Artık kadınlar kurum kurum gezmeyecek-miş!
Bence bizler ayrı dünyaların insanıyız Sayın Emine Hanım; ya da bizim penceremiz biraz puslu falan, sizin gördüğünüz bizim gördüğümüzle aynı değil.

Malumunuz 25 Kasım Kadına Yönelik Şiddete Karşı Mücadele ve Dayanışma Günü’nde kadınlar olarak her yerde olduğu gibi İstanbul’da da Taksim Meydanı’nda alandaydık. Önce yasaklandı, sonra kadınların mücadelesiyle Tünel’den İstanbul Barosu’na yürüyüşe izin verildi. Sabah biz kadınlardaki trafik ise özetle şöyleydi:

Feri: Esen geliyorsun değil mi?

Esen: Semoş sen geliyor musun?

Semoş: Yok annem kötü bugün gelemem.

“Meltem sen gelme hastalıktan yeni çıktın gazdı, tuzdu şimdi izin mizin verildi ama…”

Metrobüste buluşulur , kalabalığa karışılır veee işte alandayız. Rengarenk boyalı yüzlü, cıvıl cıvıl kadınlar. Ellerinde dövizler, hasret gidermeler, sarılmalar, kucaklaşmalar... Her şey gayet güzel gidiyor. Hem sorun olsa ne olur ki!

25 Kasım kadına Yönelik Şiddetle Mücadele Günü. İlla ki iktidardan da birkaç kelam gelir değil mi ama! Vee geldi de, hemi de Emine Erdoğan’dan geldi.

ŞİDDETE UĞRADIYSAM KURUM KURUM GEZMEYE SON!

Ne diyordu Emine Erdoğan, birçok şey dedi de ben şimdi döne döne izliyom, tekrar tekrar dinliyorum: “Artık şiddete uğrayan kadınlar işlemlerini daha kolay hallediyor, kurum kurum gezmek zorunda kalmayacak.”

Tabii ya, alanda başımıza bir hal gelirse kurum kurum gezmemize gerek yok, o vakit yürüyün arkadaşlar alana gidiyoz! Neydi o eskiden, şiddet gördüğünde kurum kurum gezmeler. Polisti savcılıktı, o binadan ötekine gitmelerdi.. Şimdikiler bilmez biz var ya ohoooo, buralar tabii o vakitler hep dutluktu. Şimdi kurum kurum gezmiyoruz, hem yasa da var unutmayın, 6284. Şak diye dayak yiyorsun, tırım tırım gidiyorsun ve sorun çözülüyor tak fişi bitir işi… İşte gümrük budur… Hiçbir şey anlaşılmadı değil mi? Vallahi ben de anlamadım ama iyi bir şey anlatıyo gibi du bi daha bakem...

Haa diyo ki, “Eskiden ölüm derecesinde kalan kadınlar, yani dayak yiyip şiddete uğrayıp ölme noktasına gelen kadınlar” ,yani galiba tacize tecavüze uğrayan kadınlardan bahsediyo, “Eskiden utanç belasına başvuramıyordu, şimdi öyle mi ya. Onlar bile artık utanmadan sıkılmadan başvurabiliyor”. Heyt be! Şiddete uğradım diye üzülme. Hallederiz, gezmezsin artık kurum kurum. Ve devam ediyor Emine Hanım: “ Her şeyden önce, kadına yönelik şiddetin eşler arası ya da aile arasındaki 'mahrem alan' kavramıyla meşrulaştırılmasının önüne geçmeliyiz. Mahrem alan, şiddetin uygulanmasına zemin olduğu anda, insan hakları ihlali başlamış demektir. Böylesi bir durumda mahremiyet ortadan kalkar...”

Geçenlerde, eşinin cinsel şiddetine uğradığı için kurum kurum gezen kadın oğlu tarafından öldürülmüştü. Bu acaba küçük bir ayrıntı falan mıydı? Hayır o kadar çok şiddet haberi var ki, bunu ben mi uydurdum!

BİZ HANGİ DÜNYADAYIZ SİZ HANGİ DÜNYADA

"Elbette rakamlar ortada. Fakat bu rakamlar, eskiden sessizliğe gömülen hadiselerin artık görünür olduğu şeklinde de okunmalıdır. Bugün kadınlar haklarını arayabiliyorlar...” Görülmeyen emek sesini yükselt… Yok hayır o buranın SLOGANI DEĞİLDİ, DU Bİ DAHA OKUYAM. Eskiden sessizliğe gömülen hadiselerin artık görünür olduğu… Ben yanlış mı biliyoru a dostlar, biz yıllardır kadına yönelik şiddet, yılda en son hatırladığım yüzde 1400 arttığı falandı, yaklaşık bir yedi yıl önce, kim gömüyordu bu gördüğümüz şiddeti ya da bizi kim gömüyordu…

