Hedef gösterilen uluslararası sözleşmelerde sıra şimdi de Çocukların Cinsel Suistimal ve Cinsel İstismara karşı Korunmasına İlişkin Avrupa Konseyi Sözleşmesi yani Lanzarote Sözleşmesi’nde. Türkiye Aile Meclisi ve Dünya Çocuk Hakları Derneği yayınladığı ortak açıklama ile Lanzarote Sözleşmesi’nin “çocukları fuhuşa, pedofiliye, kaosa, sapıklığa sürüklediğini” söyleyerek hedef gösterdi.
İstanbul Sözleşmesi’nden Türkiye’nin çekilmesi tartışmaları sürerken Kadına Karşı Her Türlü Ayrımcılığın Yok Edilmesi Sözleşmesi olan CEDAW da Lanzarote Sözleşmesi de kadınların, çocukların haklarına karşı çıkan cemaat ve tarikatların listesinde yer alıyordu. Türkiye’nin İstanbul Sözleşmesi’nden çekildiğini ilan etmesinin hemen ardından Türkiye Aile Meclisi, yandaş gazeteler, tarikat ve cemaatler “Yetmez, devamını istiyoruz” diyerek taleplerini sıralamıştı.
LANZAROTE SÖZLEŞMESİ NEDİR?
Çocukların Cinsel Sömürü ve İstismara Karşı Korunması için Avrupa Konseyi Sözleşmesi yani Lanzarote Sözleşmesi, 2011 yılında Türkiye’de yürürlüğe girdi. Bu sözleşme, çocuklara karşı cinsel suçların önlenmesi, faillerin kovuşturulması ve çocuk mağdurların korunmasını öngörüyor; çocuk pornografisi ve fuhuşun yasaklanması için her türlü tedbirin ele alınmasını talep ediyor; önleyici ve koruyucu bir ceza hukuku alanı oluşturuyor. Çocukların şiddetten ve istismardan uzak yaşayabilmesi için etkin uygulanması önemli bir sözleşme olan Lanzarote Sözleşmesi, ilk kez cinsel istismar suçunu tanımlayan ve cinsel istismarı suç sayan ilk uluslararası sözleşme. Böylece taraf devletlere çocukların korunması yükümlülüğü uluslararası alanda da verilmiş oldu.
‘ÇOCUĞU KORUYAN BU SÖZLEŞME ÇOK KIYMETLİ’
Lanzarote Sözleşmesi üzerine çalışmalar yürüten Prof. Dr. Gülten Sönmez, sözleşmenin hedef alınmasını Ekmek ve Gül'e değerlendirdi. Lanzarote Sözleşmesi’nin, Türkiye’nin Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın imzasıyla çekildiği İstanbul Sözleşmesi kadar kıymetli olduğunu vurgulayan Sönmez, sözleşmenin istismarın önlenmesi ve çocukların kendi bedenlerini koruması anlamında faydalı olduğunu ifade etti. Sözleşmenin üç ayaklı olduğunu vurgulayan Sönmez, bunların parlamento, yerel yönetimler ve aile olduğunu ifade etti. Sözleşmenin çocuklara dair yasal eksikliklerin giderilmesi için parlamentoya, sözleşmenin yaygınlaştırılması ve sözleşmeye uygun çalışmalar yürütülmesi için yerel yönetimlere sorumluluk yüklediğini ifade eden Sönmez, “Üçüncü ayak da ailelerdir” ifadelerini kullandı.
Çocuk istismarı için af çalışması yürüten grupların Lanzarote Sözleşmesi’ni gerçek olmayan bilgilerle gündem ettiğini söyleyen Sönmez, “Bizler buna müsaade etmeyeceğiz. Bu konu EŞİK grubunda da yaygın şekilde tartışılıyor” dedi. Lanzarote Sözleşmesi’nin kaldırılarak erken yaşta evliliklerin önünün açılmak istendiğini vurgulayan Sönmez, Ensar Vakfında yaşanan istismarın ardından dönemin Aile Bakanı Sema Ramazanoğlu’nun “Bir kereden bir şey olmaz” dediğini; ardından göreve gelen bakanın ise “idam cezasını” gündemleştirdiğini hatırlattı. İdam cezasının çözüm olmadığının altını çizen Sönmez, tarikatlardaki karanlık ilişkilere dikkat çekerek “Pek çok aile, bu ilişkiler nedeniyle istismarı karakola bile bildiremiyor. Bu nedenle sözleşme çok kıymetlidir. Çocuğu ve aileyi, korur onlara destek verir” ifadelerini kullandı.
GEÇMİŞTEN BUGÜNE ÇOCUK İSTİSMARININ ÖNÜ AÇILDI
Çocukları cinsel istismara karşı koruma sorumluluğunu devletlere yükleyen böylesi bir sözleşme çarpıtılarak neden hedefe konuyor? Bugün ayrım gözetmeden çocukları koruma sorumluluğunu Türkiye devletine yükleyen bu sözleşmenin bugün hedefe konmasının önünü açan pek çok yasal değişiklik geçtiğimiz yıllar içerisinde gerçekleşti. Neydi bunlar?
-2016’da kurulan Boşanmaların Önlenmesi Komisyonu ve açıkladığı raporun ardından Aile Meclisi, Nafaka Mağduru Erkekler gibi kadın haklarına saldırıyı kendisine esas alan platformların, cemaat ve tarikatların yayımladığı talepler listesi iktidar tarafından uygulamaya kondu. İstanbul Sözleşmesi’nden çıkılması da bu taleplerden biriydi.
