Fetihtepe’de bu bayram temizlik de tatlı da yapılamadı
‘Bak bayram geldi, bir hafta öncesinde evimizi temizler, tatlımızı yapardık. Şimdi… Banyo yapmaya yer arıyoruz. Sadece barınma hakkımızı değil, bayram hakkımızı da aldılar.’

Yer: Okmeydanı’da bulunan Fetihtepe Mahallesi. Hava sıcak. Mahallede yıkım var, kepçeler, iş makineleri… Taşlar tuğlalar yollara saçılıyor. Beri yanda su tankeri, önünde kuyruk. Ağırlığı kadın ve çocuklardan oluşuyor. Su bekliyorlar. Çünkü Mahallede 8 Haziran’dan bu yana su yok. Sadece su da değil üstelik; elektrik de yok doğal gaz da. Çünkü kesik. Öyle arızadan falan da değil, kentsel dönüşümden. O yüzden bu bayramda evlerde tatlılar pişemedi, bayram temizlikleri de yapılamadı.

Şöyle diyor mahalleden kadınlar: “İnsanlar bayramın sevincini, heyecanını yaşarken biz banyo yapmaya yer arıyoruz. Acaba evimizi başımıza mı yıkacaklar diye düşünüyoruz. Sadece barınma hakkımızı değil, bayram hakkımızı da aldılar bizden…”

‘TAŞI TOPRAĞI ALTIN’ ŞEHİRDE YOKSULA HEP TAŞ DÜŞÜYOR

28 Haziran günü çıkan Resmi Gazete’de Beyoğlu’da 6 mahallenin -Fetihtepe, Kaptanpaşa, Keçecipiri, Piripaşa, Piyalepaşa ve Kulaksız- ‘riskli alan’ ilan edildiği kararı yer aldı. Gerekçe depremdi ama ne tesadüf ki riskli alan ilan edilen mahalleler İstanbul Beyoğlu’da Haliçport yeni adıyla Tersane İstanbul Projesi’nin geri planında kalan mahallelerdi. Çevre Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı ve AKP’li Beyoğlu Belediyesi eliyle Fetihtepe Mahallesi 3550 adada başladı ‘dönüşüm’. Aslında başlayan ‘kentsel dönüşüm’ adı altında bir mülksüzleştirme operasyonuydu. Buna ‘rıza’ göstermeyenlere reva görülen, yaz ortasında susuz-elektriksiz kalmaktı, polis ablukasına alınmaktı.

60 yaşında Zeynep teyze onlardan sadece biri. 43 sene önce Amasya’dan düştüler İstanbul yoluna. Öyle ya, taşı toprağı altındı. Elbet onlara da ekmek çıkardı bu koca şehirde. Okmeydanı’ya geldiler, Fetihtepe’ye. Şimdi oturdukları evin yerinde bir gecekondu yaptılar önce. Üç çocukları oldu, onları binbir emekle büyütürken eşi ve beş kardeşi birlikte yeni bir ev yaptı o gecekondunum yerine. Hepsi ellerinde ne var ne yoksa döktü, üstüne yıllarca borç. “Sırtımızla taşıdık kumunu, tuğlasını. Her şeyimizi kendimiz yaptık” diyor. Susuyor uzun uzun sonra. Ve devam ediyor: ”2 senedir dayandılar kapınıza, ‘kentsel dönüşüm’ diye. Ne olduğu belli değil, ne yapıyorlar belli değil. Evimizde, elektriğimiz, suyumuz yok. Bizi kendi evimizde mağdur ettiler.”

‘SIKINTIYA DAYANAMADI EŞİM, KALP KRİZİ GEÇİRDİ, KAYBETTİK’

Devam ediyor Zeynep teyze: “62 yaşındaydı eşim, gelene gidene ‘imza atmayın, kendi gücümüzle yaptık, emeğimizi niye verelim’ dedi. Dedi, dedi de gitti, dayanamadı.”

“Dayanamadı”... Sormaya çekiniyorum sonrasını, duruyoruz öylece. Sonra bitiriyor sözünü: “Dayanamadı kızım, çok psikolojisi bozuldu bu süreçte, çok üzüldü. Kalp krizi geçirdi. İki ay oldu, kaybettik. Onca yıl çalıştı, didindi. Öyle biraz rahat edeceği dedik. Olmadı.”

‘GELECEKLER BİZDEN DAHA MI İNSAN?’

Soruları da var Zeynep teyzenin, berrak: “Deprem falan yalan, rant için, birileri için bizi evimizden atıyorlar. Madem deprem için verdikleri 2 bin liralık kira yardımıyla kim depreme dayanıklı ev bulacakmış, nerede öyle evler? Alsınlar o parayı bakalım buluyorlar mı yer? Deprem bahane kızım, kime verecekler buraları, bizim yerimize kim gelecek, yani onlar bizden daha mı insan, biz insan değil miyiz kızım? Bu vicdansızlık değil de nedir?”