Hadi bu 6284 sayılı Kanun’la, sadece şikayetle dahi, uzaklaştırma kararı aldırarak kendilerini ilk anda koruyabiliyorlar ise, biz hâlâ niye ölüyoruz,hala neden kocası, amcası, oğlu, eskisi, yenisi, sevgilisi, nişanlısı tarafından katlediliyoruz ve “Ölmek istemiyorum” diye haykırarak çocuklarımızın yanında öldürülüyoruz. Onlarca haber yalan mıydı, tacize uğrayan çocuklar, şiddet gören kadınlar, koruma kararına rağmen, bir daha yapmayacağına kanaat getirilen hakimler tarafından salıverilen eğitimcilerin başka bir okulda görev almaları... Bunlar yalan mıydı, niye bizi kandırıyorsunuz a gazeteciler…

Bence bizler ayrı dünyaların insanıyız Sayın Emine Hanım; ya da bizim penceremiz biraz puslu falan, sizin gördüğünüz bizim gördüğümüzle aynı değil.
Seferberlik ilan edildiyse, küresel sorun olan kadına yönelik şiddetle mücadelede bu seferberlik bizim topraklara uğramadı mı acep, bize yansıyan bir şey yok, tıpkı ekonominin iyiyiye gitmesinin mutfağımıza yansımaması gibi bir algı mı acep yaşadığımız! Kriz var algısı yaşadığımız gibi, şiddet var algısını da biz mi ürettik! Afferin bize, biz neymişiz be.
“Aynı şekilde filmlerde ve dizilerde, töre cinayetleri, kadınlara yönelik fiziksel, psikolojik ve cinsel şiddet gibi eylemleri gerçekleştiren karakterlerin, evcilleştirildiğine şahitlik ediyoruz.” Bizim şahit olduklarımız çok ama çok farklı, dizilerde filmlerde kadınlar kırım kırım kırılıyor, şiddetin dozunu ne siz sorun ne biz anlatalım, her bölüme en az iki dayak, 1 cenaze, iki morg bir hastane, arada da zoraki evlilik sığdırıyorlar haberiniz olsun.

Ve bütün bunlar olurken biz başımıza bir hal geldiğinde kurum kurum gezmek zorunda kalmadığımız için mutlu olalım öyle mi?

MERCAN SEFERBERLİĞİ ŞİDDETİ ÇÖZER

Anne ve babalara seslenen Erdoğan, "Lütfen evlatlarımızı yetiştirirken, cinsiyetlerine mahsus imtiyazları olduğuna inanmalarına müsaade etmeyin. Çocuklarımızın büyüme süreçlerinin nihai noktası insan olmaktır. Sevginin, bir yaşam iksiri olduğunu, hiçbir şekilde zarar vermenin kaynağı olamayacağını söyleyelim" dedi. Ve ben de ekledim. Okulda ders kitaplarında cinsiyetçi resimler var bilginize stop, anneler mutfakta babalar araba kullanıyor stop, babalar işe gidiyor anneler çocuk bakıyor stop…
Kadına yönelik şiddet küresel bir sorun evet, küresel bir sorun ama bunu sorun olarak tanımlamak yetmiyor/ bitmiyor, artarak devam ediyor. Biz kadınlar her gün ama her gün, ölüyoruz; tacize, tecavüze, şiddete uğruyoruz. Maalesef yasalar da bakanlık da bizi korumuyor. Dilimizde tüy bitti. Mercan seferberliği bu sorunu çözer mi? Bilemem, bildiğimiz tek bir şey varsa da bizler öldürülüyoruz ve bizleri koruyan sağlam yasalara uygulanabilir yasalara ihtiyacımız var, kurum kurum gezmek bizi bozmaz. 25 Kasım’da, sesimizi duyurmak için, hakkımızı rahatça arayabilme ihtimaline karşı sokaktaydık, payımıza yine biber gazı ve en plastiğinden mermiler düştü. Stop.

İlgili haberler
Krizsiz, şiddetsiz, savaşsız, sömürüsüz bir dünya...

Kadınlar 25 Kasım’da kadın cinayetlerine, şiddete, istismara, eşitsizliğe, ayrımcılığa, krizin derin...

EMEP: Krize, şiddete, eşitsizliğe karşı gücümüz bi...

Emek Partisi tüm kadınları 25 Kasım'da alanlarda olmaya çağırdı: Yeni ve özgür bir geleceği birlikte...

25 Kasım 2019 || Birlikteyiz, değiştireceğiz!

Dünyada olduğu gibi Türkiye’nin dört bir yanında da kadınlar 25 Kasım’da şiddete, ayrımcılığa, eşits...