-Boşanmaların Önlenmesi Komisyonu, hazırladığı raporla, çocuk istismarcısının tecavüz ettiği çocukla 5 yıl boyunca “sorunsuz” ve “başarılı” bir evlilik sürdürmesi halinde denetimli serbestlikten yararlanmasını öneriyordu.
-2016’da Anayasa Mahkemesi, çocuklara yönelik cinsel istismar suçunu düzenleyen TCK’nin 103. maddesindeki “15 yaşını tamamlamamış her çocuğa karşı gerçekleştirilen her türlü cinsel davranışın cinsel istismar sayılacağına” ilişkin hükmü iptal etti. Bu iptale kadar, TCK’nin çocuk istismarını düzenleyen 103. maddesine göre, “15 yaşını tamamlamamış her çocuğa karşı gerçekleştirilen her türlü cinsel davranış”, cinsel istismar sayılıyordu.
-Müftülüklere resmi nikah kıyma yetkisi veren düzenleme tüm toplumsal tepkilere rağmen Aralık 2017’de Mecliste onaylanarak yürürlüğe girdi.
-2020 yılında, bu zamana kadar atılan bu adımlarla fiilen meşru hale getirilen çocuk yaşta evlilik ve çocuk istismarına af, 2. Yargı Paketi’nde yeniden gündeme getirildi. Koronavirüs salgını nedeniyle yapılan infaz düzenlemesi sırasında, çocuk istismarına evlilikle af tasarıya eklenmek istendi, kamuoyunun büyük tepkileri sonucu geri çekildi.
-2021’de Kadına Yönelik Şiddetin Tüm Yönleriyle Araştırılarak Alınması Gereken Tedbirlerin Belirlenmesi Amacıyla Kurulan Meclis Araştırması Komisyonu’na Türkiye İnsan Hakları ve Eşitlik Kurumu (TİHEK) Başkanı Süleyman Arslan 15 yaşındaki çocukların nikahının “insan hakkı" olduğunu savundu.
-2021’de AKP’nin meclise getirdiği 4. Yargı Paketi’nde yer alan, tecavüz ve çocukların cinsel istismarı suçlarında tutuklama için somut delil aranması kriteri getiren madde TBMM Genel Kurulunda kabul edildi. Somut delil şartının altı kalın bir biçimde çizilerek, bu suçlarda tutuklama neredeyse imkansız hale getirildi.
Bugün de çocuk istismarından engellenmesinden çocukların korunmasına maddeler içeren bu sözleşme, yıllar içerisinde “ailelerin bölünmemesi”, “ailnin korunması” denerek gündeme getirilen ve çocuğun cinsel istismarının önünü açan düzenleme önerileriyle tehlikeye atıldı.
CİNSİYET EŞİTLİĞİNE, KADINLARIN HAKLARINA TÜMDEN KARŞI
Dünya Çocuk Hakları Derneği, sadece kadınların ve çocukları şiddete, istismara karşı koruyan uluslararası sözleşmelere, nafaka hakkına, cinsiyet eşitliğine saldıran açıklamaları ile var olan bir dernek. Türkiye Aile Meclisi ve Dünya Çocuk Hakları Derneğini daha önce hangi vukuat ve açıklamaları ile tanıyoruz?
-İstanbul Sözleşmesi’nden Türkiye’nin çekilmesini istemişlerdi.
-Medeni Kanun’u açıkça hedef göstermişlerdi.
-CEDAW’dan çıkılmasını istediler.
-Karma eğitim sistminin kaldırılmasını istediler.
-Nafaka hakkını çarpıtarak kadının nafakasını kadının ailesinin ya da devletin karşılaması gerektiğini söylemişlerdi
-6284 nolu Kanun’un kaldırılmasını istediler
-Kadınların şiddete karşı aldığı uzaklaştırma, önleyici tedbir kararlarının verilmemesini istediler.
- Kadınların “cinsel çağrışımlar yapacak şekilde giyinmesinin” yasaklanmasını istediler.
-Şiddette, boşanmalarda arabuluculuk gelmesini talep ettiler.
-“LGBTİ olmanın” yasaklanmasını ve LGBTİ platformları, topluluklarının kapatılmasını istediler
-“Evlilik yaşına gelip” evlenmeyenlere vergi uygulaması getirilmesini istediler
-“Aile reisliği kanunu” çıkarılmasını istediler
Fotoğraf: Şehlem Kaçar/csgorselarsiv.org
İlgili haberler
Ülkenin dört bir yanından çocuk istismarına tepki
Çocuk istismarına karşı tepkiler devam ediyor. Ülkenin dört bir yanında sokağa çıkan kadınlar çocuk...
Çocuk istismarının önüne nasıl geçilir?
Çocuk istismarının ve ihmalinin önüne geçmek için, aileye topluma devletin üzerine hangi görevler dü...
Danıştayda savunma yapan avukatlar: Tüm toplumun h...
Danıştay duruşmalarında savunma yapan kadın avukatlar, sözleşmeden çekilme yetkisinin ‘tek adam keyf...
- EN SON
- ÇOK OKUNAN
- ÖNERİLEN
Editörden
Bültenimize abone olun!
E-posta listesine kayıt oldunuz.