Bakan Soylu’nun ‘ayıbı’, kadınların 25 Kasım’ı
‘Konuşmak için yormayın kendinizi, 18 yıllık iktidarınızın sonuçları sizin yerinize konuşuyor. 25 Kasım’da esas biz kadınlar konuşuyoruz, örgütlü olduğumuzda başardıklarımızı da görüyoruz.’

25 Kasım 2020… Kadına yönelik şiddetle uluslararası mücadele ve dayanışma günü… Kadın deyince şiddet, yoksulluk, eşitsizlik, cinayetlerden başka bir şey akla gelmiyor nicedir. Her yaştan, coğrafyadan, eğitim ve iş ya da işsizlik durumundan kadınlar için bu ülkede böyle yaşıyoruz biz.  

Sokaklarda arkamızdan gelen ayak sesleri ile irkiliyoruz. Hava karardı ise dolmuşta, otobüste tek başına kalmak en büyük korkularımızdan biri. İşten çıkıp eve gelebilmek her gün bir mücadele. Ya evden biri ile konuşur gibi yapıyoruz ya bir yakınımızı cidden arıyoruz ya da evden biri gelip karşılıyor bizi sağ salim eve girelim diye.

Erkenden evlendirmek istiyorlar bizi. Daha hiç gözümüz açılmadan… Eğitim, hayaller, geleceğe ilişkin umutlar falan ülkeyi yönetenlerin umurunda değil. Kadınların eğitim görme oranını yükseltmek, kız çocuklarının örgün eğitimi tamamlamasını önemsemek, daha sonra üniversite, meslek, akademi, sanat, bilimde eşit bir biçimde yer almasını sağlamak bizim görevimiz diyen bir devlet yok!

Küçücük bir dünya veriyorlar bize, bununla yetinmemizi, başka hiçbir şey talep etmememizi istiyorlar sonra. Yoksulluğa, şiddete, eğitimsizliğe, üç kuruşa ekmek kavgasına, mutsuzluğa, umutsuzluğa mahkum etmek istiyorlar bizi…

Eşitlik yok onların kitabında. Sadece ve sadece kadın olduğunuz için eşit değilsiniz diyorlar bağıra çağıra. İtaat edin rahat edin diye buyuruyorlar. Hiçbir şeye sesinizi çıkarmayın. Düşük ücretlerle çalışmaya, işsizliğe, bütün bir hayatı evdeki erkeğe bağlı yaşamaya mahkumsunuz, sizin kaderiniz bu diyorlar.

On sekiz yıllık AKP iktidarının özeti, kadın düşmanlığında sınır tanımamaktır. Eşitliğin olmadığı, muhafazakar politikalarla varlığımızın daraltıldığı, nefes almakta zorlandığımız bir ülke yarattılar. 25 Kasımlarda, 8 Martlarda konuşmayı sever ama yönetenler. Israrla ve inatla uyguladıkları eşitsiz, ayrımcı, düşmanlaştırıcı, aşağılayıcı politikalar her gün kız kardeşlerimizin canını alırken ve ülkede yaşayan her bir kadın istisnasız şiddetin her türlü biçiminin hedefi haline getirilmişken üstelik.

Biz kendilerini bütün bir yaz İstanbul Sözleşmesinden nasıl kurtuluruz diye mesai harcayan bir iktidar olarak hatırlıyoruz. Her fırsat bulduklarında çocuk yaşta evlilikleri olağanlaştırmaya çalıştıklarını biliyoruz. Kadınları şiddetten korumayan kararlara imza atan, yasaları uygulamayan polislere şaşıran bakanlarını unutmuyoruz.

Kadına yönelik şiddetin bugün bu denli artmasının, vahşileşmesinin en önemli nedenlerinden biri nedeni AKP politikalarıdır. Kadınları bu ülkenin eşit haklara sahip yurttaşları olarak kabul etmeyen, kadına eş, anne, bacı, kardeş dışında tek başına bir birey muamelesi yapmayan, giyim kuşamından, yaptığı işe, konuşmasından, sokakta yürümesine, evlenmesinden, evlenmemesine, boşanmasına her şeyine ama her şeyine müdahale eden politikalardır kadınların yaşadığı cehennemin ateşini harlayan.

