyor: Neden İstanbul Sözleşmesinden imza çektiniz o halde? Tasarının gerekçesi kadına yönelik şiddetin çok önemli bir sorun olduğunu kabul ediyor, aile ve pek çok şeyden sorumlu Bakan Derya Yanık düzenlediği toplantıda 6284 Sayılı Kanun’a sahip çıkıp aleyhe konuşanları eleştiriyor, çeşitli Bakanlıklarla konuya dair çalışmalar yapacak protokoller imzalıyor kameraların önünde.
İstanbul Sözleşmesi’nden imza çeken zihniyet, kadınların, çocukların yaşamak durumunda kaldığı cehennem hayatının mimarları. Kadın erkek eşitliğini hayatın her alanında sağlamak üzere kalıcı, kapsamlı adımlar atılmadıkça, şiddeti kadınların yaşamından tamamen çıkarmak için bütünlüklü eşitlik temelli politikalar geliştirilmedikçe daha çok ceza, daha ağır ceza mantığı ile hazırlanmış ceza kanunlarının hiçbir işe yaramayacağını biliyoruz.
Öte yandan yargının bu halinin temel sorumluları, yargı uygulamalarını eleştiriyor ne tuhaf değil mi? İyi hal indirimlerini engelleyebilmek için yasa maddesi yapmaya çalışıyorlar. Ya da Cumhurbaşkanı’nın ağır sözlerle eleştirdiği savcı ve mahkeme hakiminin görev yerleri değiştirildi görmüşsünüzdür basında.
KADIN DÜŞMANI İKLİMDE YETİŞEN HUKUKÇULAR
Yargının kadınlar aleyhine kararlar veriyor olması, kadınlara her aşamada mağdur değil sanık gibi davranıyor oluşu ne yazık ki ilk değil, buradan duymayanlara duyuralım bir kez daha. Hatta ne yazık ki temel bir uygulama neredeyse. Özellikle iktidarınız döneminde bu mesleği yapan hukukçular sayenizde böyleler çünkü. Yarattığınız kadın düşmanı iklimde yetiştiler, böyle eğitim aldılar, kulaklarında, akıllarında sürekli “kadınlarla erkekler eşit değiller, fıtrat, onlar anamız bacımız, acaba ne yaptı da bu dayağı hakketti?” sözleri var çünkü.
Cumhurbaşkanı’nın hiçbir hukuk devletinde olmayacak biçimde yargıya müdahale ettiği, talimat verdiği bu örnek işte bu nedenlerle bir yandan çok fantastik. Memleketteki olağan hakim, savcı profili bu zaten. Yüksek yargı dahi böyle, geçen hafta Yargıtay Ceza Genel Kurulunun kadın cinayetlerinde tasarlamadan ceza verilmesinin önünü tamamen kapatan kararını tartıştık, hatırlayalım hep birlikte. Demem o ki ülkede hakim, savcı kalmaz eğer bu açıdan değerlendirme yapılacaksa.
Hakim, savcıyı azarlamak, görev yerini değiştirmek sorunu çözmeyecek, çözülmesi için köklü adımlar atılması gerekiyor. Bunu aslında bu uygulamaların sahipleri de biliyor. Ama kadına yönelik şiddet bu ülkenin en temel sorunlarından biri ve bu sorunu çözemeyen ve aslında sorunun temel müsebbipleri olanlar bir şeyler yapıyoruz izlenimi yaratmaya çalışıyorlar sadece.
Ülkenin adım adım seçime gittiğini görüyoruz ve bu hamlelerin kadınlardan oy alma hamleleri olduğunun gayet farkındayız.
BUNLAR OLMAZSA OLMAZ!
Ama yok biz cidden çok samimiyiz diyorlarsa, şunları talep etmemiz son derece mantıklı olur:
▪Nafaka düşmanlığını bırakın ve Medeni Kanun değişikliklerin vazgeçtiğinizi açıklayın.
▪6284 Sayılı Yasaya dair olumsuz bir düzenleme yapmayacağınızı ayrıntılarıyla anlatın kadınlara.
▪Yapacağınız yasal düzenlemelerde Baroların, kadın örgütlerinin, sendikaların, meslek örgütlerinin birikimlerini değerlendirin, bu kurumlarla birlikte hazırlıklar yapın.
▪Haksız tahrik indirimleri, kadın aleyhine uygulanan tüm olumsuz yargı pratikleri konusunda kadın erkek eşitliğini temel alan kapsamlı çalışmalar hazırlayın.
▪Toplumsal yaşamın her bir alanını kadın erkek eşitliği temelinde kurmak için plan, projeler oluşturun.
▪Şiddetin ortadan kaldırılması için kadın istihdamından eğitime, sağlıktan sosyal hayata kadar kadınların güçlendirildiği, şiddete uğrama durumunda hızlı ve etkili işleyen kamusal mekanizmanın eksiksiz kurulduğu bir sistem yaratın.
▪Ve İstanbul Sözleşmesinden çekilen hukuksuz imzayı geri alın....
Bunlar olmadığı sürece lafı güzaf söyledikleriniz. Biz kadınlar da ancak uğurlar olsun diyeceğiz size zaten....
Fotoğraf: Ekmek ve Gül
İlgili haberler
AKP’nin ‘şiddet’ atağında bugün: 2022 Yılı Faaliye...
Görünen o ki iktidar, şiddetin kaynağına dokunmadan göstermelik adımlarla kadınların gözünü boyamaya...
AKP’nin şiddete ilişkin Torba Reform Paketi komisy...
Kadına yönelik şiddete dair düzenleme içeren torba yasa teklifini ve görüşüldüğü Kadın Erkek Fırsat...
Ne Var Ne Yok? | 17 Mart 2022
Hatice Kaçmaz kararından Şiddeti Önleme Reform Paketine, yüksekten düşerek ölen kadınlardan Diyarbak...
- EN SON
- ÇOK OKUNAN
- ÖNERİLEN
Editörden
Bültenimize abone olun!
E-posta listesine kayıt oldunuz.