Biz ‘adamsız’ yaşayamaz mıyız?
Kadınlar için verilen her hakkın ‘gereksizliği, fazlalığı’ bir biçimde ifade ediliyor ve kadınlara ‘adamsız’ bir yaşam da çok görülüyor... Ama artık yeter!

“Kadınlar tek adam düzenine geçit vermeyecek” şiarı ile devam ettiriyoruz seçim çalışmalarını. Biz kadınlar “tek adam, tek parti” düzeninin ne anlam taşıdığını, yıllardır kazanımlarımızın elimizden alınması tartışmalarıyla ve pratiğiyle yaşıyoruz. Bir yanda bu düzenin kadınları mahkum ettiği somut yaşam koşulları, bir yandan da bu düzenin daha kalıcı olması, sorunsuz inşası için kadınların konumlandırılması gereken çizgi... AKP iktidarı bu bakış açısı ile üretiyor kadına dair politikalarını, aynı zamanda iktidarını bu politika üzerinden güçlendirmeye çalışıyor. Boşa değil her geçen gün kazanımlarımızı elimizden alma çabası.

Sonuçta 16 yıllık iktidarı boyunca kadına evde kocanın karısı, çocukların anası, anne babanın kızı-gelini rolü biçen AKP hükümeti bu görev ve rolün benimsenmesi zorunluluğunu ve bunun dışında yaşanan bir yaşamın makbul olmadığı algısını toplumun her kesimine benimsetmeye çalışıyor. Bu benimsetme-kanıksatma durumu çevremizde kadınlar adına zırvalayan erkekleri de çoğaltıyor. AKP’nin politikalarının zihinde oluşturdukları birçok vesile ile sözcüklere dökülüyor, dile geliyor. Kadınlar için verilen her hakkın “gereksizliği, fazlalığı” bir biçimde ifade ediliyor ve kadınlara “adamsız” bir yaşam da çok görülüyor.

Seçimler vesilesi ile yapılan bir sokak röportajında AKP’ye oy vereceğini söyleyen bir emekli, AKP iktidarından memnuniyetini dile getiriyor ve “ama öyle kadınlara parayı vermesin onlar da emeklilerle evlensin, hani kocası ölen kadınlar var ya, ona para vermesin, emeklilerin üstüne koysun, onlarda bir emekliyle evlensin” sözlerini sarfediyor, sonunda da “yanlış mı oldu, bence çok doğru oldu” şeklinde röportajı tamamlıyor.


Bu adam AKP iktidarından yerine getirmesini istediği bir talebini dile getirirken, bizler AKP iktidarının da tam da bu emekli adamın dediğini yapmak istediğini biliyoruz. Çünkü her vesile ile kadınların nafaka hakkına, emeklilik hakkına, kendi başına ayakta durma gücüne tahammül edemediğini görüyoruz. Çalışan kadınların yarısının emekli dahi olamadığı, her 10 kadından 3’ün kayıt dışı çalıştığı ülkemizde kadınların kendilerinin emekli maaşını almasının ne kadar güç olduğu gerçeğinin kadınları nasıl güçsüzleştirdiğini biliyoruz. Kadının sosyal güvencesinin büyük oranda kocası-babası üzerinden kurulduğu, kadının bu duruma mahkum edildiği ülkemizde “dul ve yetim aylığının kadına çok görülmesi” çelişkisi de ortada duruyor.

