Adalet Bakanı Şiddet Komisyonunda sunum yaptı: Laf çok, somut adım yok
8. toplantısını gerçekleştiren Kadına Karşı Şiddet Araştırma Komisyonunda, Adalet Bakanı Abdülhamit Gül sunum yaptı. Bakan şiddetle mücadelede somut çözümler ortaya koymak yerine yaptıklarıyla övündü.

TBMM Kadına Karşı Şiddet Araştırma Komisyonunun sekizinci toplantısı Adalet Bakanı Abdülhamit Gül’ün katılımıyla 8 Haziran Salı günü gerçekleşti. Bakan Gül sunumunda şiddete karşı sıfır toleransa sahip olduklarını ifade ederek, yargının şiddete karşı adil ve hızlı yanıt verdiği vurgusunda bulunurken “kadına şiddetin siyasetüstü bir mesele” olduğunu düşündüğünü söyledi. 19 yıldır iktidarda olan ve iktidara geldiklerinden bu yana kadına yönelik şiddetle esaslı bir mücadele verdikleri iddiasında bulunan AKP yetkilileri bugüne kadar yaptıklarıyla övünürken şiddeti önleyecek mekanizmaların oluşturulmasına dair ise bir şey söylemedi. Muhalefet partisi üyelerinin sorularını ve eleştirilerini ise cevapsız bıraktı.

Her komisyon toplantısında vurgulandığı gibi Bakan Gül de şiddetle mücadelede sıfır tolerans ilkesini benimsediklerini söyleyerek sunumuna başladı. Şiddeti doğuran sebeplerin ortadan kaldırılmasının öncelikli olduğunu söyleyen Gül, “kişiyi şiddete iten sebepleri” ise şöyle sıraladı: “Eğitimsizlik, psikolojik sorunlar, ayrılık sürecindeki gerginlik, bağımlılık yapan maddeler gibi ve bu daha da artırılabilir…” Şiddetin vuku bulduğu durumlarda ise Gül, “yargı gereken cevabı hızlı ve adil biçimde vermektedir, elbette vermelidir” dedi. Komisyon üyesi milletvekilleri ise yargının gereken cevabı adil bir biçimde vermediğini faillere yapılan indirimleri, beraat kararlarını hatırlatarak belirttiler.

CHP Milletvekili Gamze Taşçıer, faillerin “Sigara içiyordu, farklı davranışları vardı, beni aldattığından şüphelendim” gibi sözleri şiddeti gerekçelendirmek için davalarda kullandığını ifade edip ekledi: “Bunları niye söylüyor bu kişiler? Çünkü biliyorlar ki cezasızlık algısı var ve bir namus, gelenek tanımı adı altında iyi hâl ya da haksız tahrik indirimi alacaklarından çok eminler. Neden? Örneğin, Melek Sakarbalkanı geçen eşi tarafından seksen sekiz kez bıçaklanmasına rağmen eşi iki indirim birden alıyor. Ya da Ayşe Özlem Bağdemir eşi tarafında boğazı sıkılarak canavarca öldürülüyor, yine tahrik indirimi alıyor. Yine, İzmir’de bir başka kadın cinayetinde, kırmızı rujdan tahrik olmak indirim söz konusu yapıldı. Bu yaşanmış uygulamalar bu kişilere cesaret veriyor ve her davada da her sanık şunu söylüyor: ‘Üç-beş yıl yatar, çıkarım ama namusumu temizledim.”

