‘Peki gerçek hayatta çocuk istismarı davalarında neler yaşanıyor?’
Toplumumuzda çok yaygın olduğu üzere; istismar iddiası ile karşılaştığımızda , ‘O öyle biri değildir, asla bunu yapmaz’ şeklindeki peşin hükümlerle olası sanıkları koruyor olacağımızı fark etmeliyiz.

Zümrüt Apartmanı öykü kitabında geçen ve toplumu infiale sürükleyen çok küçük yaşta çocuğun cinsel istismarı vakalarının yargı kısmında pek çok kez bulunmuş bir avukat olarak belirtmek isterim ki, öyküyü okumadım, yalnız basına ve hepimize yansıyan 1 sayfayı okudum ve büyük çoğunluk gibi okurken midem bulandı, berbat hissettim. Öyküdeki bebek çok minik ve istismar sonucu hayatını kaybediyor. TCK 103’te karşılığını bulan bu ağır suçun cezası müebbet hapistir. Sanık için ömür boyu hapisten çıkamaz diyebiliriz.

TEŞEBBÜS AŞAMASINDA KALSA NE OLURDU?

Ancak bir de bu suçun teşebbüs aşamasında kalmış halini düşünelim. Ya da basit halini suçun. O zaman ceza ne kadar olacak ? Öncelikle ispatı çok güç bir dosya türü olduğu için sanığın beraat etmesi dahi mümkün.

Üzülerek pek çok dosyada yalnız çocuğun ya da annesinin beyanı olduğundan hakimlerin ceza vermekten kaçındığına sıkça rastlıyoruz.

Cezalar da ağır olduğu için, teşebbüs aşamasındaki ya da suçun basit halinin gerçekleştiği dosyalarda hakimlerde “Kimse zarar görmemiş, yapmamış da olabilir” yaklaşımıyla beraat verme yönünde olabiliyor. Bu da sanıkların aynı suçu tekrar rahatlıkla işlemesinin önünü açmaktadır.

Oysa bu dosyalarda somut kanıtlar edinmeniz zaten çok güçtür. Bu suçu işleyen kişinin kimsenin olmadığı, izole, topluma açık olmayan alanlarda bu suçu işleyeceği dolayısıyla olaya bizzat şahit olan kişinin bulunamayacağı açıktır. Somut kayıt, tanık vb. kanıt aranması çoğu vakanın takipsizlikle sonuçlanmasına sebep olacaktır.

Yine teşebbüs aşamasındaki bir dosyada ceza verildiğini varsaydığımızda da sanık kişinin kısa süren tutukluluk, kısa süren hapis cezası alması hali söz konusu olup, aslında ömür boyu izlenmesi gereken bu sanıklar ile ilgili hiçbir tedbir ve denetimin olmadığını görüyoruz.

HEPİMİZ KENDİMİZE DÖNÜP BAKMALIYIZ

Bu suçların failleri sanıldığının aksine ipsiz sapsız tipler olmaktan öte son derece düzgün görünen, aile yaşamları olan hatta toplumda “saygın” kabul edilen kişilerden de olabilmektedir. İşte bu noktada hepimizin kendimize dönüp bakmamız gerekir.

Toplumumuzda çok yaygın olduğu üzere; böyle bir vaka iddiası ile karşılaştığımızda , “O öyle biri değildir, asla bunu yapmaz” şeklindeki peşin hükümlerle olası sanıkları koruyor olabileceğimizi fark etmeliyiz.

Bu yaklaşım maalesef yargı mensuplarında da var. En son takip ettiğimiz bir vakada 3 yaşındaki kız çocuğunun babası tarafından cinsel organının öpülmesi suretiyle gerçekleşen istismar vakasında bir başka mahkeme başkanının sanığın avukatını tanıyor olması sebebiyle “A o avukatın yeğeni miymiş, Allah Allah o mu yapmış!” şeklindeki tavrına bizzat şahit olduk. Yani “O avukatı tanırım, o referanssa ben inanmam” yaklaşımı hiç tanımadığı bir olası sanığı koruma tavrı maalesef rastladığımız bir gerçek.

Kişinin gündelik yaşamında çok düzgün biri gibi davranması, hatta belki öyle olması özel cinsel hayatında ne tarz fantezi ya da yaklaşım ya da sapkınlıklara sahip olabileceği noktasında bizlere asla fikir veremez. Bu yüzden şimdi hepimizden isteğim, böyle bir vaka duyduğumuzda, fakat vakanın sanık tarafını tanıyor olduğumuzda nasıl bir tepki verdiğimizi düşünmemiz. Bu vakaların teşebbüs aşamasında kalmış hallerindeki sanık profillerinin yeri geldiğinde çevresi tarafından güçlendiriliyor olabileceğini fark etmemiz.

CİDDİ TERAPİ SÜRECİ GEREKEN ÇOCUKLAR HİÇBİR YARDIM ALMIYOR

Bir de mağduru konuşmalıyız elbette. Cinsel istismar mağduru çocukların yetişkinliklerinde istismarcı olma ihtimallerinin kuvvetli olduğu yönünde iddialar bulunmaktadır. Bu ihtimal ya da çocuğun kendi ruhsal gelişimi bakımından mağdurların rehabilitasyonu da toplumun geleceği için en az faillerin cezalandırılması kadar önemlidir. Mağdurun tüm yasal süreç ve sonrasında desteklenmesi ve örselenmemesi birincil amaç olmalı iken uygulamada maalesef çocuklara rağmen bir yargılama görüyoruz. Ve üzülerek ciddi bir psikolojik destek ve izlemede bulunulmadığını da görüyoruz. Çok ciddi terapi sürecine tabi tutulması gereken çocukların hiçbir yardım almadığı dosyalara rastlayabiliyoruz.

Yani Zümrüt Apartmanı öyküsündeki sanık eylemini gerçekleştireceği sırada birinin gelmesi sebebiyle eylemini başlangıç aşamasında sonlandırsa, kaçsa ve yine de uzaktan gören annenin tanıklığı ile yargılansa idi mevcut yargı sistemimizde şüpheden sanık yararlanıp “Belki bir şey yapmayacaktı” denilerek topluma tekrar salınabilecektir çok yüksek bir ihtimalle. Yahut sanık yakınları “O asla böyle bir şey yapmaz” diyerek tüm kalpleriyle sanığı savunacaklardı muhtemelen.

Gördüğümüz ya da gerçekleşmiş olan korkunç gerçeklerin yanı sıra bir de gerçekleşmek üzereyken yarıda kesilmiş teşebbüs aşamasındaki yahut suçun basit halinin bulunduğu dosyalardaki ciddi ihmaller ve cezasızlık yanı sıra denetimsizliklerin yarattığı korkunç ihmali gözleriniz önüne sermek istedim.

İlgili haberler
AKP’li belediye başkanı çocuk istismarının üzerini...

İstismara uğrayan 13 yaşındaki çocuğun babası, Kiraz Belediye Başkanı Saliha Özçınar’ın kendisini ar...

İstismar zanlısı ‘mesajlaşıyorduk’ dedi, baba ‘Kız...

Kiraz’da yaşanan istismar olayında 27 yaşındaki zanlı B.K. 13 yaşındaki kız çocuğuyla mesajlaştığını...

Çocuğa cinsel istismarı ‘öykü’ diye anlattı!

Abdullah Şevki, Kurgu Kültür Merkezi Yayınları etiketiyle yayınlanan Zümrüt Apartmanı kitabında, çoc...