Sakarya’nın Hendek ilçesinde havai fişek fabrikasında yaşanan patlamadan sonra bir kez daha gündeme geldi işçi sağlığı ve iş güvenliği meselesi ve maalesef iş güvenliği uzmanlarının çalışma koşulları. Kamuoyunun bildiği üzere Hendek’teki patlamadan sonra tutuklu yargılananlar arasında iş güvenliği uzmanı; meslektaşımız Aslı B. ‘de vardı. Biz de Denizli’de iki kadın iş güvenliği uzmanı olarak yaşadıklarımızı sizinle paylaşmak istedik. Ne dertliymişiz; dertlerimizi paylaşırken yazıya başlayana kadar akşamı ettik…
Neresinden başlasak bilemiyoruz… Gece telefon çaldığında hissettiğimiz korkulardan mı? İş kazası mı oldu, yangın mı çıktı korkusu… Tabi biz kadın uzmanlar için hissettiklerimiz yalnız bu korkular değil. Gelen aramanın ya da mesajın taciz amaçlı olduğunu da pek çok kez deneyimlemiş olmanın verdiği his var içimizde.
Dışardan hizmet vererek büyük küçük pek çok firmanın kapısını aşındırıyoruz gün içerisinde. Kendimiz olamıyoruz çalışırken. Makyaj yapamıyoruz örneğin. Ya da etek giydiğimizdeki bakışları görmenizi asla istemeyiz. İş güvenliği uzmanı olunca bir erkeklik atfediliyor mesleğe. Güler yüzlü olduğun için taciz edilebilirmişsin ya da laubali olduğun düşüncesi de beyinlere kazınmış bir kere. Bu örneklerin çok daha fazlası vardır emin olun ama eksiği yok.
Tabi ki ülkemizdeki işçi salığı ve iş güvenliği kavramının sadece cinsiyet üzerinden değil tüm İSG profesyonelleri açısından pek çok sorunu ve açmazını yaşıyoruz.
BU SORUMLULUK NE KADAR BİZDE?
Hendek’teki patlamadan yola çıkalım. Patlamanın ardından meslektaşımız Aslı’nın ifadesinde önlem aldıramadığını, uyarılarının dikkate alınmadığını okuduk. Orada çalışan işçilerin ‘biz patlayacağımızı biliyorduk. Bir şeyler yapın diye uyardık’ feryatlarını duymayanınız var mı? Fabrikanın patlama sicili de hayli kabarık. Biz sayısını net hatırlayamadık ama en az dört beş kez patlamışlığı vardır…
Bunca kazadan sonra işveren ya da oranın tekrar çalışması için onay veren denetleme mekanizması hiç mi ders almamış? Cevap veriyoruz hiç ders almamış. İşverenin ifadesini de hepimiz okuduk. Sorumluluğu doğrudan iş güvenliği uzmanına atan, ‘önlem aldıramadıysa neden çalışmaya devam etmiş’ diye soran işverenlerle tanışın. İşverenler diyoruz çünkü biliyoruz ki böylesi bir durumu hangimiz yaşasak aynı ifade önümüze koyulacak.
Biz uzmanlar acil durumlarda, iş kazası anında hava yastığı gibiyiz. İş kazasından sonra bir işverenin uzmanla ilk konuşması da bu durumu özetliyor aslında. ‘Bu sorumluluğun yüzde kaçı sizde? Biz bu durumlar için size para ödüyoruz; tabi ki sorumluluk almalısınız.’ Peki uzman tedbirler konusunda ‘ben öneride bulundum siz yaptınız mı? ‘ diye sorgulayabiliyor mu örneğin.
Önlem almak yerine, kaza anında sorumluluk paylaşacağı için uzman çalıştıran işverenler varken, uzmanı tutuklu yargılayan adalet sistemi varken uzmanlar sahada asıl görevlerini nasıl yapabilir? Asıl görevleri diyoruz çünkü yönetmelikte rehberlik başlığı altında açıklanan görevleri haricinde birçok iş yapmak zorunda kalıyor uzman. Yangın tüpü siparişi vermek, kalite yönetim sistemleri denetimlerinden firmaları geçirmek, araba kullanmak, tahsilat yapmak, pazarlama yapmak… O uzman yapmasa yapacak başka bir uzman bulmak çok da zor değil. Çünkü maaşımızı o işverenlerden biz kendimiz alıyoruz...