CHP Milletvekili Aysu Bankoğlu ise şiddete teşvik eden uygulama sürecini “Bir ülkede adalet çarkı bir türlü mağdur kadının lehine dönmüyor. Katiller ya tahrik altında ya iyi hâlli. Şiddetten kaçan kadın koruma tedbirlerine ulaşmakta zorlanıyor. Ulaşsa da bu tedbirler sanki bir lütufmuşçasına doğru bir şekilde uygulanmayabiliyor. Dolayısıyla, bu gibi suçlarda uygulanan ceza indirimleri, tutuksuz yargılanma uygulamaları, iki yıldan on yıla kadar sürebilen uzun dava süreçleri oldukça kadına yönelik şiddeti önleme konusunda bu ülke bir adım dahi ileri gidemez” diye ifade etti. Bankoğlu, Ezgi Mola için iki yıl dört ayla dava açılmasına dair ise “Gencecik bir kız İpek Er. Sanığın yargılandığı suç tecavüzdü, bir katalog suçuydu yani ortada somut bir delil olmamasına rağmen tutuklu yargılanması gerekiyordu ama ortada somut deliller olmasına karşın tutuksuz yargılanıyor ama bu duruma isyan eden Sanatçımız Ezgi Mola iki yıl dört ayla yargılanıyor” dedi.

ŞİDDETE KARŞI DEĞİL ŞİDDETLE MÜCADELEYE SIFIR TOLERANS
HDP Milletvekili Semra Güzel ise sadece faillerin adil yargılanmaması değil aynı zamanda kadına şiddetle mücadele eden kadınların da yargılanır hale geldiğine dikkat çekti: “Ciddi anlamda bir yargı taciziyle karşı karşıya kadınlar. Kadınlar dün -Pazartesi- adliyedelerdi, 33 kadın yargılanıyordu ve kadın mücadelesi yürüttükleri için yargılanıyorlardı ve basın açıklaması yapmak isterken bir daha kolluk kuvvetlerinin şiddetine maruz kaldılar ve duruşmaya katılamadılar; tekrar gözaltına alındılar. Kadınların yargılandığı mevzular ‘8 Mart’a neden katıldın, 25 Kasım yürüyüşüne neden katıldın?’ ve benzeri sorular soruluyor.”

‘YARGININ TECAVÜZCÜYÜ KORUYACAĞINI BİRİ DÜŞÜNÜYORSA ORADA BAŞKA BİR DÜŞÜNCE VAR’
Bakan Gül ise milletvekillerinin hatırlattıkları tahrik indirimleri alınan davalara ilişkin ise yürütmenin bir görevlisi olarak yürüyen bir davayla ilgili ihsasda, tavsiye, telkinde bulunamayacağını söyleyerek cezaların cayrıcılığını ortadan kaldıran indirimlere dair yanıt vermekten kaçındıdi. Gül, “Bir hatalı karar varsa bu kararı düzeltecek olan bir üst mercidir” diyerek istinaf mahkemelerine ve Yargıtaya işaret etti ve dosyanın tarafı ya da hakimi, savcısı olmadıkları için yorumda bulunmamaları gerektiğini söyledi. Gül, “Cüppe giymiş hâkim ve savcı arkadaşlarımızın da bir insan olduğunu, onların da bir tecavüzcünün, bir tacizcinin yanına değil, bir kadına yönelik şiddet mağdurunun yanında olacağını düşünerek, sizler de onların hakkını teslim ederek öyle bakıyorsunuzdur herhâlde.” dedi ve komisyon üyelerinin yargıda adil bir süreç işlemediğine dair eleştirilerine karşı, “Buradaki biri kadına yönelik şiddet yapmış, canilik yapmış, cinayet işlemiş bir katili, bir tecavüzcüyü, istismarcıyı Türk hâkimlerinin, savcılarının koruyacağını düşünüyorsa zaten orada başka bir şey var, başka bir düşünce var” diyerek yargıyı eleştirenlerin farklı niyetler taşıdığını ima etti.. Komisyon üyesi milletvekillerinin somut delil olmasına rağmen sanıkların tutuksuz yargılandığını hatırlatmalarına rağmen Bakan Gül, “Hâkim ve savcılar deliller neyse, dosyası neyse ona göre karar verir” diye ekledi.

