Gençlik ve Spor Bayramı vesilesiyle TÜİK “İstatistiklerle Gençlik, 2023” bültenini yayınladı. Öne çıkan sonuçlar ise 15-24 yaş arası genç kadınların, mutluluk oranının yüzde 55,4, aldıkları eğitimden memnuniyet oranının yüzde 69,2, işten elde ettikleri kazançtan memnuniyet oranının yüzde 46,1, evli genç kadın oranının yüzde 12,7 olduğunu ifade ediyor. Tablo günlük güneşlik gibi görünüyor olabilir ancak işçi ve öğrenci genç kadınlar verilerin altındaki gerçekleri ortaya çıkacak şekilde yaşadıklarını anlatıyor.
BASKIDAN EVLİLİK Mİ KURTARACAK
Merhaba, ben Naz. 20 yaşındayım. Tuzla’da bir tekstil fabrikasında çalışıyorum. Genç kadın işçilerin çalışma ve yaşam koşullarından bahsedeceğim.
Benim çalıştığım fabrikada 200 kişi çalışıyor. Yüzde 80’imiz kadınlardan oluşuyor. İş yerinde uğradığımız mobbing, bizlere yapılan baskılar ve birçok benzeri zor koşullar altında sabah 5’ten akşam 9’a kadar ayakta çalışmak zorunda kalıyoruz.
Çalıştığımız fabrikada baskı altında çalışıyoruz. Çalışmamızın karşılığında aldığımız ücretler ne kadar değersiz ise, patronların bizim üzerimizden kazandıkları da bir o kadar onlar için kıymetli.
Evli olan işçiler zorunlu mesainin ötesinde, kendileri için mesai üzerine mesai koymak zorundalar. Bu şartlar altında çalışırken tek gaye 2-3 kuruş daha fazla kazanabilmek oluyor. Bugün hepimiz biliyoruz ki asgari ücret çok düşük ve zorlu çalışma koşulları ve zorunlu mesailer ile biz işçiler her geçen gün daha fazla yıpranıyoruz. Uzun çalışma saatleri içerisinde kimi işçi arkadaşlarım, sadece kısacık molalarda görüntülü arayarak çocuklarını görebiliyorlar. Kimisi sabah işe gitmek için evden çıkmadan, çocuklarını her gün yatakta öperek büyüdüklerini görebiliyorlar. Hafta içi, hafta sonu fark etmeksizin mesai yaparak hayata tutunmanın yollarını arıyorlar.
Genç kadın işçiler ise gelecek hayallerini evlilik ile çiziyorlar. Evli işçilerin yaşadıklarını görmelerine rağmen evde baba baskısı, fabrikada patron baskısından kurtulmak için kurtuluş olarak evliliği olarak görüyorlar. Evlendiklerinde her şeyin biteceğini, her şeyin daha güzel olacağını düşünüyorlar.
Ama aslında biz genç işçi kadınların bugün en temel sorunları çalışma şartlarımız, ücretlerimizin yetersizliği, hayatın bizim önümüze çıkardığı zorluklar ve kadın olduğumuz için yaşadığımız baskılar. Biz tüm bu sorunlar karşısında örgütlü mücadeleden uzak bir yaşam sürdürüyoruz.
Genç kadın işçilerin de burada verdiği mücadele bize yaşatılanlara karşı değil. Baskılar bugün genç kadınları farklı hayallere itiyor. Ancak örgütlü bir yaşam ile güvenceli bir hayat mücadelesine kavuşabileceğimizi bilmemiz gerekiyor.
AĞZIMIZI AÇIP ‘ZAM’ DİYEMİYORUZ
Düşük ücretler karşısında önümüzde Temmuz ayı var. Zam ayı deriz, peki neden tartışılmıyor? Çünkü patronun öyle bir baskısı var ki zammın yapılıp yapılmayacağına dair düşüncemizi bile dile getiremiyoruz. Kredilerimiz nasıl kapanır, çocuklarına işçiler kırtasiye malzemelerinden beslenme çantasına kadar ihtiyaçlarını nasıl alır? Hepsi koca bir soru işareti.
Kesin olan bir şey var ki bizler mücadelemizi devam ettirmedikçe geçen her günümüz daha kötü olacaktır. Her bir işçi arkadaşımızı kazanmak için emek vermeden de mücadele edemeyiz. Bizler örgütlü olursak yarınlarımıza güneş yaşayacaktır. Kurtuluş evlilikle değil, mücadele olacaktır.