Maaşını hizmet verdiği firmanın işvereninden alan uzman iş kaygısı, aş kaygısı varken özgür, bağımsız çalışma koşullarını hayal bile edemiyor.
Tüm bunlara rağmen işimizi yapmaya çalışırken pandemide çalışma bakanımız sahadaki uzmanları sefere çıkardı.
BİZİM İÇİN KİM SEFERBER OLACAK?
Firmalardan kendi maaşımızı bile kendimiz isterken pandemide çalışma bakanımız sahadaki uzmanları sefere çıkardı. ‘Seferberlik ilan ediyoruz; çarklar durmayacak uzmanlar firmalara güvenli çalışılması için bilgi verecek’ dedi. O halde soruyoruz bizim çalışma koşullarımız ve sağlığımız için kim seferber olacak? Pandemi boyunca gün içerisinde onlarca firmaya girip çıkarken bizlere doğal bağışıklık reva görüldü. Kamuda hamile çalışanlar için izin düzenlemesi yapılırken özel sektörde çalışan İSG profesyonelleri seferberliğe dahil edilip hamilelikleri görmezden gelindi. Zaten sürekli tedirginlik yaşayan profesyoneller bu kez de hem kendi hem bebekleri için korku yaşadı.
İŞVERENLER İÇİN BİR HAVA YASTIĞI…
Değinilmesi gereken başka bir konu daha var. Hava yastığı görevini en çok işverenler için görüyoruz. ‘Şu işçiyi tazminatsız nasıl işten atabilirim? ‘ sorusunu bile duyuyoruz. Bu tabi ki sadece vicdanla açıklanabilecek bir şey değil ama mesleğin vicdani boyutunu gelin siz düşünün. İşverenler bu kadar acımasızken işçilerin hakkı olan ‘çalışmaktan kaçınma hakkı’nı verdiğimiz eğitimlerde hangimiz tam anlamıyla anlatabiliyoruz?
Biraz gerçekçi olmak gerekmez mi? Biz uzmanların elinde sihirli değnek yok bir hareketle tüm noksanlıkları ortadan kaldıralım. Bir iş yerinde sistemsel, teknik bir sürü faktör girer işin içine… Robot da değiliz ki her şeyi bilelim. Uzman bir konu ile ilgili risk gördüğü noktada rehberliğini yaptıktan sonra en doğru, en güvenli sistemi geliştirmek ve uygulatmak işverenin, bu riski denetlemekte devletin görevidir.
İşçi sağlığı ve güvenliğinin öncelikli amacı çalışanlara sağlıklı ve güvenli bir çalışma ortamı sağlamakken, öncelikle iş güvenliği uzmanlarının güvenceli bir çalışma ortamı olmalı ki rehberlik görevini hakkıyla yerine getirebilsin. Ancak hala güvenceli çalışma koşullarımız olmadığı için bu yazıyı bile isimsiz yazıyoruz. Artık işverenin hava yastığı olduğumuz günlerden kurtulmak dileğiyle….
İlgili haberler
Hendek Açık Cezaevinde pamdemi iddası üzerine
En büyük psikolojik destek kadın ve çocuklardan oluşan bu açık cezaevinde bir an önce tahliyenin sağ...
Hendek Kadın Açık Cezaevinde koronavirüs iddiası:...
Hendek Kadın Açık Ceza İnfaz Kurumundan Ekmek ve Gül’e ulaşan bir kadın hükümlü cezaevinde bir anne-...
Krizde işçi sağlığı iş güvenliği: Canımız birliğim...
Kadın işçilere koruma ayakkabıları verilmiyor. Makinelerdeki sensörler devre dışı bırakılıyor. Yemek...
- EN SON
- ÇOK OKUNAN
- ÖNERİLEN
Editörden
Bültenimize abone olun!
E-posta listesine kayıt oldunuz.