ÖNLEYİCİ VE KORUYUCU TEDBİR KARARLARI PANDEMİDE ARTIŞTA
Tedbir kararı alınması sürecine dair de bilgi veren Bakan Gül, kolluk amirlerinin koruyucu ve önleyici tedbirleri derhal alması ve uygulaması gerektiğini söyledi. Gül, alınan tedbir kararlarına ve başvurulara dair de çeşitli veriler paylaştı:
“Şiddet gören veya şiddete uğrama tehlikesi bulunan kadınlar hakkında tedbir talebinde bulunanlar 2020 için yüzde 73’ü kolluk birimlerine, yüzde 19,9’u doğrudan mahkemeye, yüzde 4,7 savcılığa, yüzde 1,5’i ŞÖNİM’e, yüzde 0,9 resen bu süreç başlamaktadır.
2020 yılında 244 bin 985 kişi hakkında önleyici tedbir kararı verilmiş durumda. 7 bin 293 kişi hakkında da koruyucu tedbir kararları verilmiş durumda. 2021 Mayıs sonu itibarıyla, bu oran, tedbir kararı 105 bin 595; koruyucu tedbir kararı da 4 bin 211.
Şiddet tehdidi, hakaret, aşağılama veya küçük düşürmeyi içeren söz ve davranışlarda bulunmamaya yönelik verilen karar 2020 yılında 234 bin 054 kişi hakkında bu tedbir kararı verilmiş.
Müşterek konuttan veya bulunduğu yerden derhâl uzaklaştırılması ve müşterek konutun korunan kişiye tahsis edilmesine ilişkin karar 2020 yılında 58 bin 480 kişi hakkında verilmiş.
Korunan kişiyi iletişim araçlarıyla ya da sair suretle rahatsız etmemeye ilişkin 2020 yılında 47 bin 544, 2021 yılı ilk beş ayına ilişkin de 22 bin 821 tedbir kararı mahkemelerce verilmiş.
‘Bulundurulması veya taşınmasına ilişkin ruhsatlı silahı var, bu silahı da kolluğa teslim et’ şeklinde 2020 yılında 10 bin 300, 2021 yılı ilk beş ayında 6 bin 050 karar mahkemelerimizce verilmiş.
Elektronik kelepçe, 2020 yılında 233, bu yılın ilk beş ayında 272 elektronik kelepçe kararı mahkemelerce verilmiş.
2020 yılında 4.820 kişi hakkında tedbir kararı verilmiş mahkemece, bu mahkeme kararına uyulmamış. Uyulmaması sebebiyle de 4.820 kişi hakkında yine hapis kararı verilmiş.”



YARGI REFORMU PAKETİ TARTIŞMALARI
2019’da kamuoyuyla paylaşılan Yargı Reformu Strateji Belgesine de değinen Bakan Gül, “Hazırlanırken de toplumun her kesimiyle bu belgeyi birlikte hazırladık çünkü yargı stratejisini sadece Bakanlık kapalı kapılar ardında yapamaz, sadece bir parti yapamaz” dedi. İnsan Hakları Eylem Planında ve Yargı Reformu Stateji Belgesinde eşe karşı işlenen suçlarla ilgili kanunda öngörülen cezayı artıran sebepler boşanmış eşi de kapsayacak şekilde genişletileceğini de ifade etti. HDP Milletvekili Filiz Kerestecioğlu yeni yargı paketindeki çocuk istismarının katalog suçlara dahil edilip somut delil zorunluluğu gelmesinin çok riskli olduğunu söyleyerek, “Bu olaylarda delil nasıl zor oluyor siz de biliyorsunuz ve zaten sunumunuzda da var. Kadınlar bunu söylemekte, konuşmakta zorlanıyorlar, ortaya çıkmakta zorlanıyorlar, çocuklar aynı şekilde. Deliller onlar için de zorunlu hâle gelirse şu anda olandan farklı olarak bu suçların faillerine cezasızlık yolu açabilir” dedi.

