Eğitim emekçisi kadınlar kriz korkusu içinde çare arıyor
Kriz yok denilse de zamlar, işsizlik, yoksulluk her bir yanımızı sarmış durumda... Kadın öğretmenlerin hali de farklı değil. Eğitimci Gönül Kural anlatıyor...

Eğitim emekçisi kadınlar arasında gelecek kaygısı ciddi anlamda hissediliyor. Bir yandan hayat pahalılığı, diğer yandan eğitimde yaşanan karmaşa arasında kalan kadın eğitimciler bireysel çözümlerle sorunların üstesinden gelmeye çalışıyor ama nereye kadar?

Eylül ayının gelmesiyle beraber eğitim emekçilerinin okul mesaisi de başladı. Seçimlerin etkisini tatil biraz dağıtmış olsa bile Türkiye’nin gündemi çok hızlı değişiyor. İçerisinde bulunduğumuz günlerde eğitim emekçilerinin gündemini meşgul eden konular ise yeni zamlar, dövizdeki dalgalanmalar ve eğitim karmaşası oldu.

Eğitim emekçileri arasında gelecek kaygısı ciddi anlamda hissedilirken, yurtdışına gitme ihtimalini dahi gündemine almış durumdalar. Özellikle eşi uluslararası geçerliliği olan işlerde çalışan kadın eğitim emekçileri arasında yurt dışına gitme ya da en azından çocuğunu gönderme eğilimleri tartışılıyor. Eşi iyi bir firmada mühendis olan arkadaşım geçtiğimiz günlerde şunları söyledi: “Almanya’dan haber bekliyoruz. Davetiye gelirse gideceğiz. Eşimin işi hazır. Ben de Almanca kursuna gidiyorum. Eşimin işyerinde sürekli yurt dışına gidenler var. Sürekli arkadaşlarının veda yemeklerine gidiyoruz”. Yine başka bir kadın arkadaşımız da 1-2 yıl içinde Yeni Zelanda’ya gitmeyi düşündüklerini, eşinin işi baktığını söyledi.


‘ZAMLAR KAPIDA’ DEYİP STOK YAPANLAR
Kağıda gelen zam da bu sıralar çok fazla gündeminde eğitim emekçilerinin. Bir anda fotokopi kağıdının fiyatının fırlamasıyla okulumuzda okul idaresi velilerden topladığı kağıt toplarından fazla isteyen öğretmenlere topu 15 liradan satıyor. Öğretmenler alabildikleri kadar fazla kağıt topu almayı düşünüyor. Çünkü korku daha büyük zamların kapıda olması. İki kadın arkadaşın konuşmasına kulak misafiri oldum geçenlerde. “Görümcem toptancıda çalışıyor. Temizlik malzemelerine yüzde elli zam gelecekmiş. Bugün alışveriş yapıp stok yapacağım” diyerek anlattı biri diğerine.

HAYAT PAHALILIĞI BİREYSEL ÇÖZÜMLERE ZORLUYOR
Gelecek kaygısı ve hayat pahalılığı insanları bireysel çözümler üretmeye zorluyor. Türkiye’nin gelecek günlerde ekonomik açıdan daha da kötü olacağı konuşuluyor. İşyerinde emekçilerin parçalı yapısı, işten atılma korkusu bazı sorunların açık açık öğretmenler odasında tartışılmasını önlüyor. Bu konuşmalar daha çok güvenilir arkadaşlarla paylaşılıyor. Okulların açılmasına birkaç gün kala ortaokulda sadece 5. sınıfların birkaç ders kitabı dışında kitap yoktu. Öğretmen arkadaşım Nurcan zamların ilk yoksulu vurduğuna dikkat çekerek kendi yaşadıkları üzerinden durumu şöyle anlattı: “Öğretmenler odası olarak her ay 3 öğrenciye burs veriyorduk kendi aramızda 25 lira toplayıp. Bu yıl iptal etmek zorunda kaldık çünkü gönüllü sadece 4 kişi çıktı”. Sümbül ise fiyatların inanılmaz arttığını söyleyerek “Yiyecekten kısamayacağımıza göre artık dışarı çıkamayacağız” dedi. Bilge de markette domates fiyatlarının 4 ile 9 lira arasında değiştiğini söyleyerek, “Mevsiminde bu fiyatta ise kışın ne olur? 5 liradan aşağı meyve yok zaten” sözleriyle anlattı durumu.


ÇOCUĞUN BAKIM, EĞİTİM BÜTÇESİ DUDAK UÇUKLATIYOR
Öğretmen arkadaşlarımdan Betül de iğneden ipliğe gelen zamların insanları kendi içlerine kapanmaya ittiğine dikkat çekti. Bir şeyi alırken kırk defa düşündüğünü belirten Betül’ün ise anlattıkları şöyle: “Rüzgar esse, güneş açsa meyve sebze fiyatlarına bir haller oluyor, kağıttaki artış malumunuz. Market alışverişi tam bir gerilim filmi gibi, aldığın ürünün ne kadar sağlıklı olduğuna mı kafa yorasın kasaya gittiğinde ne kadar kazık yiyeceğine mi? Zaten sürekli kazık yediğine dair bir hissiyat esnafa düşmanca duygular beslemene sebep oluyor. Çocuk sahibi olmak lüks bir zevke sahip olmak gibi bir şey. Bakımı, eğitimi için ayrılan bütçeler dudak uçuklatıyor. Eskiden bir kadın eve çocuk bakımı ve işler için çalışan desteğe çağırabilirken şimdi ücretsiz izin almayı tercih edebiliyor çünkü daha ekonomik. Giyime, kuşama para ayırmak, şu anda tozlu raflara kaldırılmış tatlı heyecanlar, kendimize sunduğumuz küçük ödüllerdi.

Eskilerimizi “seve seve” giyinmek ise içe kapanmamızın bir tezahürü. Kitap almak, sinemaya gitmek ise çok iyi hesaplamalar sonrası meyledebileceğin nadir girişimler haline geldi. Yani evdeki hesap çarşıya uymadı değil, evdeki hesapla çarşıya çıkma diyebiliriz artık”.


‘BORÇLARI DÜŞÜNMEKTEN İŞE KONSANTRE OLAMIYORUZ’
Kadınlar borçları düşünmekten işlerine konsantre olamadıklarını da vurguluyorlar konuşmalarında. Öğle yemeğini önceden dışardan söyleyen kadınlar artık evden yemek getirmeye başladı. “Hadi bizim sabit bir gelirimiz var yetmese de asgari ücretle aile geçindirenler ne yapacak? Öğrenci-veli profilimiz de o yönde. Aç çocuklara nasıl eğitim vereceğiz” sözleri dolaşıyor kadın öğretmenler arasında. Karın tokluğuna çalışır oldu öğretmenler. Peki ya sosyal kişiliğimizi nasıl besleyeceğiz? Her alışveriş sonrası fiş ile poşetteki yiyecekler arasında kıyaslama yapar hale geldik.


İlgili haberler
Eğitimde yıkım işte böyle yapıldı!

Eğitimdeki değişiklikler ne bilgisizliğin ne de plansızlığın ürünüdür. Tam tersine başkanlık sistemi...

Eğitim de okullar da dökülüyor

Eğitim öğretim yılında ders zili, niteliksiz eğitim, sınav sistemi, öğretmen açığı, kalabalık sınıfl...

EĞİTİMİN DURUMU: Kaynaklar özel okul ve imam hatib...

Eğitim Sen, 2018-2019 eğitimin durumunu ortaya koyduğu bir rapor hazırladı. Rapor, özellikle 4+4+4 u...