Çok yorgun hissediyor musunuz kendinizi, dolar kuru, ekonomik kriz, ABD ile rahip kavgası… Belirsizlik, sürekli bir gerginlik, yarının ne olacağına dair kaygılar. Gerçekten dünyanın en hareketli ülkelerinin birinin, en hareketli zamanlarını yaşıyoruz. Ben bazen bu nasıl bir şans diyorum, nasıl bir zaman dilimine düştük ki böyle…
Bazen bir film karesinin içerisindeymiş gibi geliyor mu size de? Son üç dört yılı düşünün, IŞİD katliamlarından darbe girişimine, OHAL ilanından bölgedeki şehirlerin yakılıp yıkılmasına, sokağa çıkma yasaklarına kadar bu ülkenin neredeyse yaşamadığı şey kalmadı. Her seferinde dehşete kapıldık, daha kötüsü olmaz dedik. Şimdi de eşi benzeri olmayacak bir krizin tam içindeyiz, ekonomi uzmanları uzun sürecek ve çok yıkıcı etkileri olacak bir dönemden söz ediyorlar.
Bütün bunlar yaşanırken ben sorumlu olanların hiç sorumluluk üstlenmemesine takıldım bir süredir. Ülkeyi yönetenlerin, bir memleketin başına gelebilecek her şeyin geldiği bir toplamda asla ve asla sorumluluk almayarak, her bir yaşanmışlıkta tam tersi başkalarını suçlaması giderek daha acayip geliyor bana.
Az önce saydıklarım sıradan bir ülkede, olağan bir yaşamda olamayacaklar şeyler iken, hatta tek bir tanesi bile hükümetler devirebilecekken, bu topraklarda sorumsuzluk giderek yayılıyor. Kimse çıkıp hesap vermiyor, evet hesap vermek gibi kavramlar kullanımdan kalktı sanki bir süredir.
Oysa yaşananların sorumluluğu hep bir başkasında olamaz ki, hele de hep aynı siyasal iktidarın yönettiği bir ülkede bu kadarı biraz fazla değil mi? Aklımızla, duygularımızla, hislerimizle biraz fazla oynamak ve daha açığı koca bir ülkeyi salak yerine koymak değil mi toplam yapılan?
İşin doğrusu günlük hayatta da ben böyle insanlara çok takılıyorum bir süredir, özür dilemeyen, yaptığı hiçbir işin sorumluluğuna almayan insanlardan söz ediyorum. Böyle insanlar gerçekten çekilmezlerdir, sürekli pohpohlanmaları gerekir, daimi bir alkış şarttır yaşamaları için. Yaptıkları mutlak surette doğrudur. Korkunç egoları ile ekip çalışması gerektiren işleri dahi tek başına yaptıklarına inandırırlar sizi. Öyledir ki dünya hakikaten onlar sayesinde vardır ve onların dışındaki herkes kocaman bir hiçtir. Sizinle bir ilişki kuruyorlarsa bu onların yüce gönüllüğündendir. Kendinizi her zaman tam olarak böyle hissedersiniz.
Ama işler her zaman yolunda gitmez, bu muhteşem (!) insanlar bile günün birinde hata, yanlış, öyle kötü bir şey yaparlar işte. Onları eleştirmeniz gereken bir aşamaya gelir bazen ilişki, hayat da oraya getirir zaten ister istemez. İşte o zaman gerçekle yüzleşirsiniz, durumu asla kabul etmezler, kendi hatalarını ise asla. Çok öfkelenirler, kendilerine yönelik eleştiriyi büyük bir öfke ile karşılarlar. Ama en kötüsü sizi suçlarlar.
Evet, hiçbir suçunuz olmamasına karşın birden siz suçlu olursunuz, her şey sizin yüzünüzden berbat olmuştur. Aklınıza hayalinize gelmeyecek yaşanmışlıklarla örnekler verilerek sizin suçluluğunuza kanıtlar sunulur üstelik. Bir süre direnip anlamaya çalışsanız da “Aman tanrım haklı, her şeye ben neden oldum, ondan özür dilemeliyim” deme noktasına gelmeniz çok olasıdır.
Durun daha bitmedi, bunun arkasından kendinizi ona haksızlık ettiğiniz için kötü hissettiğiniz bir dönem gelir, eğer o kısır döngüden çıkamazsanız. Sizin “suçlamalarınız” yüzünden o çok kötü olmuştur ve kendinizi yerin dibine batırarak, onu tekrar güçlendirmeye, kırılan onurunu ve bozulan moralini tamir etmeye çalışırsınız.
Bu durum bir süre daha devam ederse, siz iki kuruşluk rezil bir insan, o ise büyük bir haksızlığa uğramış mağrur ama dik durmaya çalışan kahraman olacaktır. İş bu aşamaya gelmiş ise ya çekip gitmenin, ondan uzaklaşmanın yolunu bulmalısınız yaşamak için, eğer yapamazsanız işte o zaman durum son derece kötüdür.
Ben pek çok kadın için anlattıklarımın tanıdık olduğunu düşünüyorum. Patrondan, iş arkadaşına, sevgiliden, eşe, okul arkadaşından, mesai arkadaşına kadar erkeklerden gelir genelde bu tip davranışlar. İktidarla çok ilişkilidir bu durum ve kadın erkek ilişkilerinin iktidardan azade olmadığını düşündüğümüzde çok da anlaşılmaz değildir aslında.
Toplamda kadını değersiz, yetersiz ve hatta bir hiç olarak hissettirebilecek bütün bir tabloda, “Hayır bana bunu yapamazsın” denilmediği sürece istismar sonsuza kadar devam edebilir. Gerçekten sonu olmayan bir karanlıktan söz ediyorum.
Sorumsuzluk kötüdür, sorumluluk almamak daha kötüdür, ama sorumluluğu başkalarına yıkmaya çalışıp, buradan güçlenmeyi adet haline getirmek en kötüsüdür. Böyle erkeklerden uzak duralım, böyle insanları hayatınızdan uzak tutalım ve bizi böyle yönetmeye çalışanlara da “O kadar uzun boylu değil, her şeyin farkındayız” diyelim.
Biraz zor ama yapılabiliyor, ben denedim, size de tavsiye ederim.
İlgili haberler
GÜNÜN BİLGİSİ: Gaslighting nedir?
Partnerinize ne zaman bir sorundan bahis açsanız, kendinizi konuşmanın sonunda özür dilerken mi bulu...
GÜNÜN BİLGİSİ: Duygusal şiddetin 20 işareti
Küçümseme, zorlama, korkularını ya da zaaflarını kullanma, suçlu hissettirme ve maniple etme... Fizi...
‘Ekonomik kriz demek kadınları erkeğe bağımlı kılm...
‘Ekonomik kriz, kadının istihdamda yer bulamaması, kadını eve, erkeğe bağımlı kılarak emeğinin sömür...
- EN SON
- ÇOK OKUNAN
- ÖNERİLEN
Editörden
Bültenimize abone olun!
E-posta listesine kayıt oldunuz.