CİNSEL İSTİSMARA EVLİLİKLE AFFININ SÜREKLİ GÜNDEME SOKULMASINA DAİR
Muhalefet milletvekilleri Meclis komisyonlarında çocuğun cinsel istismarının evlilikle affının yeniden gündeme getirilmesine dair de konuştu. CHP Milletvekili Suzan Şahin, Araştırma Komisyonunun dördüncü toplantısına katılan TİHEK Başkanı Süleyman Arslan’ın 15 yaşındaki çocukların nikâhının insan hakkı olduğunu savunmasını ve Adalet Komisyonunda görüşülen teklife bu yönde bir ekleme yapılması girişimini hatırlatıp kabul edilemez olduğunu söyledi ve ekledi: “Çocuk cinsel istismarcıları işledikleri suçtan mahkûm olsalar bile kız çocuğunu ya da ailesini ikna edip resmî nikâh yaptıkları takdirde cezadan kurtulabileceklerini düşünüyorlar. Bazı yargı mensupları da af propagandalarından etkilenerek giderek daha çok beraat kararı veriyor. Toplumda ‘Gelenek, görenek’ diyerek af söylemlerinin teşvikiyle ‘çocuk evliliği’ adı altındaki çocuk cinsel istismarını ihbar yükümlülüğünü savsaklıyor. Af söylentisi, çeşitli kişi ve kurumların kız çocuklarının evlendirilme yaşının 12 hatta 9 olabileceği yönündeki propagandaların sürüp gitmesine neden oluyor.”
AKP Milletvekili Ravza Kavakçı Kan ise “Erken yaşta evlilik mağduruyuz’ diyen hanımefendiler 2 sefer cezalandırılıyorlar. Onların meselelerinin belki mahkemelerce tek tek görüşülüp çözülmesi lazım. Eşi hapiste olan kadın severek, bilerek -bana göre de erken yaşta evlenilir doğru değil ama- evlenmişler, şu anda çocuklarıyla beraber dışarıda” dedi. Bakan Gül ise, cinsel istismarın evlilikle affına dair gündeme getirilen tartışmalara değinmeden cinsel istismarın cezalarının hükümet döneminde ne kadar arttırıldığına dair bilgi verdi.
Bakan Gül, sunumunda kadına şiddete dair yapılan yasal mevzuatlardan, genelgelerden bahsederken İstanbul Sözleşmesi’nden hiç bahsetmedi. HDP’li, CHP’li ve İYİ Partili milletvekillerinin İstanbul Sözleşmesi’nden bir gecede Cumhurbaşkanı kararıyla çıkılmasına karşı Danıştay davalarının neden görülmediğine ilişkin sorulara, Türkiye’nin ilk defa insan haklarına dayalı uluslararası bir sözleşmeden çıkma kararı aldığını, bunun diğer uluslararası sözleşmeleri de tehlikeye attığına dair vurgulara yanıt veren Bakan Gül, “Kararnamenin Anayasaya aykırı olduğu düşünülüyorsa Anayasa Mahkemesine kararnamenin iptali için gitme imkânı vardır, bu konuda ilgili siyasi partiler, muhalefet partisi Anayasa’ya aykırılık iddiasıyla iptali için Anayasa Mahkemesine müracaat edebilirdi ama son tahlilde Anayasa ve mevzuattaki düzenlemeler, yürürlükteki uygulamalar ne şekildeyse ona göre düzenleme yapılmıştır” dedi. Danıştay davalarına ilişkin sorulara “Yyargılama yetkisinei haiz olan Danıştay, bu konuda yürüyen bir davayla ilgili bir yorum yapma imkânım yok” diye yanıt verdi.

Bakan Gül’ün sunumundan diğer öne çıkanlar şöyle:

