Kadın ve çocukların aleyhine bir adım: Arabuluculuk
Adalet Bakanlığının açıklamasıyla tekrar gündeme gelen ‘boşanmalarda arabulucuk’ düzenlemesinin kadınlar için nasıl sonuçlar doğuracağını Av. Selin Nakıpoğlu anlattı.

Muhalif partilerin ve kadın örgütlerinin tüm karşı çıkışlarına ve tepkilerine rağmen müftülere nikah yetkisini öngören yasa tasarısı Meclis Genel Kurulu’nda kabul edildikten hemen sonra hükümet boşanma sürecinde arabuluculuk uygulamasını hayata geçirmeyi hedeflediklerini açıklamıştı. Adalet Bakanı Abdulhamit Gül’ün boşanmak isteyenlerin “aile arabuluculuğu” kurumuna giderek “uzlaştırmacı veya hakem yoluyla” anlaşması üzerinde çalıştıklarını açıklaması sonrası arabuluculuk uygulamasının nasıl hayata geçirileceği, uzlaşmazlık konularını nasıl çözeceği, bu uygulamadan kadınların nasıl etkileneceği, uygulamanın cinsiyet eşitliğine etkilerinin ne olacağı ve kimlerin arabuluculuk yapabileceği gibi pek çok soru ortaya çıkmıştı. Daha önce Boşanmaların Önlenmesi Komisyonu’nun da önerisi olan ve kadın örgütleri tarafından İstanbul Sözleşmesinde “yasak” olduğu hatırlatılan önerinin kadınlar açısından vahim sonuçları olacağı uyarısında bulunmuştu.

ŞİDDETTE ARABULUCULUK OLMAZ
Bu önerinin kadınlar açısından nasıl sonuçlar doğuracağını ise Evrensel Gazetesi’nden Cem Şimşek’e konuşan Av. Selin Nakıpoğlu sıralıyor. Hali hazırda başka davalarda uygulanan arabuluculuğu ve boşanma davalarında uygulanmasına ilişkin kaygılarını anlatan Nakıpoğlu, bu süreçte kadının baskılanabileceği ve bu yolla pek çok hak kaybına uğrayabileceği uyarısında bulunuyor.

Arabuluculuk uygulamasını dostane yöntemlerle getirilmiş çözüm yollarından biri olarak özetleyen Selin Nakıpoğlu, boşanma sürecine konu edilecek pek çok uzlaşmazlıkta arabuluculuk sürecinin işletilemeyeceğini vurguluyor. Şiddet durumunda, hatta şiddet iddiasını içeren bir çekişmeli boşanma aşamasında arabuluculuk uygulanamayacağını ifade eden Av. Nakıpoğlu, “Şiddet varsa arabuluculuk olmaz, uzlaşma olmaz. Bu İstanbul sözleşmesi ve pek çok yasaya aykırı. Aynı zamanda velayet konusundaki davalarda da arabuluculuk olmaz” diyor.

Avukat Nakıpoğlu, şiddetin konu olmadığı boşanma süreçlerine ilişkin de pek çok sorun yaşanabileceğini, bunların başında kadının baskılanmasının geldiğini vurguluyor. Bu süreçte kadının baskı altına alınarak eşitlik ilkesinin ortadan kalkacağının altını çizen Nakıpoğlu, “Diyelim ki şiddetin olmadığı bir boşanma vakasında kadının baskılanmasının önüne geçilmesine ilişkin bir açıklama var mı?” diye de soruyor.



ARABULUCUYA MI BIRAKACAĞIZ HER ŞEYİ?
Eşit hakların korunması için alınması gereken önlemlere ilişkin açıklama yapılmadığını söyleyen Nakıpoğlu, “Türkiye’de kadınların hak tespitinde ciddi sıkıntı var. Kadınlar hangi haklara sahip, nasıl kullanabilir gibi hususlarda zaten netlik sorunu yaşanıyor. Bu konuda devlet iyi bir bilgilendirme yapıyor diyemeyiz. Bu noktada benim aklıma bu sürecin eşitlik temelinde götürülüp götürülemeyeceği geliyor. Yani daha basit ifadeyle, kadın baskılanırsa ne olacak? Arabulucuya mı bırakacağız her şeyi?” diyor.

