PARAZİT: Hepsi aynı kokuyor!
Parazit, nihayetinde bizi şu sonuca taşıyor: Yıllarca ezilmişlik, ötekileştirilme, sömürülme duygusunun öfkesi bir düzeni altüst edebiliyor, sınıfları ortadan kaldırabiliyor.

Çarpıcı filmleriyle dikkatleri üzerine çeken Güney Koreli yönetmen Bong Joon-ho’nun sarsıcı bir filmi daha izleyiciyle buluştu: Parazit!
Filmin başarısı ülkesinin sınırlarını çoktan aştı. Bu yıl 72’ncisi düzenlenen Cannes Film Festivali’nde Altın Palmiye Ödülü’nü alarak dikkatleri üzerine çekmeyi başardı ve gösterildiği birçok ülkede gişe rekorları kırdı. Aynı zamanda film, bu ödülü alan ilk Kore filmi olma özelliği taşıyor.
Uzun süreli bir etki bırakan film, sadeliği bakımından da övgüye değer. Karakterlerin özenle kurulduğu filmde, herhangi bir kalabalık yok. Aksine mekân tek, karakterler belli. Bu yüzden izleyici konudan kopmuyor ve filmin içerisinde konumlanabiliyor. Oyuncu kadrosunda ise Kang-HoSong, Woo-sik Choi, Chang Hyae Jin, Sun-kyun Lee, Cho Yeo-jeong gibi isimler yer alıyor.

TANIDIK BİR YÜZ

Parazit, farklı sınıftan iki aileyi bir araya ve doğal olarak karşı karşıya getiriyor: Kim Ailesi ve Park Ailesi. Park ailesinin, hali vakti yerinde, oldukça zengin. Anne, baba, iki çocuk ve lüks bir yaşam. Kim ailesi ise “Hayatlarımızı nasıl devam ettirebiliriz”in derdinde... Anne, baba, iki çocuk ve kötü kokan, yoksul bir yaşam...
Her şey Kim ailesinin oğlu Ki-woo’nun, arkadaşının tavsiyesi üzerine Park ailesinin evine İngilizce öğretmeni olarak gitmesiyle başlıyor. Ki-woo kendinden sonra ailesinin diğer üyelerini de farklı kimliklerle tanıtarak, büyük bir zenginliğe sahip olan Park ailesinin hizmetine sokmayı başarıyor. Biri resim öğretmeni, biri şoför, biri ev işlerinde yardımcı...
Başlarda her şey Kim ailesi için rüya gibi geçiyor. Yaşadıkları bodrum katının “kokan” duvarları akıllarına bile gelmiyor. Bu zenginliğe hızla adapte oluyorlar. Yerlerini sağlama almak, bir parazit gibi zengin ailenin tüm olanaklarından faydalanmak için ellerinden geleni yapıyorlar. Planlar üzerine planlar... Oyunlar üzerine oyunlar... Bu gidişatı engelleyecek ne varsa elbirliğiyle ortadan kaldırıyorlar. Fakat hiç beklemedikleri bir anda planlarının tam ortasına davetsiz bir misafir, çok tanıdık, çok kendilerinden bir yüz düşüveriyor. Kim ailesi karşı karşıya kaldığı bu “tehdit”le vahşi bir mücadelenin ortasında buluyor kendilerini.