Süleyman Soylu’nun erkeklere “kendinize gelin” çağrısı bu politikalardan bağımsız değildir. Erkekleri azarlayıp, “yapmayın böyle” demekle, şiddeti “ayıp” kategorisine sokup bir suç olmaktan çıkarmakla şiddetin azalmayacağını kendileri de biliyorlar zaten. Kaldı ki her gün kadınların öldürüldüğü, şiddet rakamlarının her gün arttığı bir ülkede İçişleri Bakanının söyleyeceği söz bu mudur yani?

“Erkekleri bir iki fırçalarız, bir 25 Kasım’da yaptık, sonra çözüm olmaz şiddet azalmazsa bir de 8 Mart’ta azarlarız, hatta bağırırız belki” diyorlar sevgili kadınlar. Hepimizle gözümüzün içine bakarak dalga geçiyorlar. Üstelik aynı konuşmada kadın örgütlerinin verdiği rakamların doğru olmadığı, şiddetin azaldığı yönünde bir açıklama da var. Sadece dalga geçmeyip yalan da söylüyorlar!

İstanbul Sözleşmesinden kurtulmanın yollarını arıyorsunuz siz. Boşanmaları yasaklayıp, kadınları ömrü billah şiddete ve sonunda ölüme mahkum bırakmak istiyorsunuz. Şiddetten önleyecek etkili yasal düzenlemeler yapmak yerine 6284 Sayılı Yasa ile uğraşıyorsunuz. Sığınmaevi, danışma merkezi, kreş, açmak, istihdam olanakları yaratmak, kadınları şiddetten tamamen koruyacak kamusal mekanizmalar kurmak hiç ama hiç gündeminizde yok.

Şiddet bu nedenle hayatımızda beyler! Şiddeti yaratan politika ve uygulamaların sahibi olarak memleketin her bir yerinde, erkekliği güçlendirip, “kadınlardan üstünsünüz, onlara her şeyi yapabilirsiniz” diye gaz üstüne gaz verdiğiniz erkeklere fırça atmanızın, kadına yönelik şiddetle mücadele falan olmadığını biliyoruz.

Konuşmak için yormayın kendinizi, on sekiz yıllık iktidarınızın sonuçları sizin yerinize konuşuyor. Her bir kadının bu ülkede her gün yaşadıkları eseriniz zaten. Fazla söze hacet yok.

25 Kasım’da esas biz kadınlar konuşuyoruz. Günlerdir sözlerimiz dolaşıyor her yerde. “Şiddet her yerde çözüm örgütlü mücadelede” diyoruz. Evet biliyoruz, mücadele ediyoruz, örgütlü olduğumuzda başardıklarımızı da görüyoruz.

Pandemi koşulları da olsa 25 Kasım günü kadınları bulalım bir şekilde her neredeysek. Sarılamasak da kız kardeşlerimizi görmek, ağzımızda maskeler de olsa gözlerimizle gülmek, öfkede ortaklaşmak, dayanışmada iyileşmek iyi gelecek hepimize.

Fotoğraf: Nursen Bilgin Kadayıfçıoğlu / csgorselarsiv.org 

İlgili haberler
Gıda İş 25 Kasım açıklaması yaptı: Şiddet her yerd...

DİSK/Gıda-İş Sendikası Genel Sekreteri Olcay Ozak, 25 Kasım kapsamında yaptığı açıklama kadınlara se...

Taşkışla Kadın Topluluğundan 25 Kasım etkinliği…

Editörümüz Sevda Karaca’nın katılımıyla Taşkışla Kadın Topluluğu 25 Kasım ve kadın mücadelesini konu...

Aliağalı Kadınlar, 25 Kasım günü ses çıkarma eylem...

Aliağalı Kadınlar, 25 Kasım Kadına Yönelik Şiddete Karşı Uluslararası Mücadele Günü’nde saat 21.00’d...