Yukarıdaki sözleri sarf eden emekli adam, kadının dul aylığının kesilmesini ve emeklilerin aylığı üzerine eklenmesini, böylece kadının yeniden onlarla evlilik yapmak zorunda kalacağı hayalleri kuradursun, AKP çoktan kadınların emekliliğine de, aylıklarına da gözünü dikti, aylıkları tırpanlamak için kolları çoktan sıvadı ve işe girişti bile. Fakat kadınların haklarını yer yer kendi lütfu gibi sunan AKP’nin bu propagandasının da karşılık bulduğunu görüyoruz. Bir mahallede seçim bildirisi dağıtırken bildiriyi “Ben Ak Partiliyim, başka da partiye oy vermem, kocası ölen kaynanam AKP’nin verdiği maaşla geçinip gidiyor, kimseye muhtaç değil, biz de asgari ücret alsak da gül gibi yaşıyoruz” diyerek reddeden kadın, kaynanasının aldığı maaşı kadınların yıllardır kullandığı bir hak olarak değil, AKP’nin bağladığı bir maaş olarak biliyor. Ve bunun için şükrediyor. Bu hakkı bir lütuf olarak gören kadının AKP’nin bu maaşı tırpanlama girişimi karşısında nasıl bir tutum takınacağını da zamanla göreceğiz.

AKP, politikalarının zeminini yer yer “bir kısım adamın” talebi üzerine oturtmaya çalışıyor. Nafakanın belli bir süreye bağlanması ve çocukla şahsi ilişki kurulması konusundaki tutumunu ortaya koyarken, bunu “mağdur babalar” üzerinden tartışmaya açması gibi... AKP bu adamların isteklerini görev edinip hayata geçirmeye çalışıyor. Kadınların taleplerine gözleri kör kulakları sağır olanlar, kadınların yeniden evlenmeden yaşamasının normal olmadığı algısını hergün yeniden yeniden örgütlüyorlar.

Emekli adamın kadınlara ödenen dul maaşının kesilmesi ve emeklilerin maaşına eklenmesi, dul kadınların da emekli adamlarla evlendirilmesi teklif ve talebi öyle kendini bilmezlikten söylenmiş bir laf değil. Doğruyu söylediğinden emin bir şekilde konuşan bu adam bu konuşmayı yapma cesaretini AKP’den alıyor. Nasıl ki daha önce Rize Belediye Başkanı AKP’li Halil Bakırcı “İkinci eşler Doğu’dan alınsın, Kürt Sorununu hasımlıkla değil, hısımlıkla çözelim” diyerek cinsiyetçiliğin ve ırkçılığın dibine vuran sözler sarf edebilme cesaretini bulduysa...

Bu adamlar, ikinci eş olma, emeklilerle evlenme zorunda bırakılma, kadınları nafaka ve çocuklarının velayet hakkından mahrum bırakma gibi çok ciddi konuları tartışmaya aşarken “yalnız” değiller. Biliyoruz ki şu geçirdiğimizz 16 yılda böylesi sözler hep bir vesileyle karşımıza bir “yasal düzenleme” olarak çıkarıldı. 15 yaşında kızlarla evlenmeyi cezasız bırakmanın adına “istismarı/mağduriyeti önleme” dediler, nafaka hakkını sınırlandırmaya “eşitlik” dediler, dul ve yetim maaşlarını adım adım tırpanlamaya “adalet” dediler... Dediler de dediler...

Bu yaklaşım biz kadınları çevremizdeki adamlara mahkum etme çabasından başka bir şey değil. Bu yüzden ne evlerimizde tek adamlara, ne de ülke yönetiminde tek adama-tek partiye mahkum olmamak için 24 Haziran’da tercih yapacağız. Tek adam düzenine geçit vermeyeceğiz. Gerçek eşitlik mücadelemizin de bu düzene karşı mücadeleden geçtiğinin bilincinde olarak yol yürüyeceğiz.



İlgili haberler
Mağdur yasasından maraz doğmadan....

Yasa yapmak yetmez, ‘çok yasa çıkarmış olmakla’ övünmek yetmez! Biz kadınlar göstermelik yasaların k...

Buzdolabı

O dolabın metal soğukluğu için değil, cıvıl cıvıl sofralarda hep birlikte huzurla oturulan sofralar...

Al sana bütçe kaynağı...

En çok kadınlara ilişkin vaatler için soruluyor soru: Kaynağı nereden bulacaksınız? En son AKP Kadın...