Tekstil işçisi Naz // Tuzla-İstanbul
LİSELİ KADINLAR OKULDA DA GÜVENDE HİSSETMİYOR
Zehranaz KADAYIFCI- Nehir AKDAĞ // Ankara
Ekonomik sıkıntılar, boş zamanlarını bırakalım sosyalleşmeyi karnını doyurabilmek için ek işlerde sosyal güvence olmadan çalışarak geçirmek, henüz okurken işsiz kalma korkusu ve gelecek kaygısıyla boğuşan biz gençlere bayram pek yok ne yazık ki. Ama yaşadığımız tek sorun ekonomik sorunlar değil.
Liseye giden arkadaşlarımızla yaptığımız sohbetlerde arkadaşlarımız ÇEDES kapsamında yapılan projelerin, müfredata eklenen “peygamberlerin hayatı” gibi derslerin öğrencileri laik ve bilimsel eğitimden uzaklaştırdığını söylüyorlar. Eğitimin bu şekilde düzenlenmesinin düşünüp sorgulayamayan bir neslin yetişmesine yol açtığını dile getiriyorlar.
Liseli genç bir kadınla yaptığımız sohbette genç kadın arkadaşımız sokakta ve evde bulamadığı güveni, eğitim gördüğü okulda da bulamadığını dile getiriyor. Bugün dünden daha niteliksiz bir eğitim gördüklerini, dinci gerici müfredatlar ve projeler arttıkça nitelikli, laik, bilimsel bir eğitimden bahsedemeyeceklerini söylüyor. Aynı zamanda liselerdeki eğitimin dahi iktidarın propaganda aracına dönüştüğünden ve okulun; özgür, gençlerin kendi taleplerini dile getirebilecekleri bir ortam olmaktan çok uzak olduğundan bahsediyor.
EĞİTİMDE DE İŞTE DE EŞİTSİZLİK BOL
1. sınıf boyunca okulumdan çok uzakta olan bir yurtta kalmam gerekti. Bu da benim okuldan ve arkadaşlarımdan uzak kalmama sebep oldu. Günümün büyük bir kısmı yolda geçiyordu. Geç saatlerde yolda olmamak için okuldan erken ayrıldığım çok fazla zaman oldu. Eğer erkek olsaydım sanırım daha rahat geçebilirdi bu süreç. Türkiye’de var olan sorunlardan dolayı her ne kadar başkentte bulunuyor olsam da güvensizliği her zaman hissetim. Bundan dolayı çözüm olarak erken saatlerde yurda dönüş yapıyordum. Neyse ki şu an okula çok daha yakın bir yurda geçiş yaptım.
Makina mühendisliği öğrencileri yoğun olarak erkeklerden oluşuyor. Bu durum okulda olduğu kadar iş hayatında da devam ediyor. İş hayatında başarılı olmak için maalesef erkeklerden çok daha çalışmak zorunda kalıyoruz ve nedense aynı işi yapan iki kişi arasında ilk tercih, her zaman erkekten yana oluyor. Erkek egemen bir dünyada kadın olarak erkeklerle çalışmak yerine haksızlığa uğramak, beni geren ve üzen bir konu.
Çözüm olarak kısa vadede kadınların ses çıkarmasıyla ve devlet tarafından önlemler alınabilir. Uzun vadede ise eğitim ile çözüm bulunabileceğini düşünüyorum. Türkiye’de bir kadın olarak yaşamak çok zor, bununla beraber iş dünyasında bir kadın olarak yaşamak çok daha zor. Giydiğiniz eteğin boyu bile bir suçun sebebi sayılabiliyor, bir bakışınız yüzünden saldırıya uğrayabiliyorsunuz. Ama sessiz kalmayıp haksızlıklara karşı durursak kimse bu şekilde davranmaya cesaret edemez.
Beyza YILMAZ // ODTÜ Makina Mühendisliği 1. sınıf öğrencisi
Fotoğraf: DHA
İlgili haberler
Bize gençliğimizi unutturdular
1 Mayıs, işçilerin, emekçilerin, sürekli çalışıp aldığı ücretle sadece evin kirasını yetiştirebilenl...
8 Mart’a giderken genç kadınlar anlatıyor: ‘Hayatı...
8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü'ne giderken genç kadınlar okurken veya mezun olduktan sonra yaşadı...
Genç işçi kadınların rutini hayatta kalma mücadele...
8 Mart öncesi İstanbul’da buluştuğumuz 14 ila 18 yaşlarındaki çocuk/genç kadın işçilerin rutini çalı...
- EN SON
- ÇOK OKUNAN
- ÖNERİLEN
Editörden
Bültenimize abone olun!
E-posta listesine kayıt oldunuz.