“Kadına yönelik şiddetle etkin mücadele için ne gerekiyorsa, bu hususta kanunsa kanun, Anayasa’yı değiştirmek gerekiyorsa, bir kadının daha şiddete uğramaması için o konuda da her türlü çabayı göstereceğiz, gösterdik, bundan sonra da aynı yaklaşımı sürdüreceğiz; yeter ki kadına yönelik şiddeti önleyici, engelleyici bir netice alalım. Baştan sona yeni bir sivil anayasa Türkiye’nin önünde duran bir ihtiyaçtır, çözmesi gereken bir konudur.”
■ “Israrlı takibin ayrı bir fiil olarak Türk Ceza Kanunu’nda suç olması gerektiğini Bakanlık olarak bu politika belgesini ortaya koyarken tespit ettik ve bunu önerdik. Hukuk devletinde en önemli unsur herkesin, bir kadının kendini emin ve güvende hissetmesidir. Özellikle genç bir kızımızın okula giderken, çalışma hayatında işyerine giderken, evine giderken gelirken gerek aracıyla gerek yaya gerek dijital ortamlarda herhangi bir ısrarlı takibe maruz kalması hâlinde caydırıcı olarak, ‘hukuk devleti olarak devlet benim yanımda’ duygusunun çok önemli ve değerli olduğunu düşünüyoruz.”
■ “ 81 il adliyesinde, 126 ilçe adliyesinde bu Aile İçi Kadına Yönelik Şiddet Soruşturma Büroları kuruldu. Yargılamanın en önemli unsuru soruşturma aşamasıdır çünkü deliller toplanır, o esnada. Hatta daha da önemlisi kolluk aşamasında, olayın ilk sıcak aşamasında düğme doğru iliklenirse yargılama çok daha sağlıklı bir şekilde sonuçlanır. Dolayısıyla bu kurduğumuz, kurulan özel soruşturma bürolarıyla uzmanlaşma sağlanmış, derhâl etkin soruşturma, delillerin eksiksiz şekilde toplanması, yine şiddet mağdurunu koruyucu önleyici tedbir kararlarının ivedilikle istenmesi de bu şekilde mümkün olmuştur.”
■ “ Bir mahkeme eğer ihtisas mahkemesi hâline gelmezse hikâyenin tamamını göremiyor. Göremeyince de eksik soruşturma ya da yeterli olmayan tedbir kararlarına müracaat edebiliyor. 81 il, 494 ilçede 805 hâkim tedbir hâkimi ve mahkemesi olarak belirlendi.”
■ “ Adli Destek ve Mağdur Hizmetleri Müdürlüklerimizde, adli süreç boyunca kaygı düzeyi yüksek şiddet mağduru kadınlar, uzmanlardan psikososyal destek alabilmekte, şiddet mağduru veya ısrarlı takip mağduru kadınlar uzman desteği altında faille yüz yüze gelmeden adli görüşme odalarında ifade verebilmektedir. Uzman sayımız 791 uzmanımız psikolog, pedagog, sosyal çalışmacı görev yapmaktadır.”
■ “2019’da nafaka ödemediği için başlatılan icra takip sayısı 46.115 dosya açılmış, 2020’de 41.174 dosya açılmış, 2021’de 19.570 dosya açılmış.”
■ “Kadına yönelik şiddetin özellikle yüzde 40’ın üzerinde boşanma sürecinde gerçekleştiğine yönelik genel bir yaklaşım sebebiyle boşanma sürecinde boşanma danışmanlığı hizmetini Aile, Çalışma ve Sosyal Hizmet Bakanlığımızın verdiği bilgisini tekrar hatırlatarak bu konuda uygulayıcılarda bu süreçteki taraflara bu hizmetten yararlanması için bir farkındalık çalışması ayrıca devam etmektedir.”

Fotoğraflar: TBMM

İlgili haberler
Bakan Selçuk’a göre şiddet nötr enerji, nereye sar...

Kadına Karşı Şiddet Araştırma Komisyonunun altıncı toplantısı Milli Eğitim Bakanı Ziya Selçuk’un kat...

Kadına şiddeti önleme mi, aileye kadını mahkûm etm...

Şiddet Araştırma Komisyonunda neler konuşuldu, neler tartışıldı? Diyanet İşleri Bakanlığından Aile B...

Kadına Şiddeti Araştırma Komisyonunda Erdoğan’ın A...

Kadına Karşı Şiddet Araştırma Komisyonunun dördüncü toplantısında, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın AKP grup...