Soğan doğradığın çıplak eller
Köy yakmalardan kadın cinayetlerine toplumsal konuları da işleyen yazar içimizi, kimi zaman hüzünle kimi zaman acıyla kimi zaman da inceden bir sevinçle doldurmayı başarıyor.

Pınar İlkiz’in içerisinde 15 öykünün yer aldığı ilk öykü kitabı olan “Soğan Doğradığın Çıplak Eller” Nisan 2024’te İletişim Yayınları tarafından yayımlandı.

İlkiz, 2010’lu yıllardan beri altZine, Trendeki Yabancı gibi edebiyat mecraları başta olmak üzere birçok platformda kurmaca metinleri yayınlanan bir yazar. Daha önce Ayizi Yayınları tarafından 'Hakikaten-Sevin Okyay Anlatıyor' isimli bir nehir söyleşi kitabı da yayımlanan Pınar İlkiz, bu boyutları minik öykü kitabıyla oldukça derin sulara dalıyor ve insanı sarsıyor.

Yazar öyküleriyle hayatın farklı evrelerindeki insanların biraz tanıdık, biraz tuhaf dünyalarına konuk ediyor okurunu. Kocalarından bezmiş kadınlar, sevgililerinin gelgitlerinden illallah etmiş âşıklar, geçmişin hayaletleriyle yaşayan karanlık adamlar, ezberleri yıkmak isteyen yazarlar, ıskartaya çıkarılan eski yıldızlar, elinde terliğiyle her daim hazırolda bekleyen anneler, akraba kuşatması altındaki gençler… Yazarın öykülerinin karakterleri bu ve benzeri şahsiyetler.

Öykülerinin kurulu olduğu atmosferde köy yakmalardan kadın cinayetlerine toplumsal konuları da işleyen yazar içimizi, kimi zaman hüzünle kimi zaman acıyla kimi zaman da inceden bir sevinçle doldurmayı başarıyor.

Kitaba ismini veren “soğan doğranan çıplak eller” ibaresi okura ilk anda mutfağa sıkışıp kalan bir kadının öyküsü anlatılacak hissi verse de bu öykünün bambaşka bir metaforu barındırdığını okuyunca görüyoruz:

“… Çünkü onu bunca zaman sonra yeniden görmek, soğan doğradığı çıplak ellerle yaşaran gözünü ovuşturmak gibiydi. Kurtuluş gibi görünen, can havliyle istemsizce yaptığı bir şeydi, eyleme geçtiği anda yanlış yaptığını fark ediyordu. Ama her şey için çok geç oluyordu.”

Bu öyküde, bir başsağlığı ziyareti sebebiyle buluşulan eski sevgili ile ilişkinin neden eskidiği masaya yatırılıyor. “Eski sevgililer mezarlığından birinin hortlamasının geçerli tek sebebi, bir yakınının artık gerçek bir mezarlıkta ikamet ediyor olmasıdır ne de olsa.”

Bu buluşma vesilesi ile bir muhasebe yapmak zorunda kalan adam, bir türlü nasıl bu hale geldiklerine anlam veremiyor. Yazar Hikmet’in durumunu “Bir zamanlar toz konduramadığımız insanların nasıl olup da elektrikli süpürgenin torbasını patlatacak kadar büyük, sıkışık ve genzi yakan bir toz yığınına dönüştüğünü hâlâ aklı almıyordu. Belgin'le hiçbir zaman tencere kapak olmamışlardı ama zıt kutupların birbirini çekmesi gerekmiyor muydu?” şeklinde anlatırken öte yandan da “İlişkileri bu noktadan sonra kentsel dönüşüme girmiş bir mahallenin yıkılmayan tek binası gibiydi. Onlar sağlam görünüyordu ama toz, duman, moloz ve inşaat gürültüsünden artık o binada da yaşanmıyordu” diyerek büyük resmi görmemizi sağlıyor.

Gazete Duvar’da Hande Ortaç ile yaptığı söyleşisinde “hikayelerde karakterleri inşa etmeye başladığımda ya da hikayeyi örmeye başladığımda aslında bu toplumun başta ve büyük ölçüde kadınlar olmak üzere, hepimize dayattığı yetersizlik hissi de ister istemez karakterlere perçinleniyor. Yıllardır bana hem neyi yapıp yapmamam gerektiği hem de aslında -ne hikmetse- neyi yapamayacağım söylendi. Yeri geldi ‘Tabii sen bilirsin’ sosuna yatırıldı bu verilen akıllar, yeri geldi havada sallanan bir parmağın yarattığı rüzgarda dalgalandı. Bu oyun parkını da ben kurduğum için karakterler benim yıllardır taşıyıp bugüne getirdiklerimden izler taşıdı. Buna ister eksiklik diyelim ister özlemini çektiklerimiz diyelim. Şu hayatta başardığımız hiçbir şey, tam hissettiğimiz hiçbir an yok mu? Var tabii. Onlar sayesinde hâlâ hayata tutunuyoruz” diyen yazar karakterleri ile bir yandan da hayata meydan okuyor. Koca ve aile baskısından usandığı için durmadan kedi doğuran kedili kadın, terliğin menzilinden ustalıkla kaçan çocuk, ölümden çömelerek kaçmaya çalışan kadın, kan davasını yürütmemeye kararlı genç adam… Yazarın karakterleri hep itirazı olanlar, farklı yollarla direnenler, susmayanlar, en hiçbir şey yapamaz hallerinde dahi isyanı kusanlar.

“90’dan devam etti” öyküsüyle denemeye çok heves ettiğim anılar içerisinde saklambaç oyununu oyun literatürüne kazandıran yazar, tüm öykülerinde sizi şaşırtmayı ve duygulandırmayı başarıyor.

Ben bu öykü kitabını çok sevdim, sizlere de önce soğan doğradığınız çıplak ellerle gözünüzü ovuşturmamanızı, sonra da bu öyküleri kaçırmamanızı tavsiye ediyorum.

KÜNYE
Soğan Doğradığın Çıplak Eller
İletişim Yayınları
116 sayfa

Fotoğraf: Kitap kapağı
Görsel: Canva Pro Kolaj

İlgili haberler
Kimler geldi, kimler geçti?

Biraz da aşk konuşalım. Bu dönem oldukça popüler olan 'Kimler Geldi, Kimler Geçti', modern zaman ili...

Devlet yoktu biz vardık…

‘İki çocuğa tek başıma bakmaya çalışan bir anne olarak aldığım maaşla birikim şöyle dursun ay sonunu...

Ekmek ve Gül dergisi Temmuz 2024 sayısı

Bu şimşeklerden bir bereket geleceği yoktur. O halde bu bereketi kadınlar, şimşeklerin üstünde 'temm...