‘BANYO YAPMAYA YER ARIYORUZ’
Sevil Savaşçı 46 yaşında. 13 yıl önce gelin geldi Fetihtepe’ye. 4 çocukları oldu şimdi korumak için mücadele ettikleri evde. Zeynep teyzenin sorusunu duymuş gibi, yanıtlıyor: “Bunların gözünde biz insan değiliz. Bak bayram geldi, bir hafta öncesinde evimizi temizler, tatlımızı yapardık. Şimdi… İnsanlar bayramın sevincini, heyecanını yaşarken biz banyo yapmaya yer arıyoruz. Acaba gelip bize daha ne yapacaklar, evimizi başımıza mı yıkacaklar diye düşünüyoruz. Bu ülkede sevinebildiğimiz birkaç şey varken onları da aldılar elimizden. Sadece barınma hakkımızı değil, bayram hakkımızı aldılar bizden… Bu kadınlara, bu insanlara bu yapılmaz. Bu kadar açgözlü olunmaz yani. Yetkililerde biraz merhamet olsa bunlar olmazdı.”
‘VAATLERİNİZİ NEDEN SÖZLEŞMEYE YAZMIYORSUNUZ?’
“Biz onlardan bir şey istemiyoruz, sözleşme istiyoruz, hakkımız olan şeyi yani” diyor altını çize çize: “Ben direk Beyoğlu Belediye Başkanı Haydar Ali Yıldız ile görüşenlerden biriyim, beni çok net hatırlar. Önünde boş bir kağıt, vaatlerini anlattı, ‘Size trilyonluk evler vereceğiz, oturacağınız evler şöyle güzel, yeşil alanlar böyle güzel olacak’. Ben de boş bir kağıt aldım, o anlatırken çizdim, sözü bitti, kağıdı gösterdim, ‘Haydar Ali Bey bakın, anlattığınız projede yeşil alan evime denk geldi, ben şimdi nereye gideceğim?’ diye sordum, ‘Siz çok uyanıksınız’ dedi bana. Madem her şey güzel olacak, evlerimiz şahane, madem bunları yapacaksınız, söz veriyorsunuz, neden sözleşmeye yazmıyorsunuz?”
ADALETSİZLİK OLDUKÇA KİMSE ‘BAŞIMA GELMEZ’ DEMESİN
Şöyle sürdürüyor sözlerini Sevil Savaşçı: “Bu ülkede adalet yok. Biraz sesinizi çıkarırsanız, hele ki birilerinin damarına basarsanız biliyorsunuz canınızın yanacağını… Adam diyor ki ‘Yıkın, vurun, yürütme kararlarını boş verin. Hak sonra gelir’. İşte biz de bunu yaşıyoruz. Şimdi insanlar televizyonda seyrederken ‘Kim bilir ne yapmışlardır’ diye düşünüyorlar ya. Bir şey yapmadık, evimize, emeğimize sahip çıkıyoruz. Ve bu adaletsizlik oldukça bir gün herkesin başına gelebilir.”
DİRENİŞ YAN YANA GETİRDİ…
“Şu an o kadar kötü durumdayız ki…” Sözü yarım kalıyor. Gözlerini siliyor, “aslında” diyor, “Hiç ağlamıyordum, ağlamamaya çalışıyordum ama doldum da taştım… Hiçbir şeyimiz yok. Eşim de ben de hem öksüz hem yetimiz, bir ablam var.
Ona gidip yemek yapıyoruz, duş alıyoruz. Yaz günü, kendi evimizde bunları reva gördüler bize. Zalimin zulmü varsa mazlumun da ahı vardır. İnşallah yaşattıklarını yaşarlar. Biz ne yaşadıysak bin katını yaşasınlar. Aynı şekilde Tozkoparan’da, Beykoz’da yaptıklarının da bin katını…”
Bu arada bütün bu sürecin mahalleye de bir katkısı var, onunla noktalıyor sözlerini Sevil Savaşçı: “Mahallede farklı kesimler görüşmüyordu birbiri ile ya da az görüşüyordu. Ben de çalıştığım için çok iletişim kuramıyordum komşularımla. Bu belediyeye de teşekkür ederim, çok güzel kaynaştık sayelerinde, çok güzel dostluklarımız, sohbetlerimiz oluyor, akşamları eğlencelerimiz, sinemalarımız oluyor.”

‘RAZI DEĞİLİM, ALLAH DA RAZI OLMASIN’

Fadime Göz ise 62 yaşında. Baba evi olan gecekonduya sahip çıkıyor o da: “Burası İstanbul’un göbeği, çok değerli bir yer, biz bunun bilincindeyiz. Burayı yoksulların elinden bağırta bağırta almaya çalışıyorlar. Zihniyet bu. Milletin elektriğini, suyunu kesemezler. Hiç kimse bu hakkı kendinde bulamaz. Ne Cumhurbaşkanımız yapar böyle bir şeyi ne de belediyeler. İstanbul’un ortasında insanları susuz bıraktılar. Oldubittiye getiriyorlar, insanları bıktırmak için. Razı değilim, Allah da razı olmasın. Şimdi de hiçbir şey düşünemiyorum ve toplumla birlikte hareket edeceğim. Kararımız ortak, onlar ne derse onu söyleyeceğim.”

Fotoğraflar: Evrensel

İlgili haberler
Fetihtepe Mahallesi’nde yaşayan kadınlar: Evimize,...

Kentsel dönüşüm projesi nedeniyle zorla tahliye edilmek istenen ve günlerdir direnen Fetihtepe Mahal...

Zorla evlerinden çıkarılmaya çalışılan Fetihtepeli...

'Kentsel dönüşüm' adı altında zorla evlerinden çıkarılmak istenen Fetihtepe Mahallesinden kadınlar k...

Esentepe Mahallesi kadınları kentsel dönüşüme karş...

Mahallelerinde kentsel dönüşüm başlayan kadınlar anlatıyor: Kentsel dönüşüme karşı şimdi en önde, ma...