YOKSULLUĞUN KOKUSU O!
Filmin başarısı güçlü bir sinema dili kurabilmiş olmasından kaynaklanıyor. Sürprizlerle dolu olması, sağlam kurulmuş senaryosu ilgiyi daha da artırıyor. Fakat bizim bu filmi önemsememiz, içerisinde büyük bir sınıf öfkesini barındırmasından desek yanlış olmaz.
Başta Kim ailesi bizim gözümüzde kötü bir konuma erişecek ve Park ailesinin yanında konumlanacakken, senaryo zenginlerin başlarına saflıklarından dolayı türlü işler geldiği sonucunun çıkmasına asla izin vermiyor. “Zenginler ama yine de kibarlar” derken aslında Park’ların Kim ailesini nasıl da aşağıladığını görüyoruz.
Filmin “koku”ya özel bir vurgusu var. Açılış sekansında bodrum katının yol ile aynı hizada olan penceresinde sallanan çoraplar, koku metaforuna yapılan ilk vurgu. Park ailesinin küçük çocukları Da-Song’un “Hepsi aynı kokuyor” demesiyle bu vurgu kesinlik kazanıyor. Akabinde Mr. Park’ın şikâyeti şu sözlerle karşımıza çıkıyor: “Metroya binen insanlar gibi kokuyorlar, arabanın arkasında otururken bu kokuya dayanamıyorum.”
Kim ailesi üzerlerine yapışan bu kokudan kurtulmaya çalışsa da bu çok mümkün değil. Çünkü yaşadıkları derme çatma mahallede herkes bu kokuyu taşıyor: Ait oldukları sınıfın, yoksulluğun kokusu.


ÇÜRÜMÜŞ SİSTEMİN BİREYLERİ

Parazit’teki kadın karakterler sınıf farkını her halleriyle gözler önüne seriyor. Bir yanda ciciş köpekleriyle dolaşan, her şeyi kontrol altında tutmaya çalışan, inanılmaz kompakt düşünen, güzel ve temiz giyinen, elini sıcak sudan soğuk suya sokmayan bir kadın. Diğer yanda evin kirli işlerini üstlenen, tırnağı kırılmış mı kırılmamış mı umurunda olmayan, tek derdi geçinmek için çalışmak olan bir kadın.
Hikâye her ne kadar bireyler üzerinden anlatılsa da çürümüş sistemi görebiliyoruz. Özellikle Kim ailesinin fertlerinin kendi gerçeklikleri ile yaptıkları arasındaki çelişkiler dikkat çekiyor. Ailenin önceki şoförünün kovulmasını sağlayan Kim ailesi, en olmadık zamanda o şoförün yeniden iş bulup bulamamasını dert edebiliyor. Hamamböceği metaforuna sığınarak “İkimiz de işçiyiz oysa” diyebiliyorlar mesela. Veya Park ailesine tüm hayatını adayan hizmetli kadını işinden eden yeni hizmetçi, anne Chung-Sook, evin eski hizmetçisiyle yüzleşmek zorunda kaldığında “İkimiz de emekçiyiz, bu sorunu halledebiliriz kız kardeşim” diyerek ait olduğu sınıfı bir anda hatırlayabiliyor. Ama tüm bunlar yine de arınmalarına neden olmuyor. Yönetmen, filmi için, “Palyaçosuz bir komedi, kötü adamsız bir dram” diyor. Hal böyle olunca da bir aileyi sınıf atlama çabası kemirirken, diğer tarafı da büyük bir kibir yavaş yavaş yok edebiliyor...
Parazit bizi şu sonuca taşıyor: Yıllarca ezilmişlik, ötekileştirilme, sömürülme duygusunun öfkesi bir düzeni altüst edebilir, sınıfları ortadan kaldırabilir. Bu haliyle de bu yılın en iyi filmi olarak anılmayı hak ediyor.


KÜNYE
Orijinal adı: Gisaengchung
Yönetmen: Bong Joon-Ho
Oyuncular: Kang-HoSong, Woo-sik Choi, Park So-Dam, Chang Hyae Jin, Sun-kyun Lee, Cho Yeo-jeong, Jung Ziso, Jung Hyeon-jun
Yapım: 2019 / Güney Kore


İlgili haberler
ROMA: Libo’ya, Cleo’ya ve tüm ev emekçisi kadınlar...

Cleo’yu ve Sofia’yı terk edilişleri sonrası güçlü kalma çabaları ortaklaştırıyor, ancak aralarındaki...

Şiddete karşı filmler

25 Kasım yaklaşırken birlikte izleyip birlikte konuşabileceğimiz filmlerden bir liste hazırladık

Mücadele filmleri: Peki Şimdi Nereye?

Kadıköy Her Şey’in düzenlediği, Rasimpaşa Gönüllü Evi’nin ve Ekmek ve Gül Dergisi’nin katkıları ile...