PEYDERPEY HAYATIMIZA SOKULAN DÜZENLEMELER...
Hükümetin gündeme getirdiği düzenlemeyle nikah yetkisi verilen müftülüklerin boşanma sürecinde de yetkilendirilebileceğini söyleyen Nakıpoğlu, “Boşanma Komisyonu raporu aslında bunun çok ciddi belirtilerini sundu. Ve raporu görünce şaşırmıştık, ‘Bunlar gerçek olacak mı?’ diye. Peyderpey hayatımıza sokuldu bu düzenlemeler. Topyekûn bir değişikliğe gidemediler ancak ufak ufak bu maddeleri hayatımıza yerleştireceklerine dair intibalar söz konusu” dedi.

HAKLARIMIZI GERİYE GÖTÜRECEK HİÇBİR ADIMI KABUL ETMİYORUZ
Arabuluculuk uygulamasının boşanma davalarında zorunlu hale getirilmesinin kadınlar açısından hak kayıplarına neden olacağı uyarısında bulunan Selin Nakıpoğlu, “Bunları biz yaşayarak öğrenemeyiz. Mevcut haklarımıza halel gelmesine göz yumamayız. Büyük mücadeleyle kazanılan Aralık 2001 Medeni Kanun değişikliğinden geriye gidecek hiçbir adımı kadınlar kabul etmiyor” dedi.

Kadınların ciddi emeklerle, mücadelelerle kazanılmış haklarının arabuluculuk, uzlaştırma gibi adlar altında tırpanlanmasına izin verilemeyeceğini vurgulayan Av. Selin Nakıpoğlu, hükümetin ‘ailenin bekası’ adı altında cinsiyet eşitsizliğini derinleştirmek istediğini ifade etti:
“Bu süreç, toplumsal cinsiyet eşitliğinin korunması gibi görünüp, cinsiyet eşitsizliğinin büyütülmesine yol açabilir. Adalet Bakanı, müftülerin de arabulucu olmasından bahsediyor. Bir müftü kadın-erkek eşitliğine inanıyor mu acaba?”



KADININ DA ÇOCUĞUN DA ALEYHİNE
Hükümetin bu adımlarla ‘çoklu hukuk sistemi’ne doğru gitmeye çalıştığını hatırlatan Nakıpoğlu, “Şunu çok açık şekilde görüyoruz ki; din görevlileri hayatımızın çok önemli noktalarına oturtulmaya çalışılıyor. Müftülere nikah yetkisi veren kanunun Resmi Gazete’de yayımlanması da bunun bir örneği. Bu bir başlangıçsa elbette sonuna ilişkin de düşünülmüş düzenlemeler vardır. İleriki süreçte boşanma sürecine ilişkin de bir takım yasal düzenlemeler getirilecektir. Ve bu düzenlemelerin ne yazık ki kadın ve çocukların aleyhine olacağını düşünüyorum” uyarısında bulundu.


İlgili haberler
GÜNÜN RAKAMI: 2016’da 213 bin boşanma davası açıld...

Ajans Press’in adli istatistiklerden derlediği bilgilere göre Türkiye’de 2016 yılında 213 bin boşanm...

Müftü nikahıyla evlendirecek, arabulucuyla boşanma...

Müftülere resmi nikah yetkisi verilmesinin ardından AKP’nin yeni hamlesi “boşanmaların artık mahkeme...

Boşanmalarda ‘ara bulucu’ dönemi: HADİ, EŞİTMİŞ Gİ...

“İsteseniz de istemeseniz de bu yasa geçecek” diyenler “İsteseniz de istemeseniz de bu evlilik devam...