Sonunda bu da oldu! İstanbul Anadolu Adliyesinde devam etmekte olan bir duruşma, mahkeme hakimi tarafından kesildi. Hakim kadın avukata “Biraz öne çıkar mısınız” dedi. Avukatın kıyafetine baktı ve “Bu kadar kısa bir etekle duruşmaya gelmek uygun mu” dedi. Salonda bulunan duruşma sırası bekleyen avukatların fikrini sordu, duruşmanın diğer tarafı olan avukatın fikrini öğrenmek istedi. Avukatların tepki göstermesi üzerine, yazı işleri müdürünü çağırdı, avukatın fotoğrafını çekmesini istedi. “Avukatlık meslek etiğine uygun değil bu kıyafet, İstanbul Barosuna göndereceğim” dedi.
Bu yaşananları ülkede gazete okuyan, sosyal medya kullanan çoğu insan okumuştur diye düşünüyorum. Sanırım bir avukatın başına ilk kez böyle bir şey geliyor. Duruşma sırasında bir kadın avukatın kıyafeti, ama esas olarak kadının kendisi yargılanıyor.
Hiç alelade bir durum değil bu. “Biraz fazla büyütülmedi mi bu mesele” denilebilecek bir şey asla değil. Bir kadının mesleğini icra etmesine engel olacak, sadece kadın olduğu için uğradığı ağır bir şiddet ve esasen tacizden söz ediyoruz çünkü.
Yaşadığımız bu zaman dilimine denk gelmesi ise hiç tesadüf değil. “Kadınların yaşadığı şiddet giderek artıyor, bunun tek sorumlusu AKP iktidarının uyguladığı ısrarlı politikalardır” dediğimiz şeyi hayatın daha geniş bir kesimine yayılarak yaşamaya devam ediyoruz. Bir kadının kıyafetine hiç yetkisi ve hakkı olmadığı halde bir hakimin karışabilmesi elbette bu politikalardan bağımsız değil.
Erkeklik ısrarla güçlendirildikçe, kadınlar iş güç sahibi olması gereken değil de evde olması gerekenler olarak tarif edildikçe bu saldırılar doğal olarak dört bir yandan geliyor ve gelmeye de devam edecek. İşin özeti şu; her bir erkek üstümüze başımıza karışma hakkını görüyor, bunu büyük bir rahatlıkla yapıyor üstelik, çok olağan, çok sıradan, günlük hayatın parçası gibi adeta.
Bu olağanlık esas ürkütücü olan. Duruşmayı kesip bu sözleri ve eylemleri sarf eden hakim sonra duruşmaya devam ediyor mesela. Arkasından sıradaki duruşmasına geçiyor. Her şey normal çünkü, “Bir kadının kıyafetine karışıp ben acayip bir iş mi yaptım” diye bile düşünmüyor. Sonra gelen tepkiler, duruşma salonuna yığılan avukatlar ve Baro Başkanının tepkisini şaşkınlıkla izliyor muhtemelen. Doğru ya o ne yapmıştı ki bu kadar abartılacak.
İşte karşımızdaki bu olağan şiddet, olağan saldırganlık toplumun her kesimine sirayet ettirilmiş ayrımcılığın sonucu. Kadınların eşit olmadığı fikrini yerleştire yerleştire ilerlemek isteyen siyasal iktidar bunu başarabildiği oranda sonuç alıyor. Bir aşamadan sonra özel bir şey yapmasına bile gerek kalmıyor belki. Her şey kendiliğinden oluveriyor.
Ama kendiliğinden oluveren başka bir şey daha var. Herhalde memleketin en hızlı örgütlenen protestolarını kadınlar başarmışlardır. Sabah saatlerinde duruşma tutanağının sosyal medyaya düşmesi ile birlikte kadınların tepkileri anında gelişti. Hemen o anda duruşma salonunda hakime yaptığının hesabını soran avukatlarla birlikte her yerde açıklamalar, sosyal medyadan yayılan tepkiler çığ gibi büyüdü. Bir kamu görevlisi ile ilgili en hızlı görevden alma süreci gerçekleşti diyebiliriz akabinde. Öğlen saatlerinde HSK hakim hakkında soruşturma başlatıldığını ve hakiminin görevinden alındığını açıkladı. Adalet Bakanı olayın kabul edilemez olduğunu duyurdu hızlıca.
Akşam saatlerinde ise HSK Başkanvekilinin açıklaması düştü internet portallarına. Hakimlik makamının peygamber postu olduğunun belirtildiği açıklama, hakimin davranışının bu mevkiye uymadığından bahsediyordu. Hakimler ve savcılar ile ilgili karar vermeye en yetkili yerdeki bir kişi dini atıflarla açıklama yaparak belki de kadınların tepkileri üzerine “görevden almadık, şer’i değerlendirmeler yapıyoruz biz” demek istedi.
Ancak biz Türkiye’de yaşıyoruz, bu topraklarda bir kamu görevlisinin görevden alınması, istifa etmesi falan olacak işler değildir. Hele de bu kadar hızlı yapılması. O yüzden HSK ne derse desin tepkiler üzerine bu kararı almıştır. Ancak açıklamadaki şer’i dayanaklar tehlikenin bir tek hakimle sınırlı olmadığını göstermesi açısından son derece isabetlidir. Bu da biz kadınlara mücadelenin devam etmesi gerektiğini hatırlatmaktadır, o yüzden gayet faydalıdır bir yandan da.
Olağan şiddete geri dönersek….Bu tıpkı şeye benziyor. Evden çıkmak üzeresinizdir, sevgiliniz, kocanız, erkek kardeşiniz ya da babanız oturduğu koltuktan kafasını kaldırıp size bakar, “Bu kıyafetle mi çıkacaksın dışarı” deyip elindeki gazeteye döner hemen. Birkaç saniyelik bir bakış ve edilen birkaç sözcüktür ama size söylemesi gerekeni söylemiştir.
Şimdi bu durumun her an, her dakika, her yerde olabilir versiyonunu yaşıyoruz hep birlikte. Ya gidip o bakış ve sözler üzerine kıyafetimizi değiştireceğiz ve sürekli uygun mu acaba üstüm başım, saçım, makyajım diye yaşayacağız ya da “Karışamazsınız kardeşim bize” diyeceğiz.
Avukat arkadaşımıza yapılan üzerinden bunu dedik, hatta bundan sonra da demeye devam edeceğiz mesajını verdik. Kadınlarla ısrarla uğraşan siyasal iktidar bir şekilde kadınların ısrarlı ve inatçı mücadelesine çarpıyor, bunun farkında o yüzden böyle sistematik ve derinden uğraşıyor zaten. Neyse inatçıyız biz orada sorun yok, bunun bir kez daha farkına vardılar, iyi olan da o.
İlgili haberler
Kadınlar ‘Kıyafetime karışma’ diyor
Kadınlar her yerde kıyafetleri gerekçe gösterilerek şiddete uğruyor. Buna karşı “kıyafetime karışma”...
GÜNÜN AYRIMCILIĞI: TRT Genel Müdüründen skandal ge...
TRT Genel Müdürü 2014’te Avustralya adına Eurovision’da yarışan ve birinci olan Conchita Wurst için...
Avukatın etek boyunu kısa bulan hakim HSK tarafınd...
Hakim Mehmet Yoylu, duruşmada bulunan avukatın eteğine kısa diyerek ‘etiğe’ aykırı buldu. Fotoğrafın...
- EN SON
- ÇOK OKUNAN
- ÖNERİLEN
Editörden
Bültenimize abone olun!
E-posta listesine kayıt oldunuz.